sizi bu üniversiteye çeken hiçbir olumlu şey bulamazsınız.ne şehir, ne şehrin insanları, ne şehrin havası suyu, ne çarşı - kampüs yolunda çalışan kibar, saygılı dolmuş şoförleri, ne öğrencilere görülmemiş bir biçimde eşit ve adil davranım sergileme inceliğinde bulunan asistanlar, ne dağdan ovalara henüz inme cesaretini gösterememiş öğretim üyeleri sizi bu üniversiteye çekemez. her seferinde ulan gene mi geldik buraya diye hayıflanırsınız. üzülürsünüz. güzel yıllarınızdan önemli bir kısmını bu şehre ve bu üniversiteye adadığınız için. ama yine de bir şey yapamazsınız. sabırla okulun ve sıkıcı hayatın bitmesini beklersiniz.
en güzel yanı istanbula yakın olması ve her haftasonu eve dönmeye müsaait olması olan okuldur. eğitimine gelince söyleyecek söz yok sürekli diken üstü yapar insanı, finallerde psikopata bağlatır, mezun olabilecek miyim diye düşündürür, süründürür.
son günlerdeki özür dileme olayıyla ilgili aşağıdaki açıklamayı yapmış olan üniversitem... yıllardır bu okuldayım, ilk defa bir hareketlerini takdir ettim...
Birkaç akademisyen ve gazetecinin ön ayak olmasıyla, 1915 olayları için "Ermenilerden özür dilenmesi" yolunda bir kampanya başlatıldığını ve buna eş zamanlı olarak Ermenistan'da bulunan 300 Ermeni aydınının Sayın Cumhurbaşkanı'na gönderdikleri ağır ithamlar taşıyan ''Soykırımı Tanı'' çağrısını endişeyle izlemekteyiz. Böyle bir kampanyanın haksız, yanlış ve ulusal çıkarlarımız açısından sakıncalı olacağına inanarak görüşlerimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Terör örgütlerinin Osmanlı imparatorluğu'nun son dönemlerinde yaptıkları ve Cumhuriyet tarihimizde de giriştikleri şiddet eylemleri açık bir şekilde bilinirken böylesine yanlış ve tek taraflı bir girişim, tarihimize saygısızlık ve bu olaylarda hayatlarını kaybeden insanlarımıza ihanet etmek anlamına gelmektedir. Savaş şartlarında yapılan 1915 Ermeni tehciri sırasında yaşanan olaylardaki kayıplar, Türk insanının Ermeni isyanları ve terör eylemlerinde uğradığı kayıplar ve acılardan daha az değildir. Ermeni teröristlerin, dış güçlerin planlı ve sürekli kışkırtmaları sonucunda, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci düşman kuvvetlerine katılarak Anadolu insanına karşı toplu vahşet eylemlerinde bulundukları yerli ve yabancı arşiv belgelerinden de açıkça görülmektedir. Ülkemizi işgale gelmiş Rus ve Fransız saflarında yer alarak binlerce Türkü öldüren Ermeniler hakkındaki düşüncelerin de açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Osmanlı Devleti'nin tebaası olan Türklerin gene Osmanlı Devleti'nin tebaası olan Ermenilerden özür dilemesi veya bunun aksinin talebi doğru bir davranış olmayıp, bu tartışma kimin daha suçlu olduğu kapısından geçerek karşılıklı düşmanlığa kadar ulaşır. Nitekim geçtiğimiz 20 yıl içerisinde Azerbaycan topraklarının dörtte birine yakın bölümünün Ermenistan tarafından işgal edilmiş olması ve buradaki bir milyon kadar Türk nüfusunun kendi topraklarında sürgün hayatı yaşaması sorunu bugün hala çözüm beklemektedir.
Özür dileme kampanyası gibi sakat bir girişime kalkışanlar acaba tarih boyunca Ermeni terörüne kurban giden ve zulüm gören Türk Milleti mensupları için neler düşünmektedirler? Bugün Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde bir yumuşama sürecine girilmesi ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi isteniyor ise, bunun yolunun tek taraflı özür dilenmesi gibi tavizlerden değil, öncelikle taraflar arasındaki sınırların ve toprak bütünlüklerinin tanınmasından geçtiğinin göz önünde tutulmasında yarar görüyoruz. Aksi takdirde, ''özür dilenmesi''; gibi tek yönlü bir davranış yersiz ve yanlış olacak, tarihi gerçeklere aykırı düşecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türklerin Ermenilerden özür dilemesini gerektirecek ne hukuki ne de tarihi hiçbir gerekçe yoktur.
1915 yılında Osmanlı Devletinde meydana gelen bir dizi olay kapsamında, Türkiye'ye yöneltilen ''Ermeni soykırımı'' iddiaları ve Türkiye'nin bunu tanıması ve özür dilemesi talepleri, Türkiye'ye yönelik baskı ve sindirme siyasetinin sürdürülmesi çabalarından başka bir anlama gelmemektedir. Bu olaylardan dolayı özür dilemek demek, bütün Türk tarihini yok saymak, inkâr etmek demektir.
Bu konuda hassas olunması dileğiyle kamuoyumuzun dikkatine saygıyla sunulur.
bütün öğrenci işleriyle alakalı girişimlerin parayla satıldığı, okuyanları '' yeteeerr'' diye içine içine bağırtıp, keşkelerle boğuşturun ilim irfan yuvası..
istanbul'a* olan uzaklığı 2 saat 15 dakika olan, sapanca gölü manzaralı, güzel bir kampüse sahip ve her geçen gün gelişen, büyüyen üniversitem*. her şeye rağmen sevmek için çok fazla sebebi içerisinde barındıran ilim irfan yuvası. sakarya'yı halkıyla değerlendirenlerin sevemeyeceği yerdir. ancak güzeldir. kafa dinlemek için birebirdir.
her geçen sene çok sevdiğim için bırakamadığım ve hep kaldığım üniversitem!! önceden dolmuş zammı şimdide yemeğimize karışıyorlar. ahanda şöyle bişi efendim bana gelen mesaj;
''15 Ekim 2008 Tarihinde, Rektörlük bünyesinde bulunan SKS tarafından kantin işletmelerine gönderilen yazıyla, kantinlerde koku yayan FASTFOOD türü sıcak yiyecekler yasaklanmıştır.
Bir çok Kantin de KOKU problemi gerçekten olmasına rağmen, buna önlem almak yerine (Havalandırma Sistemleri vs.), daha kolay bir yol seçilmiş ve bu ürünler satışı ve hazırlanması yasaklanmıştır.
10 dakikalık ders arasını dahi zor bulabilen öğrencilerin, nasıl olupda, ne ile gıda ihtiyaçlarını giderecekleri merak konusudur. FastFood 'un dahi yetersiz kaldığı tartışmaya açık iken, böyle bir karar alınmasını anlamsız buluyor ve tepkimizi gösteriyoruz''
maksadın ne olduğunu az biraz kestirebiliyoruz. ''kafeterya da yiyin ulan'' uygulaması. kafeteryada çıkan sıcak yemekler, şu bu. zaten 10 dakikalık aramız var, o sırada kafeteryaya gidip gelmek 3 dakka zaten!! ne kadar mantıklı bir uygulama. ha birde kampüs içinde sigara yasağı gibi bişiler duydukta o kadar olmaz değil mi? bunun içinde demiştik ama, o olmaz değil mi? çok abartıyoruz canım bizde..
bu sene bildiğim kadarıyla bütün bölümlerin dönemlik ders kredilerini, derslerini aklınıza ne geliyorsa alayından birkaç parça değiştirmiş üniversite...
bana da vurdu; sayelerinde 4 krediyi alamayacağım ikinci dönem( 4. sınıfın ikinci döneminin kredi sayısını ve dolayısıyla alınabilecek maksimum kredi sayısını azaltmışlar), ske ske yaz okuluna gideceğim... ve dönem içi aldığım hiçbir dersten kalmazsam okulum ancak bitiyor...
geçen sene alıp geçtiğim bir ders türünü (mesleki seçmeli diyorduk biz buna) tamamen kaldırıp, vermem gereken krediden düşmüyorlar! yani demek istiyorlar ki; boş yere cuma günleri derse geldin, gelmeyeydin çok da skimizde... yani senin çalışıyor olman ve bu ders yüzünden cuma günleri işe gidememen bizim hiiiiç skimizde değil diyorlar gibime geliyor... demiyorlar da olabilirler, emin değilim...
aslında benim durumum o kadar kötü değil; iibf de okuyan bir arkadaşımın yaz okulunda alıp geçtiği 5 dersin 5ini de kaldırmışlar hatta transkriptten de çıkartmışlar ve elemanın ortalama 1.49 dan 1.09 da düştü... bu çocuk önce 1.8 i aşıp 3. sınıfa geçecek sonra 2.0 ı tutturup mezun olacak...
kampüste okuyorsanız manzarayı izlemekten derse kendinizi veremeyeceginiz okudugum dönemde kampüsteki kafeteryasının çatısı uçmuş ve iyi ki orada yoktum dedirten üniversite.Uzaktan eğitim ve yurtdışı egitim programlarıyla oldukça ileri gitmiş bir üniversitedir.
nefreti en çok hakeden üniversitedir. iktisadi idari bilimler fakültesi kamu yönetimi bölümüne bin lanet okunası üniversitedir.
her sene ortalama 8-9 ders gördük. 4. seneye kadar geldik. Bu sene alttan alınan 3 dersle beraber 11 ders vereceğiz yetmeyecek bitirme ödevi gibi absürd birşeyle uğraşacağız. Alıştık bafilenmeye bi şekilde halledeceğiz ama an itibariyle gördük ki mini mini 1'ler, çalışkan 2'ler bizden çok daha az ders görecektir. Öyle ki 2. sınıflar koca dönem sadece 5 ders görecektir.
Madem bu yapılabiliyordu bize bu eziyet niyeydi? Madem bu bir yanlıştı neden 3'ler ve 4'lerdeki gereksiz derslerle ilgili temizlemeler de yapılmadı?!?! Ben bu dönem zorunlu olarak "türk-islam düşünce tarihi" göreceğim. Bunun benim bölümümle ne alakası var!!!
Zaten hep bizim nesil sikilsin! Suçumuz nedir anlamıyorum. Üniversite kazanırız, gram lise bilgisi olmayan sınavlarla. Derler ki üniversite önemlidir kimse liseyi sallamaz, ama üniversiteye gelince ilk karşına çıkan şey lise bilgileridir!
Butün ilk ve orta öğretim hayatımız kelimesi kelimesine yaz ve ezberle ile geçerken bizden sonraki nesil uygulamalı derslerle çok daha iyi eğitim almaktalar. Biz lise ve ortaokul boyunca tarzanca mahiyetinde bir ingilizce görürken şimdikiler ilkokuldan başlamakta!!
hakkında pek çok yanılgı, eski ve dolayısı ile geçersiz bilgi taşımakta olan, bir devlet üniversitesi.
sanıldığı gibi ülkücülerin elinde olan bir üniversite değildir.ülkücüler de, suyu sabuna dokunmayan diğer güruh da yanılmaktadır. kimse yoktur bu okulda.kimsenin değil. kimse sahiplenmez.özal türkiye'sinin nadide örneklerinden biridir anlayacağınız.
ama iyi milli görüşçü yetiştirir.abdullah gül, sami güçlü,...ergenokuncusu bile var*
ironisi de vardır elbette. rotary'den bol bol bağış alır. bol bol.
türbanlı öğrenciler tavsiye edilir. öylesine bir tepenize kondurduğunuz eski püskü bir peruk dinsel görüşünüzü örtmeye yeter.
düşük puanla öğrenci almasına rağmen, daha fazlasını yüklemekten çekinmeyen, dolayısı ile göreceli olarak* iyi bir eğitim verir. lakin genel olarak mühendislik fakültesine ağırlık verir. sanayi bölgesine yakın olması da bu işi daha da kolaylaştırır.
büyük ve harika manzaralı bir kampüse sahiptir. bol yokuşlu, çarpık mimarili, pasta şeklinde binaları barındıran, şantiye alanıdır. büyük kafeteryası aynı zamanda düğün salonudur. içerisindeki otelde bol bol içebilirsiniz. bayraktepe'de bol bol çekebilirsiniz, uçabilirsiniz.
içerisinde bulunulan şehri pek önemsememeniz tavsiye olunur. lakin oldukça kozmopolit, göç alan bir şehirdir. kimin ne b.k olduğu pek belli olmaz.
sonuç olarak her yerde olduğu gibi bilene yaşaması güzeldir de kolaydır da.
güvenlik konusunda büyük sorunlarını ancak okulda bir kişi vurulup öldürüldükten sonra farkeden fakat yine de yeterli güvenliğe sahip olmayan özellikle meslek yüksek okullarında it ürür kervan yürür hesabı kapıda 2 güvenlik görevlisine rağmen elini kolunu sallayanın okula girdiği üniversitedir.
hocalarının yerlilerinden tırstığı üniversitedir.
üniversitenin ilk günleri. oruçlara denk geldi. şehrin yabancısıyım. üstüne hastayım, ilaç kullanıyorum, bu yüzden oruç tutamıyorum fakat ilacı içmek için gereken gıdayı alacak yer yok. yurtta iftara kadar çıkmayacak dışarıda her yer iftarda açıyor. gel de çıldırma. okulun bahçesinde bir sigara yaktım, avare avare dolanırken arkadan bir şap şap ayak sesi yaklaştı dönmemle birlikte bileğimden bir hayvanat kaptı, sigarayı aldır, kokladı ve attı...
-git sigaranı başka yerde iç...
arkadan bir kamera çıkıp sen burada yenisin galiba denmesini beklemedim değil. burası sakaryadır. burası sakarya üniversitesine bağlı bir meslek yüksek okuldur. burada işler böyledir.
1-2 gün içinde elemanın okulun öğrencisi bile olmadığı anlaşıldı. söz de danışman hoca olduğunu her problemde yanına gitmemizi ısrarla söyleyen hocaya durumu anlattığımda
-onlar sakarya'lı onlar haklı dedi ve başını eğdi...
tabakhaneye bok yetiştiren üniversitedir. herkesten önce başlayıp herkesten önce bitirmeyi kendisine gaye edinmiştir. öyle ki, bahar şenlikleri bile olmayacak! neden? okul erken bitiyor! bitirmeyin lan bok mu var tabakhaneye yetiştireceğiniz?! beni bulur zaten son senem ya elinsaf bi bahar şenliğini fazla görüyorsunuz.
üniversiteler arasında en erken okul kaptma konusunda rekora koşan bu sebepten dolayı okul öğrencilerinden habersiz bu seneki bahar şenliklerini iptal eden okulum..