seni seviyorum demek her zaman fazlasıyla cesaret isteyen bir eylemdir. kimilerinin ağzına yapışmıştır bu söz ki onları bu yazacaklarımdan en başta tenzih ederimdir. bu sözü söylemek, içten-yüreklilikle söylemek bazı kişilerin genleriyle alakalıdır. genlerinde kolay aldanmama, biraz çekinme, biraz güvensizlik, aceleciliği sevmeme, zor olsun mükemmel olsun gibi nitelikleri barındıran kişilerde gözlenen bir durumdur. bu genleriniz çekinikse sorun yoktur elbet bir gün de olsa dilinizden dökülür bu söz. gel gör ki bu alleller dominantsa karşınızdakine de allah bir adet dominant sabır geni versindir..
küçükken anne babası tarafından sesli bir şekilde hanimiş hanimiş diye sevilmemiş olan çocukların büyüdüklerinde karşılaştıkları şey artık sorun desem mi bilemedim.
duruma gore degisen hede. bos yere, her onune gelene, sanki hic bir manasi yokmus gibi diyen insanlara nazaran diyemeyen insanlarin olmasi iyiye isarettir fakat cuk oturacagi yerde agzini acipta su iki kelimeyi soyleyememek ne kadar acidir sozluk...
deli gibi sevdiği halde söylemeye utanmak.
sevmediğini söyleyememek.
karşısındaki ondan önce davrandığı ve o söyledi diye söyledi olduğunu düşndüğü,bundan nefret ettiği için o cümleleri çok istediği halde çıkaramamak.
platonikler için geçerlidir sıkça. seviyorum demek istersin ama ya karşılık alamamışsındır ya da bilmiyordur. bilmiyorsa yine bir umut vardır içinde ama bilindiği ve pas verilmediği zamanlarda durum daha farklı oluyor. ne ederseniz edin g.te gelmişsiniz demektir. değil seni seviyorum demek onu seviyorum demek bile zordur. işte buna diyecek bir şey bulamıyorum...
Sebebi her insana göre farklı olabilir ama sonuç olarak acı ve eziyet veren, çoğunluklada kişide aşağlık kompleksi oluşturabilecek olumsuz durumdur. Her aşk masalının sonundaki gibi yürekleri dağlar.
herkesin içinde çocukken cisim var diye ortalığı yikiyoruz ama iş bu raddeye gelince gözlerine bakıpta bi 2 kelimeyi yan yana koyamiyoruz ya vay anasını. Zordur zor.
pişman olmaktan korkmaktır, kendi içinde sessizce yaşarsın aşkını ama söyledikten sonra her şeyin kötü olmasından, pişman olmaktan korkar insan. çünkü hayalini kurduğu bir aşk vardır içinde yaşattığı, düşlediği gibi olmamasından ve bunun bozulmasından korkar. bir türlü söyleyemez *
Onu gördüğüm zaman resmen dilim tutuluyor. Başka bir dünyaya geçiş yapiyorum. Gerçekten şaka gibi. Kendime engel olamiyorum. Hemen onunla ilgili hayaller kurmaya başliyorum. Sonra içimden neler söyleyeceğimi geçiriyorum. Sonra da bi "merhaba" ile geçiştiriyorum işi.
içli köfte olmaktır. deyip ne yapacaksın amk? deme ne olacak? başın göğe mi erecek? her şey dedikten sonra başlıyor zaten. içli köfte de güzeldir. seni seviyorumudum dersin anında geçmiş zaman olur. insan hayatı çok kısa bunu bir sevdiğim öğretmişti bana.
sadece sevgiliye değil, anneye, babaya, arkadaşa da sevdiğini söyleyememektir. sevdiğini belli edememekte varsa işin ucunda ruhsuz olmakla damgalanıverirsiniz. içiniz titrer ama ağzınız o lafa gidemez, gitmez. belki alışkın olmamakla alakalıdır. ama yine de ruhsuzluk çok ağır bir damga değil midir? duygularınızı belli edemiyorsanız birinin size gösterdiği sevgiyide normalden on kat daha abartarak karşılarsınız ve sonuç hayal kırıklığı olur. zamanla sizi öyle bir alıştırırlar ki ruhsuz olduğunuza kendinizde inananıvermiş olursunuz. hem ruhsuz olup hem hayal kurmazsınız. koca bir taş yığını kaplar yüreğinizi. ben sevemiyorum dersiniz. neden diye sorarlar cevap koca bir bilinmemezlik.