şu saatte, daha dün gece hafriyatı yapılan bir araziye, bina inşaa etmek kapsamında beton dökülüyor olması. gece 00:36. daha da vahimi, şikayet mercilerinin hiçbiri ortada yok.gerekli aramalar yapıldı fakat gelmediler. neden? muhtemelen müteahhitten rüşvet alındı. oysa gece saat 00:36 ve kendi iç sesimi bile duyamıyorum o derece.
öncelikle sadece türkiye de mi olur bu bilmem ama yazacak en uygun başlık olarak bunu gördüm.
şimdi gelelim meselemize;ülkemizde en dandik alışveriş merkezlerine bile girerken x ray cihazlarından geçersiniz, çantanız, üstünüz aranır. kısacası güvenlik görevlileri o panoptikonu yaşatır size içeriye silah ya da v.b maddeler sokamayasınız diye.
yani insanların hayatlarını tehlikeye atmayasınız diye üst baş aranırsınız.
bunda nevar, bu güzel birşey değil mi?
güzel olmasına güzel de, örneğin derdinize derman bulmaya gittiğiniz hastanelerde, ya da tıp fakültelerinin çoğunda olmaz bu.
paldır küldür girebilirsiniz oralara, orası kaptalizmin çok da istediği bir yer değildir çünkü, oradaki insanlar kapitalizmin ışıklı mağazalarından tüketmek için orada değillerdir, ya da starbucks da kahve içmeye gelmemişlerdir ki olası bir tehlikeden korunmaya ihtiyaçları olsun, onların korunmaya hayatlarını bir tehlikeden uzak tutmaya ihtiyaçları filan yoktur. zaten binbir dertle uğraşırlar gün boyunca, eli silahlı bir maganda ya da herhangi bir canlı bomba tehtid edemez onların hayatlarını.
ne acıdır ki, onların üzerinde kendilerini korumayı öğretmeyen, korumayanda aynı zamanda,olur da tedbirsiz davrandıklarında hayatları bir hiç uğrunda kaybedildiğinde canlarının hesaplarını sormayan, ve muhtemelen hiçbir zaman sormayacak olan bir sistemin içine doğmuşlardır onlar.
tarık tufan'ın anna da dediği gibi ;
biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlarız.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
günde iki tane ilaç içmesi gereken hipertansiyon hastalarına devletin sadece günde 1 tane içme hakkı vermesi. bir diğer deyişle paran yoksa öl mantığındaki bir devlet yapısıdır.
hastanede sigara içilmez tabelasının altında sigara içen güvenlik görevlisi. bu şahıs uyarıldığında napalım abla burada vakit geçmiyor diye cevap vermiştir. (bkz: yüzsüzlüğün doruk noktaya ulaştığı anlar)
gecenin kör bi vakti fena ses çıkaran yeni çöp arabalarıyla çöpçü amcaların çöpleri toplamaları.
bunu bi yana bırakalım daha enteresan olan kısmına geçelim olayın.
saat 01:13.
yer: avcılar
amaç: saat kaç olursa olsun sokağın birindeki çöpleri toplamak.
olay bir yokuş biçiminde olan sokakta geçmektedir. aşağıdan ve yukarıdan bu sokağa giriş çıkışlar mevcuttur. yukarıdan gelmiş olan büyük çöp kamyonu işini halletmiş diğer sokaklara ulaşmak istemektedir. ama o da nedir? sokağın diğer girişinden küçük bir otomobil çöp kamyonuna sellektör ve korna suretiyle kafa tutmaktadır. istediği şey ise çöp kamyonunun geri geri yokuşu tırmanması ve kendisinin yola devam etmesini sağlamak.
tahmin edildiği üzere otomobil sürücüsü bayan. ve alkol hat safhada.
olayın asıl nedeni bu hatunun inadı değil tabi. sadece arabasını geri viteste sürmesini bilememesinden kaynaklı, haklı direnişi!
sadece türkiye'de görülür dedirten cinsten bir olaydı. bu da böyle bir anımdı. hepinizle paylaşmak istedim. sevgiler. esenlikler *
diğer ülkeler kendi önemli şahsiyetlerine taparken, biz bugün burada bağımsız halde yaşamamızı sağlayan ulu önderin düşüncelerini fikirlerini yaptıklarını hiçe sayıyoruz, hatta yok etmeye çalışıyoruz. bu da anca türkiyede olur.