kulakta zen stone müzike çalar ile rüzgara karşı yürürken,
yüzünde hissetmediğin rüzgarın seni ağlatması.
müziği durdurduğun zaman kulağına gelen, " yok yere niye ağlıyor bu çocuk caddenin ortasında ? " sorusu.
ve, kendi kendine " hangi birini çevirsemde, vallahi rüzgardan ! " sorusunu sormak zorunda kalan bir tek ben miyim ?
benzin zamlarından çok rahatsız olmak. dünyanın en pahalı benzinini kullanmamıza rağmen kimsenin sesini çıkarmadığını görünce umutsuzluğa kapılmak. sahi sadece bana mı oluyor?
düdüt: anlaşılan birine ters etki yapıyor, zam geldikçe rahatlıyor. baksana hemen eksilemiş.
kadıköy'de 130 numaralı otobüse binmek için beklenilen sırada her an arka cepten cüzdan çekilecek gibi hissederim. böyle hisseden varmı bilmem ancak hissetmeyip çarptıran çok kişinin "cüzdanım yok, cüzdanımı çalmışlar" lafını duymuşluğum vardır o sırada.
çok istenilen bir şeyin tam da istenilen gibi olanını bulamamak ve mecburiyetten muadilini almak, çok kısa bir süre sonra her yerin tam istenilen şekilde olanıyla dolup taşmasıyla bünyede oluşan hüzün.
- sokak lambalarının altından geçerken her defasında mutlaka birinin sönmesi. sönükse yanması.. şahitlerim de var ve kendimi çok özel hissediyorum.
- rüyalarımın son derece renkli, full hd ve konu bütünlüğü içinde olması. hayır anlattığımda uydurduğumu sanan ibneler var. bir gün paralel hat bağlayacağım o olacak. ver aksiyonu ve dramı..
- çocukken ne zaman yeni top alsam ilk gün patlatırdık. eğer ilk gün patlamazsa en uzun süre oynanan top olurdu rahmetli. şimdi ise ne zaman severek bir eşya alsam aynı lanet buluyor beni. geçen sene samsung galaxi aldım ayıptır söylemesi, ilk gün hevesiyle jelatin falan komadım sıyırdım tabi. akşam koltuğun minderlerinin arasına düşmüş. gelen aramayı acele cevaplamak üzere çekip çıkarttığımda o minder köpoğlusunun fermuarı ekranını boydan buya çizdi. yok çizmedi resmen skip attı.. zaten bir hafta içinde de suya düşüp kendini intihar etti yavrucak. evet bu aynı lanet, çünkü idareten aldığım dandik telefonu duvardan duvara atsam da başına bir şey gelmiyor..
Aslında herkeste olan, lakin kimsenin birbirine pek söylemediği şeyler olduğu için her yaşayanın sadece kendinde olduğunu düşündüğü hisler sinsilesi.
Şu sıralar Türk'ün Uzayla imtihanı adlı dizi sağ olsun, evimizde böyle bir hissin itirafı pek bi' gündemde.
Ben ortaokul yıllarımdan beri * ne zaman kitaplardaki 'Dünyamızın uzaydan fotoğraflanmış hali' fotoğraflarına baksam, çılgınlar gibi ürkerim. Uzaya çıksam yanılıp yönülüp, kafayı yiyeceğimi düşünürüm. Ama tüm arkadaşlarım bu fotoğraflara "Vaaaaay beeee!" modunda baktıkları için ben de pusar tiz bir ses tonuyla "Vay be." derim. Vay bana, vaylar bana aslında!
Ne zaman ki bahsini ettiğim dizi peydah oldu * evde bi' uzay muhabbeti... Meğer hem annem, hem ev arkadaşım; uzayı korkutucu bulmaktaymış! Meğer onlar da o fotoğraflara ne zaman baksalar, akılları yerinden oynarmış!
1-bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak ve elde ettikten bir süre sonra sıkılmak. hatta o kadar uğraştığıma değdi mi diye düşünmek.
2-hızlı hızlı pilav yerken kısa bir süreliğine nefesin kesilmesi ve zorlukla yutkunmak.
3-emin olmadan yaptığınız bir sorunun doğru çıkması ama kesinlikle emin olduğunuz sorunun yanlış çıkması.
4-etrafta kimse yok iken annenizin ve ya bir yakınınızın sizi çağırdığını zannetmek.
5-uyku anında etraftan duyulan seslerin rüyada farklı bir şekilde yorumlanması.