ağızlara kolaylıkla pelesenk olan söz. deme arkadaş ne gerek. gözlerine bakınca zaten neyse odur durum illa dillendirmeye gerek yok. hele bir de sürekli sürekli denirse ne anlamı kalır ne ağırlığı.
aynı şekilde hissetmiyorsan kesinlikle hiçbir anlam ifade etmeyen söz öbeği. hatta üstüne stres, karşındakini kırmak istememe gibi hissiyatları da beraberinde getiren cümle.
belki de hislerinden emin değilsindir ve bu cümle seni iyice bilinmeze sokmuştur. eğer karşılık verirsen sonra pişman olacaksın hem ona hem de kendine karşı ve doğal olarak kulakların hiç olmadığı kadar çınlayacak. ama vermezsen de hayatının aşkını kaçıracaksın ve yine aynı durum; pişmanlık.
e senin güzel bir şey olman gerekiyordu hani iki ucu boklu değnek çıktın.
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
istanbulda yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
"diye senden önce hiç kimseye söylemedim" desem yalan olur. ama hiç hesapsız seni seviyorum. Canımın istediği, içimin titrediği, Bu ilk defa, öncesi yok.
gözlerinizin içine bakılarak söylenmesinin bir şey ifade etmeyeceği cümle.
çünkü unutmayın ki orospu çocuğu olan gözlerinizin içine bakarak seni seviyorum da der, başkasına aşığım da, senden nefret ediyorum da.
ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
çünkü bu, seni seviyorum içine nal salmak demektir.
ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
sen ağladığımda başımı yasladığım
ellerine dokunduğumda huzur bulduğum
ne dünüm ne yarınım
ilkleri yaşadığımsın
sevemez kimse seni benim sevdiğim gibi
eğer seviyorsan sende benim gibi
vazgeçme bir an olsun sevmmekten beni
ilk günümüz olsun her geçen gün
yaşanmamış sayalım dünlerimizi
olur ya biterse bana olan sevgin birgün
razıyım doğmasın benim için bir daha gün
uğruna ölürüm derdim ya hep
madem sen yoksun işte o gün bugündür sevgilim.
çoğu zaman sen ifadesinin kullanıldığı kişiyi yeterince tanıyıp idrak etmeden kurulan bir cümle. seni seviyorum diyorsun fakat hacı, senin o sen dediğin şey ne acaba? gerçekten o karşındaki kişi mi? yoksa karşındaki kişinin görüntüsüyle zihninde belirmiş olan hayali karakterin örtüşmesi mi? sonra o hayal o görselin içinden çıkmayınca ne olacak?
bütün gece bu cümleyle kafayı yedikten sonra sol framede görülmesine şaşırılmamış cümle. söylerken içinizi titretir aşıksınızdır hani, bin kere söyleseniz yetmez, binbir kere duysanız yetmez. ama inanmazsa o, ya da inanmıyorsa artık... hani kapıyı vurup gidesim var dersin ya öyle işte. sen seviyorsundur, sen bir hayat şekillendiriyorsundur o cümlenin üstüne, ama inanılmaz. vurup kapıyı gidesim var sözlük. belki yarın belki yarından da yakın.
bir zamanlar mutluluk veren bu laf çekip giderken yerine bıraktığı boşluk acıyla, gözyaşlarıyla dolar. hani duyduğunuz her an içiniz içinize sığmaz ya, işte ağlarken de dolduracak yer bulamazsınız gözyaşlarınız bedeninizden taşar. duyarken tuttuğunuz elleri uzaktan hoşçakal derken bulursunuz bir anda. bir insanın gözlerinden yaş geliyorsa eğer anlayın ki içindeki boşluk çoktan dolduğundandır. acı veren de boşalan ruhunuz değildir zaten, gözyaşlarınızın doldururken ruhunuzdan attığı anılardır hep.