bu cümle ilişkiler başlatır, arkadaşlıklar bitirir ya da arkadaşlıklar bitirir, ilişkiler başlatmaz. yalandır bu cümlenin altına ne niyetler sığdırabilir insan.
"seni seviyorum" demekle sevmek birbirinden farklıdır, "seni seviyorum" diyen bir kimse gerçekten seviyor mu bilemeyiz. bu sözü sevmeyen kişi de söyleyebilir.
Birinin gözlerinin ardını görecek şekilde ona bakıp söylerseniz (söyleyebiliyorsanız) bu cümleyi, o anki enerji karşınızdaki kişiyi gerçekten büyük bir aşkla sevdiğinizi ona en iyi anlatma metodudur.
Gerçekten sevilen insana söylenmesi gereken ve söylediğinize pişman olmayacağınız insanları seçmenizi gerektiren 2 kelime. Ve eğer size söyleniyor ise umarım istediğiniz kişidendir diyeceğim cümle.
seni seviyorum diyip bir anda ilişkiye başlanamıyor maalesef biraz flört edilmeli ortam hazırlanmalıdır karşı taraf biraz dahi olsa sizin hoşlandığınızı anlamalıdır zaten o da istiyorsa karşılık verir . Karşılık vermiyorsa istemiyordur. gaza gelip olmayacak duaya amin demeye gerek yok gece gece.
Çoğu insan için klişeleşmiş bir sözdür.şimdiye kadar hiç kimse bana içtenlikle seni seviyorum demediği için bilemiyorum nasıl bir duygu yaratırdı bende...Benim söleyipte duyamadığım sözdür
gençlikte duyunca küçük bir şok yaşattırır; "eheh, biz de seviyoz yani tabi!" falan gibi kaçamak cevaplar verdirir. Şimdilerde kadını tutup, gözünün içine bakıp, "ben de seni çok seviyorum" diyerek akabinde eriyişini izlemekten haz aldığım durum.
gerçekten seviyorum. bir bileşik ne kadar safsa o kadar seviyorum. fiziksel yollarla ayrılamayacak kadar seviyorum. sen zeki adamsın böyle daha iyi anlarsın belki.
saprofitler bedenimi çürütüp nitrifikasyonla azot dengesini korurken falan da seveceğim. belki bir gün toprak olacağım. sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceğim. oradan özüne ulaşacağım. çiçeğin özüne bir arı konacak belki.
o arı yine sen ol.
sen söylemiştin bana bunu. biliyorum çok akıllı değilim, sen de biliyorsun bunu, bunun da farkındayım. ama ağzından çıkan her harfi nakış nakış işliyorum kalbime be adam. o kadar seviyorum seni.
Kişisel tarihimdeki tüm yitirilmiş, yitirilmekte ya da yitirilecek olan kadınlar karşısındaki kaçınılmaz acizliğim, kaynağı belirsiz bir müzik ölüsünün kendini acımasızca tekrarlayan ve dayatan silik notaları kadar zulmediyor bana.
Savurmak istediğim her yumruğu işlevsiz bir şiddet simülasyonuna dönüştüren ve adına 'fantezi alanı' denen anonim bir duvara kimsenin okuyamayacağı şekilde yazdığım için kendimden utanıyorum. Ama en çok da kendimi kandırarak söylemden sıyırabilmeyi başardığım sözcükleri, iş işten geçtikten sonra ve çoktandır ölü bir zamanın tarihine yarım yamalak, alelacele kaydettiğim için utanıyorum.
Tamamı çocukluğumu kapsayacak biçimde, hayatımın tartışmalı bir zamanını korku sinemasında öldürülen kadınları kıskanarak yaşadım. Onların vakıf oldukları ve adına 'organize ölüm' denen o görkemli sırdan, hem 'cinsiyet' ve hem de 'varoluş' olarak dışlanmış olmanın acısıyla yaşadım. Ama ne yaparsam yapayım, o kadınlardan aldığım güçle kusursuz ve tam da bu yüzden hiçbir şeye benzemeyen bütüncül bir nesne olmak yerine, kime ait olduğunu bilmediğim koskocaman bir eteğin merkezinde hızla sönmekte olan bir yıldız motifi ya da zor anlar için saklanan kısmi bir nefes olmaktan kurtaramadım kendimi.
Şu an benim için öngörülen 'cinsiyet' ve 'sözcük' sınırını acımasızca katederek yine aynı acizliği yaşıyorum. Yitirilmiş, yitirilmekte ya da yitirilecek olan bir kadın karşısında ve tüm ölü notalar tarafından dışlandığım yerde, sessiz kalmak yerine anonim bir müzik olmaya çalışıyorum. Seni seviyorum.