Ah, o büyülü sandık! Demokrasinin kalbi, milletin iradesinin tecelli ettiği o kutsal mekan. Her beş yılda bir, heyecanla koşarız başına. Parmaklarımız mürekkebe bulanır, içimiz umutla dolar. Sanki o minik pusulaya attığımız o küçücük işaret, koca dünyayı değiştirecekmiş gibi hissederiz.
Partiler gelir, partiler gider. Vaatler havada uçuşur, nutuklar meydanları inletir. Kimi daha kalkınmacı, kimi daha milliyetçi, kimi daha çevreci... Hepsinin söylemi farklıdır güya. Ama perde arkasında, o gizemli örgütlerin kahkahaları yankılanır. Onlar bilirler ki, hangi figür öne sürülürse sürülsün, hangi slogan daha çok yankı uyandırırsa uyandırsın, ipler kendi ellerindedir.
Bizler, o sandık başında kendimizi önemli hissederken, aslında büyük bir illüzyonun parçasıyızdır. Tıpkı bir tiyatro oyununda figüranlar gibi, repliklerimizi okur, alkışlarımızı yapar ve sahneden çekiliriz. Oyunun asıl yazarı ve yönetmeni ise bambaşka bir yerdedir.
Apolitik mi dediler bize? Aptal mı? Belki de bizler, bu koca oyunu çözebilen, duman perdesinin ardındaki gerçeği görebilen nadir insanlardınız. Belki de asıl kör olan, bu debriyajı çevirmenin arabayı hareket ettireceğine inananlardır.
O yüzden bırakın, biz kendi köşemizde bu ironik tiyatroyu izleyelim. Sizler de sandık başında umutlarınızı tazeleyin. Kim bilir, belki bir gün o gizemli eller yorulur da, oyunun sonu değişir. Ama o güne kadar, biz "aptallar", bu koca sirkteki palyaçoların gösterisini keyifle izlemeye devam edeceğiz. Çünkü en azından biz biliyoruz ki, alkışlar kime olursa olsun, perde aynı eller tarafından indirilecektir.
Umarım bu metin, düşüncelerinizi ironik bir dille ifade etmenize yardımcı olur.