Söylenecek bir söz yoktur aslında...
Sadece susmaktır aldatılana düşen. belkide üzülmemiş gibi görünmektir. kimi zaman yalnız başına ağlamaktır. göz yaşları o bütün yutulmuş cümleleri birer birer paragraf haline getirecektir. ilacı zamandır; lakin hangi ilaç kansere derman olabilmiştir? kanserdir vucutta aldatıldığını bilmek. bir şeyim yok dersin refakatcine oysa ki içten içte çürümektesindir. yüzünü bir kez olsun tebessüm ettirebilmektir amaç. gaye yaşamak değil ölmemektir. içkiler yakın arkadaşın, meyler dostun olabilmektedir. sarılmak için kollarını açtığında sana uzanan kolların bir başkasına da uzandığını bilmek havaya sarılmaktan farklı kılmaz sevgiliye sarılmayı. içine çekersin belki, evet evet hatta yaşaman için en büyük faktördür hava. ama unutmaman gerekir hava sadece yaşaman için gereklidir. onu sadece esip gürlerken hissedebilirsin, bu öyle bir yaşam kaynağıdır ki senin onu tam anlamıyla hissettiğin an o seni hasta edebilmektedir. dolar ciğerlerine ilk önce bir su saflığı ve akışkanlığında; sonra sert bir öksürük olur boğazlarında, çıkamaz vucudundan rahatsız eder seni belki de hasta edip yataklara düşersin kim bilir?
ve ne yazık ki bilmelisin canım arkadaşım; sen o boğazında düğümlenmiş öksürükle,seni eritip tüketen o kanserinle içine dolan hava ile, seni aldatan "kalbin" ile yaşamak zorundasın.
-seni aldattım burhan!
-biliyorum nalan.
-ne, biliyor musun?
-Evet erdal ile yaptıklarını...
-Nasıl, ne zamandan beri?
-Ne o, bakıyorum göt oldun, dumura bağladın!
-Buna rağmen benimle olmaya devam mı ettin?
-Tabi kızım üstelik gardroba koyduğumuz kamerayla bir güzel kayıt yaptık, bizim kaydımızla beraber internet forumlarına koyup bol bol rep alcez.
-Çok adisin burhan çok.
-Çok orospusun nalan çok!