En sevdiğim ve her izlediğimde ağladığım filmdir.Kör bir emekli yarbayı canlandırır bu filmde (bkz: Al Pacino)..Hayatta en sevdiği üç şey kadınlar,new york ve ferraridir...Hatta bir sahnede kör olduğu halde new york sokaklarında ferrari kullanmaktadır.Aşırı hız yaptığından polis O'nu durdurur.Polisle konuşurken aslında görüyomuş numarası yapan bir kör rolü yapar Al Pacino.Bu sahne bile bu filmle neden oskar aldığının en büyük kanıtıdır...Al Pacino'nun en büyük filmi (bkz: The godfather) derler ama bence (bütün filmlerini izlemiş bir hayranı olarak)Al Pacino'nun en çok devleştiği ve değiştiği filmdir scent of a woman...
saçlar... hiç buklelerle dolu saçların arasına yüzünü gömüp ağladın mı?
dudaklar... dudaklarına değince, çölü geçtikten sonra içtiğin şarabın ilk yudumuna benzer.
bacaklar... ister antik yunan'ın uzun sütunları olsun, ister ikinci el bir piyano. aralarında ne vardır? cennetin anahtarı.
diyerek, muhteşem bir kadın tanımı yapmış olan aşmış film.
al pacino bu filmde devleşir. bu filmde gerçekten kör olduğunu, diğer filmlerinde görüyor taklidi yaptığını düşündürtür. bu filmde gösterdiği performansıyla çoktan hakettiği oscarını alırken, kirli sakalları ve dağınık saçlarıyla fena halde karizmatiktir.
film, kendisinden 2 yıl sonra çekilen pulp fiction daki twist sahnesiyle birlikte, kanımca dünya sinema tarihindeki en iyi dans sahnesine sahiptir. sözü edilen sahneler için;
al pacino nun gerçek sinema oyuncularından olduğunu mükemmel oyunculuğuyla göstermiş olduğu filmdir. ayrıca tango sahnesi ve o sahnede çalan müzik izlenmeye, dinlenmeye değerdir.
1992 yapımı Martin Brest filmi. kesinlikle başyapıt olmasının dışında favori filmim demekten sonsuz haz aldığım bir film oldu bu. herkes kendine başka favori bulsun mümkünse. bu benim favorim çünkü.
film bir kere yarbayın özgüvenle kendisini bulma ve o zamana kadar yaşadıklarıyla/ görüp geçirdikleriyle bitik olan dünyasını bir gençle tekrardan keşfedip farklılaştırmasının manidar hikayesidir. burada bir gencin dürüstlüğünden/ yapması gerekenden taviz vermemesinden öte, yarbayın bundan ne denli etkilenip bitik ruh halini filizleyip kendini bularak kapasitesi çerçevesinde tekrardan hayata tutunmasının büyülü bir öyküsü scent of a woman. tabi bu filmde de birçok etkileyici başyapıtta olduğu gibi geçmiş yaşantıların sarsıcı karelerinin insanı dönüşü olmaz bir yola sürüklediğini görmekteyiz. askeri yaşam felsefesini sahiplenmiş yarbayın sivil hayatta da aynı emareleri göstererek bu etkiden kurtulamamış olması kapasitesine rağmen kendini beğenmiş ve mutsuz yaşamı hayatının merkezine koyması kör olmasıyla daha da içe kapanık ve çekilmez hallerini inanılmaz oynayan al pacino tüm zamanların en baba rollerinden birine imzasını atmış emekli yarbay olarak.
genç, yarbaya verdiği şip şak koordinat hesabıyla onun akıl almaz tango şovuna ve inanılmaz araba kulllanışına değer bindirerek bir nevi filmin finalindeki vurucu repliği de hazırladı. yarbaydaki özgüven ve benlik doğuşu yapacağını yapıp genci hakikaten babasıymışcasına sahiplenmesine sebep oldu. ispiyonculuğun içselleştirilmesini öngören arkadaşı arkadaşa düşüren sakat yapının analizi kendisine geleceğe dair mühim ön koşul sunulmuş olsa bile ne yapacağına karar verip onu ısrarla uygulamakla örtüştü adeta.
yarbayın geçmişte yaşadıklarıyla ve kapasitesiyle şekillendirdirdiği hayat dersi niteliğindeki sözleri de cabası. buna bir de kadınları köküne kadar tanımayı içselleştiren tutumun farklılığını katınca kafadan büyüyor yarbay rolünde yarmış aşmış al pacino. o nasıl bir oyunculuk dersidir o nasıl bir rol yeteneğidir öyle. şapka çıkarmak lazım cidden. karşı cinsin özellikle bir kadının kullandığı parfümü, kokusunu bilmek başlı başına artı puan alıyor şüphesiz.
ölümsüz 2 replik vardı neydi onlar yaa:
--spoiler--
tanrı zeki bir hergele olmalı.
iki heceli kelimemiz vardı bir de: kuku.
--spoiler--
10 üzerinden 9!
edit: aynı gün tekrardan rain man 'i izledim.Dustin Hoffman 'ın büyük oyunculuğu dahi sönük kaldı al pacino'nunkinin yanında.
bol bol tebessüm edeceğiniz, üzüleceğiniz kendi hayatınıza bir göz gezdirmenizi sağlayacak martin brest filmi. birayı cipsi falan bırakın al pacino yu izleyin.
--spoiler--
aklımda kalan al pacino nun kör bir adamı canlandırması, tango yapması, araba kullanması, charlie yi savunması, meşhur bağırışı, parfümlerin isimlerini bilmesi, kadın tanımı vs vs.
--spoiler--
Gardel'in uno por cabeza müziği eşliğinde yapılan tango beni dans kursuna yazdırmıştır. Tabi Al Pacino'nun uçakta yapmış olduğu kadın tanımlaması da kadınlara daha farklı bakmamı sağlamıştır. ya da yok ya zaten ben kadınlara o şekilde bakıyodum. iiçimi okudun be general. hu haa
Kadınlara nasıl hitap edilmesi gerektiğini çok iyi gösteren film. aynı zamanda etkili konuşabilme ve hakkını arayabilme kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu da ispatlar nitelikte. Tango sahnesi unutulmazlar arasındadır. Al pacino adeta oyunculuk dersi vermiştir.
al pacino nun en iyi erkek oyuncu oscarını kazandığı 1992 yapımı bir filmdir.
alınacak ders ise:
bir kadını evinden aldığında önce arabanın ön kapısını yavaşça aç ve onu arabaya bindir. rahatça koltuğuna otursun. sonra mutlaka arabanın arkasından dolaş önünden değil. tam arabanın arkasına vardığında arabanın içine şöyle bir bak.. eğer kadın senin bineceğin kapının kilidini açıyorsa o kadınla evlen. yok eğer ne kadar değerli olduğunu düşünerek kendi yerinde sadece gururlu bir şekilde oturuyorsa o kadınla eğlen.
gelmiş geçmiş gelecek en iyi oyunculuk örneğini al pacino üstadın gösterdiği muhteşem film. forrest gump hariç hiç bir film bu denli bir etki yaratamadı *..
92 yapımı olup beni büyüleyen al pacino filmidir.tango sahnesinden sonra müziği açıp kendi kendine dans ettirir.al pacinonun karizması tartışmasız filme damgasını vurmuştur.
al pacino'nun muhteşem bir oyunculuk sergilediği*, tango sahnesinin yanı sıra "hoo-ah" deyişi ve "hah!" şeklindeki gülüşüyle akıllarda kalan harika film. izlenilmeli.
