O üzüntü birdenbire gelir. Hava yağmurludur. Bir sonu gelmeyecek başlangıç. Böyle sürüp gidecek gibidir her şey. Öyle ki, çocuklar bile çirkindir.
Sait Faik Abasıyanık
"yanıma sabahları gözlerimin içine bakan, akşamları beni kapımın eşiğinde bekleyen sarı bir köpek aldım. beni her şey aldatıyordu. (...)"
ben de böyle demek istiyorum. onun kadar insan olmadığım için diyemiyorum. kimseyi onun gibi dinlemediğim için, onun gibi sevemediğim için, her gün bir çirkinliğimi fark ettiğim için,
sait faik gibi bir sabah kalkıp her şeyi, herkesi "bütün insanları, kuşları, yemişleri, sefilleri ve açları" kucaklama isteğini içimde bulamadığım için, yanıbaşımdakinine bile geç kaldığım için, suçu kendimde bulmaktan başka çarem yok. ben kendimi aldatıyorum.
lisedeki edebiyat hocamızın kendisini "sait faik ebesiyanık" diye isimlendirdiği yazar. sözde edebiyat hocası işte. liseli olan biz değil oydu resmen. (bkz: liseli)
(18 Kasımya da 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 11 Mayıs 1954), Türk öykü ve roman yazarı,şair. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır.
Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmadı, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmedi ve belli bir tarzın takipçisi olmadı.
ben şimdi böyle yapıyorum.
tertemiz bir şehirde, asfalt caddeler üstünde, dibinden metrolar geçen, üstünden kolosal otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde, seninle yaşamak istiyorum.
yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor. büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor, latif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana:
- bütün mesut şehir uyudu, uyuyalım sevgilim, diyorum.
sabahleyin bitlilerle dolu, kimsenin kimseye hürmet etmediği, kimsenin kimseyi hürmete layık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu; esnafının azgın, zengininin deli, haris, egoist, gaddar, fakirinin kayıtsız, sersem olduğu bir şehirde, işin kötüsü sensiz, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum.
Bir şey bulamadı söyleyecek. Fransaya gitmek için pasaport alacaktı.
-Yazarım, dedi.
Öteki baktı, düşündü.
-Yazar olduğuna dair bir yazı getir, dedi.
işte Sait Faik yazar olduğuna dair o yazıyı bir türlü bulamadı. Kimse bir iş yaptığına, bırak yazarlığı, bir iş yaptığına dair bir belge veremedi eline. Bir derneğe üye olduğuna dair ödediği aidat makbuzlarını buldu evde, aldı onları götürdü, olmadı. Meslek hanesine yok yazıldı.