bu konuda paradoks içeren ve aynı zamanda ironik bir açıklama getiren cümle:
sanatçı, başkaları tarafından kendi özgür iradesi ile resim yapmaya zorlanır.
wıllem de kooning
sanatçı eserlerinde toplumu yansıtmalı, toplumu bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermeli, toplumsal gerçekleri sanatsal bir dille ifade etmeli ve toplumu ideal olana yönlendirmelidir.
sanat 1800 lere kadar aristokrasi ve dinin emri altındadır. bu yüzden sanat bu kişilerin istekleri doğrultusunda şekillenmiştir. 1800 lerden sonra halka iniş, dine darbe, krallıkların yıkılması gibi sonuçların sanatçıların özür bırakması sanatı da özgürleştirmiş ve sanatçı daha baskısız bir ortamda eser vermiştir. mesela yıllarca dışlanan köylü, resimlere çoğunlukla giremezken girse bile kıyıda köşede öylece dururken, bu hareketlerden sonra resmin ortasına girmiştir ana figür olmuştur da denebilir.
mesela bu dönemde neoklasizme karşı romatizm zafer kazanmış, realizmle halkçılık fikri artmış, empresyonistlerle gerçekçilik öne çıkmıştır. hatta öylesine gerçekçi akım ortaya çıkmış ki empresyonistler bizzat doğaya inmiş ve açık alanda eser vermiştir. tabi bunun sonrasında sanayileşmeyle birlikte pozitivzm ve materyalizm gibi fikirler de artmıştır. hatta yine bu dönemde descartes in metafiziğe karşı olan görüşleri, batıda cezvitlileri etkilemiş ve kiliseye karşı bunlar cephe almıştır. tabi bu cephe alış sanata da yansımıştır. din artık eskisi kadar güçlü olmadığından sanatı da şekillendirmez olmuştur. artık gotik katedraller neden yapamıyorların cevabı burada gizli olabilir.
yani bu tartışma altyapı bilmemekten kaynaklandığı için boştur. sanat sürekli birilerinin ihtiyaçlarını gidermiştir, bu şu an daha çok teknoloji toplumun ihtiyaçlarına yönelik oluyor. hata arz- talep dengesi altında sektörün sanatçıyı etkilediğini bu yüzden sanatçının gene özgürlük alanın kaybolduğunu savunanlar da vardır. neyse, zaten postmodern denilen dönemde ortaya çıkan akımlar hepten halka inmiştir. hatta öylesine biçim bozmuştur ki, bırak sanatın kimin için olduğunu sanatın ne olduğu bile bugün aşırı derecede tartışmalıdır.
Ressam kendi icin tablo yapiyor ama onu sonra para karsiligi satiyor. Sadece hayatini idame ettirmek ve sanatina devam edebilmek degil amac. Para kazandikca daha cok sergi acacak daha cok taninacak ve insanlar tarafindan hem sanati hem de sanatci olma vasfi degerli gorulecek.
Resmi alan da belki ince ruhlu olmasa da sanatsever gorunerek egosunu yukseltecek. Belki yatirim olarak aldiklarini satacak. Belki nadir olana sahip olmanin hazzini duyacak ve bunun icin kiskanilacak.
yani tam bir win win durumu var ama ne yazik ki neredeyse butun buyuk ressamlar donemlerinde kiymeti bilinmeyen yari ac yari tok yasayan insanlarmis.
Sanat, son dönemlerde sanat ve toplum içindir değil zengin olmak içindir. tek bir kavrama indirgenmemesi gerekir. Özünde Hem toplum, hem de sanat içindir.
Bunca tartışmaya rağmen bir karara varamadım. Yalnız sanat sanat içindir demek tam bir saçmalık, dünyada yalnız kalan ya da küçük bir topluluk halinde yaşayan birileri sanat yapar mı? güzel resim çiziyorum dur şunun galerisini düzenleyim der mi? Ya da tiyatroda oyun sahneler mi? Yapmaz tabi ki, o yüzden şu an sanatın toplum-para-şöhret üçlüsü için olduğuna kanaat getirdim. Evet.