dizideki rolü azalsa ve asıl başrol benjamindir nidaları attırsa da 4. sezon finalinde birşeyler yapacağını belli eden lost karakteri. çoğu kişinin sandığının aksine lost dizisinin başrolu jack ve sawyer değil sayid karakterini canlandıran naveen andrews'tır.
kız arkadaşımın jack kişisine hayranlık duymasıyla müsemma şahsımın hayran olduğu karakterdir. jack'ten daha zekidir, daha dirayetlidir, daha karizmatiktir zira. çok kritik durumlarda gözlemlenmiştir ki sayid jack'e göre lider tarafının daha fazla ön plana çıkarabilmektedir. jack sayid'in bokunu yemelidir kanımca. bu arada jack'in allah belasını versin.
ada'da benjamin linus, richard alpert ve john locke'dan sonraki en zeki kişidir. * ayrıca adanın en iyi hatunlarından birini de götürmüştür. bununla beraber hareketli yatta namaz kılan ilk ve tek müslüman olduğuna inandığım insan. *** (bkz: sayid jack'in pipisini kes)
lost dizisinin karakterleri içinde en "zeki, çevik ve ahlaklı" olanı. büyük ihtimalle amerkalı yapımcıların "olacaksanız böyle olun" diye müslüman izleyicilere gönderme yaptığı karakterdir. her ne kadar ülkesini çok sevse de aslında ufak çapta vatan haini olması da hoşlanmadığım özelliklerindendir. yine de dizinin en "baba" kahramanı bence...
meşhur the constant bölümünde bir kez daha yarandır.
--spoiler--
des gelecek ve geçmiş arasında gidip gelmektedir. sonunda penny'i bulup seni arayacağım telefonu mutlaka aç diyip kapıyı yüzüne yemiştir ve gemide uyanmıştır. sayid ile birlikte gemide bir telefon aramaya koyulurlar ve bulurlar da sonunda. Ancak telefonun bütün kabloları kesilmiş, birileri tarafından bilerek çalışmaz hale getirilmiştir. ve yaran diyalog gelişir;
Desmond - Can you fix it brada?!*
Sayid - *I need a minute...**
ve bir dakika sonra des, avustralya'nın açıklarında yeri bile belli olmayan bir ada civarındaki skindirik bir gemiden ingiltereyi arar. bir kerede düşen telefon penny'i bulur. kimbilir kaç köntör gitmiştir ama olsundur, fatura nasıl olsa widmore'a girmektedir.*
--spoiler--
kahve markası "jacops" "yakops" diyo okunuyor, eğer "j", "y" şeklinde okunuyorsa bir telaffuz hatası var "jarrah" da, bir kere okumayı deneyin, demeyeceğim. ingilizce işte sağı solu belli olmuyor.
Doğma büyüme Irak'lı olan Sayid, Saddam'ın ordusundan iletişim Subayı görevini yapmaktaydı. Çocukluk aşkı kendisini Oceanic Uçuş 815'te seyahat etmesinin nedeniydi. Körfez Savaşı sırasında amiri onu, sevgilisi Nadia'ya işkence yapmaya zorlamıştır. Daha sonra CIA tarafından bir arkadaşının içinde bulunduğu düşünülen büyük bir terör eylemini engellemek için kullanılmıştır. Geçmişte yaptığı işkenceler unutmak istediği bir yaradır ve bu olaylar yüzünden derin pişmanlıklar duymaktadır. Geçmişinde Fransa'da bir lokantada çalışmıştır.
her amerikan dizi ve film klisesinde oldugu gibi; said jarrahda ortadogu aksaniyla konusur fakat ingilizcesi prens charlestan daha iyidir, kesinlikle hata yapmaz, kelimeleri unutmaz, grammarde tokezlemez.
Adada Shannon ile yakınlaşmıştır. Adadan kurtuluduktan sonra Amerika'ya gelir ve kız arkadaşı Nadia ile evlenir. Nadia öldürüldükten sonra Sayid, Ben için Charles Widemore'un ortaklarını öldüren bir katil haline gelir.