yetişkin bir insana 6 saatlik uyku yettiğinden ve ortalama bir insan 21 yılını uykuda geçirdiğinden bir bakıma doğru olan önermedir. ama uyumanın tadına doyul(a)maz o ayrı. öte yandan "nasılsa öldükten sonra sonsuza kadar uyuyacağız" diyerek az uyuyabilenlerin de hastasıyım.
sağlıklı bir insana 4 - 6 saat uykunun yeteceğini anlatan kitaptır. burda çok uyumanın zararlarından kaybettiklerinden çok insanların kafasında kırmadıkları (kıramadıkları bile değil) önyargıların asıl verilmek istenen mesaj olduğu kanısındayım. yazar hipatalamusu konuşturuyor insanın kendi beyniyle ve diyor ki: senin ilk doğduğunda uyuman gereken zaman 14 saatti ve biz bu süreyi senin fiziksel gelişiminler birlikte 4-6 saatte kadar düşürücektik. ama annen seni uyutmaya çalıştı, uyumaya zorladı uyumayanınca ağladın. onlar senin uykun geldiği için ağladığını zannederken sen uykun olmadığı için ağlıyordun. sonra uyumayınca seni dizinde sallayarak uyutmaya çalıştı bir süre sonra yatay pozisyonda sallanarak uyumaya alıştın ve şimdi bir otobüse bindiğin zaman uykunun gelmesinin sebebi budur. yada yatay pozisyonda kitap okurken uykunun gelmesi. sen yatay pozisyona geçtiğin zaman uyku hormonları salgılanmaya başlar ve uykun gelir uyursun daha sonra kitabı hangi pozisyonda okursan oku yine uykun gelir uyursun. sen neden ben 8 saat uyuyorum ya da insana yeterli uyku süresi ne kadar diye hiç düşünmedin, araştırmadın bile. baktın çevremdekiler 8 saat uyuyor bende 8 saat uyuyayım bile demedin direk 8 saat uyudun. gibi çarpıcı iddaları ve büyük ilim adamlarının hep az uyuduğunu örneklerle anlatarak tezini kanıtlamış bir yazardır. sakın aa madem yetiyomuş bende yarından itibaren 4 saat uyuyayım demeyin, ufak tekniklerle halledilebilcek olaydır uygulamak isteyene yardımıcı olabilirim.
peki sen denedin mi diye soracak olursak bana başarabildiğimi gördüm ama bir cumartesi sabahı saat 6 da uyanıp ne yapıcağımı bilemedim o yüzden tutturamadım. yazarımızın bununla ilgili görüşü ise kendinize bir hedef belirleyin buna aşırı bağlanın. şu örnekle açıklanmıştır o da. sen aşıkken 2 saat uyku da yetiyordu sana doğru düzgün yemek yemiyordun ama gayet dayanabiliyordun içindeki aşk sayesinde. belirlediğin hedefe de aşkla bağlanırsan seni o yataktan kaldırabilicek gücü kendinde bulursun. kim sevgilisi için az uyumayı göze almaz ki ? bütün dünya bir gün fazladan 3 saat çalışsa (3 saat az uyusa) ve bu gelirini afrikaya bağışlasa afrika'da kıtlık biter. ya da bir insan her gün fazladan 3 saat bir konuya yoğunlaşsa o konuda bir sene sonra çok rahat bir kitap yazabilir diyor.
başta bahsettiğim önyargıyı kitabın iddialı ismine hiç okumadan karşı çıkan yazarların entrylerinde de gördüm. tamam bir görüşe karşı da çıkılabilir ama mantıklı bir açıklama yapılmalıdır en azından. inanmadığın bir şeyi gerçekleştiremezsin zaten. inanmak görülmeyeni görmektir başkalarının görmediklerini görürseniz hep bir adım önde olursunuz.
192.gereksiz ve yersiz bir tespittir. genelleyecek olursak tam tersi bir durum söz konusudur.
zira zeki kişi işlerini kısa süre içinde bitirir ve uykusunun tadını çıkarır. ne bileyim mesela normal(aptal demiyorum) bir kişinin 2 saatte çalıştığı bir konuyu 20 dakikada anlar.bu tespitte bulunan kişinin bir daha düşünmesi lazım kanımca.
doğru olabilecek önermedir.
sonuçta bu kitabı alıp okuduğunuzda ve bu kitaptakileri harifyen bir 30-40 yıl boyunca uyguladığınızda ancak yararını görürsünüz. kitabın yazımına baktığımızda ise; kullanılan dil çok ağır olmamakla birlikte, inanılmaz derecede gereksiz betimlemeler kullanılmıştır -ki dostoyevski nin bile bu kadar betimleme kullandığını zannetmiyorum- bazen sıkıcı olabiliyor. anlatmak istediği önermeyi roman tarzında yazmış yazar, fakat roman yazım şeklini biraz abartmış sanırım. kitabın baş kahramanı kandyn sandyn karakteride çok ilginç. yazar isimle öyle güzel oynamışki kandyn karatkerinin soyadını kitabın başında hiç söylemiyor. kitabın sonuna gelindiğinde ise kandyn in soyadınıda söylüyor yazar ve diyorki kandyn sandyn (kendin sendin). güzel bir kelime oyunu ama kandyn karakterinin yanında o kadar çok fazla kendisi kelimesi geçiyor ki zaten kelime oyununu bir yerden sonra çözmüş oluyorsunuz. "anaaa lan bu kandyn, kandyn değil kendinmiş laaa yani benmişim" şeklinde bir tepki vermeniz çok zor yani kitabın sonunda.
romanın sonunun bağlanış şekli ise gerçekten çok ilginç. okuyanlar bilir sonunu yazmıyorum fakat aynı bir gerçek kesit havasında bitiyor kitabın sonu. roman olarak hiç beğenmedim. ama fikirleri anlatış açısından incelenmesi gereken bir kitap. daha çok söyleşi tarzında yazılsaydı daha hoş olurdu sanırım. yazarın roman olayına hiç girmemesi gerekirdi. roman olayındaki betimlemelerle çoğu yerde okuyucuyu elinden kaçırıyor çünkü.
fikirlerin doğruluğu gerçekliği tartışılır. herkes inanmak zorunda değil. zaten her insan her fikre inansaydı topyekün olarak dünyada savaş diye bir şey kalmazdı.
diyelim ki altı saat uyudunuz. ne bok olur lan? en fazla kitap okur, yada gider bir yerlerde oturursunuz. ama insan rüyasında ferrari sahibi olabileceği gibi, kimsenin cesaret edemeyeceği uçurumlardan atlayabilir, kanatsız uçabilir, hatta uzaya bile çıkabilir. daha fazlası yok mu? elbette var. maria sharapova ile tenis oynayıp sonrasında beraber duş bile alabilirsiniz. uyanıkken bunların ne kadarını yaşarsın ey insanoğlu?
haydi iyi geceler...
lisede okuduğumda 1 hafta boyunca günde 4 saat uyumuştum. zira erdalın da düşüncesi budur. ama sonra bitkinliğimden dolayı vazgeçtim.
ama güzel kitaptır çok güzel tespitler vardır. ve kitabın sağ üst köşesinde bi hipotalamus bulunur.