gelecek bin yılın dünyasına hükmedeceği düşünülen büyük alman imparatorluğunun saf kan yöneticilerini, askerlerini, mühendislerini ve doktorlarını dünyaya getirme hayali, adolf hitler'in büyük destekleri, gestapo şefi himmler'in her detayını bildik alman titizliğiyle hazırladığı 'lebensborn projesi' kapsamında ve çoğunluğu zengin yahudi ailelerinden gasp edilmiş evlerde, saf kan bir ingiliz tayı ya da bir arap atı gibi üretildiler.
- sarı saçlı, mavi gözlü ve nurtopu gibiydiler. çocuktular ve dahası, insandılar.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2460/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/2463/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/2464/+
annelerin büyük bir bölümü almanya'dan ama bir kısmı polonya'dan kimileri ise norveç'den özenle seçilerek getirildiler. kafatasları tek tek ölçüldü ve 27 profesörden oluşan bilirkişi heyetinin imzaları bulunan, bu amaçla kurulmuş enstitü raporu ile lebensborn evleri'ne yerleştirildiler. her türlü gereksinimleri yaşam boyu alman devletince karşılanmak koşulu ile yalnız çocuk doğurmakla görevlendirildiler.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2465/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/2466/+
babaların büyük bölümü, titizlikle seçilmiş 'ss' subaylarından oluşuyordu. anneler ve babalar, doktor nezaretinde, belirlenen günlerde çiftleşiyor, hamile kalan kadınların çocukları, doğumdan bir süre sonra yüzde yüz alman olduğu tescil edilen ailelerin yanına evlatlık olarak veriliyordu.
lebensborn çocukları için kara günlerin başlangıcı idi bu tarih ve hayal edilen büyük alman imparatorluğu'nun elit bir üyesi olacakken, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu nazilerin, lanetleyici gözlerle bakılan, horlanan, aşağılanan, birer sembolü olarak görüldüler. ikinci dünya savaşı'nın ardından hiç bir aile, onları evlat edinmek istemedi. evlatlık olarak ailelerin yanına yerleştirilenlerin büyük bölümü ise yurtlara terk edildi. zavallı bebeklerin bir kısmı, bakımsız yetiştirme yurtlarında çocuk denecek yaşta hayata veda ettiler.
belki de, en şanslı olanlar onlardı zira kimse, hayatta kalmayı başaranlarla arkadaşlık etmek, iş vermek, evlenmek istemedi. bir anneden, bir babadan dünyaya geldikleri dışında geçmişleri ile ilgili hiç bir bilgiye sahip değildiler.
kızların çoğu hayat kadını olarak yaşamlarını sürdürdü. erkeklerin büyük bölümü ise ruhsal bunalım içerisinde ya intahar etti ya da akıl hastanelerinde, zaten ait olmadıkları bir dünyadan tümüyle uzaklaşarak tıbben ölecekleri günü beklediler.
bir çoğu, sapkın fikirlerin kurbanı olarak doğup insanlık erdemine yakışmayacak muameleler görerek yaşadı ve acı içerisinde öldüler.
