amerika'nın getirdiği demokrasinin eseridir. işte amerika'dan gelen demokrasi.
ülkeyi parçalara böl. bütün işe yarar kaynaklarını sömür. ülkeyi iyi ya da kötü belli biz düzen içerisinde yöneten kişiyi demokratik!! bir mahkeme ile yargıla, as.
çünkü o senin ananı .ikti.. çünkü o sana ülkesini petrolünü al senin olsun deyip sana vermedi.
al sana demokrasi, al sana özgürlüğün ülkesi.
yihu. en büyük amerika. yaşasın özgürlük. yaşasın demokrasi.
asılma olayında haklılar veya değiller, onu tartışmak veya konuşmak istemiyorum.
sadece bir türk vatandaşı olarak içime batan şeyi dile getirmek istiyorum. elin amerikalısı dünyanın bir ucundan kalkıyor, geliyor, adamların toprağını alıyor, petrolünü alıyor. yetmiyor, ülke başkanını asıyor.
biz 30 bin şehit verdiğimiz apo köpeğini çileklerle, muzlarla besliyoruz. a.q. ben böyle insan hakkının, adaletinin.
hala ab, amerika diyen insanların varlığını gördükçe iyice parçalanıyorum. türk'ün türkten başka dostu yok. bunu bu ülkenin vatandaşı olarak idrak edemedik.
hala kurban, islam, ateist vb. tartışmaları yapıyoruz.
önümüzde tartışmamız gereken, ülke de kangren olan apo sorunu varken, apo asılmalı mı, yoksa asılmamalı mı? bunu tartışmamız gerekirken tartıştığımız şeyler boş şeyler..
insan hakkı denen saçma şey, sadece ve sadece nedense türklere karşı kullanılıyor. amerika; insan hakları var değil mi? eeee saddam'ın hakkı yok mu? hayır yok ise, apo'nun niye hakkı var?
bu yukarıda anlattığım olaya mahal veren; chp, akp, mhp, anap, dsp vb. ayrım yapmaksızın hangisi ise, allah o partinin tüm yöneticilerinin belasını versin.
edit: hiç bir entrymde dönüpte oylama için editlemedim. ama bunun eksileneceğini bildiğimden dolayı formatı delmemek adına peşin peşin, eksi verecek olan yazara sorayım; sadece ve sadece vicdanı ile başbaşa iken cevap versin yalnız..
1- saddam'ın idamını mı istiyorsun? / ben istemiyorum demedim.
2- amerika yanlısı mısın? / bence 30 bin şehit vermemiz amerika sevgisinden önce gelmeli,
3- apo'yu mu çok seviyorsun / allah bir yastıkta kocasın sizi.. 30 bin kişi lan, yazık günah değil mi?
4- particilik ise eksi oylama nedenin? / kimse alınmasın diye tüm partileri saydım, daha ne yapayım?
5- beni sevmiyorsan? / benimle evlenmiyeceksin zaten, o yüzden kimin yazdığına değil fikirlerime bak lütfen.
devrik ırak devlet başkanı saddam hüseyin'in, 30 aralık 2006 tsi ile saat 05.00 sularında gerçekleşen idamıdır.
idam edilen kişinin kimliğini, yaptıklarını, mezalimlerini bir kenara bırakıyorum. bunlar üzerinde hemen herkes hemfikir olsa gerek. zaten kimsenin kalkıp da saddam'ın yaptığı şeyleri hoş görebileceğini sanmıyorum.
ama, sorun şu;
düşünün ki siz, beyaz bir sarayda oturan, dünyanın en güçlü konumlarından birinde bulunan insan görünümlü bir canlısınız. bir gün canınız sıkılıyor, sizden önce gelenlerin yıllar önce planladığı ve uygulamaya koymaya hazırladığı senaryoları, eyleme dökme ihtiyacı hissediyorsunuz. önce demokrasi nutukları atıyorsunuz, sonra diktatörlük rejimlerini kınıyorsunuz, "bakın bunun kitle imha silahı var" diyorsunuz. ağzı açık ayran budalası misali dediklerinize inanan halkınıza da "bu adam bizim en büyük düşmanımız, ülkemiz için en büyük tehdittir" mesajını veriyorsunuz. bunların hepsi hazırlık aşaması tabi. sonrası mı? sonrası malum, para her kapıyı açıyor. ordu satın alınıyor, savaş çarçabuk bitiveriyor, işgal başlıyor vs.
ve yine günlerden bir gün, bu işgal ettiğiniz ülkenin devirdiğiniz devlet başkanı, bir çukurun içinde bulunuveriyor. çökmüş gitmiş, yaşlanmış, bitmiş bir halde. ee bulunca ne yapılacak? yargılanacak elbet, demokratik (!!) ırak mahkemelerinde. yargılanıyor da. yargı süreci göreceli olarak uzun sürse de, karar aşaması için ışık hızında hareket ediliyor. öyle ki, kararın çarçabuk çıktığı yetmezmiş gibi uygulanması için de fazla vakit kaybedilmiyor.
saddam'ın geberip gitmesine zerre kadar üzülmedim, üzülmem de. toplu katliamlar yapan bir zavallının ardından üzülecek değilim. bana ters gelen tek nokta, idamın, soysuzca ve kasten, akıllara kazınacak bir tarihte **, adeta yangından mal kaçırır gibi yapılması ve ölüme giden bir adamın son bakışındaki aptallaşmanın, sersemliğin -belki de o korkunç korkunun- haber ajansları üzerinden tüm dünyaya ifşa edilmesidir.
son bir ayrıntı; eğer ki, toplu halde insan öldürmekten idam edilecek birileri varsa, bunların en başında, 1950'den sonraki tüm amerikan başkanlarının gelmesi gerekir. dünyanın dört bir köşesinde, binlerce insanın cesedinin üzerinde "made in usa" damgalı kurşunların bulunduğunu düşünürsek..ancak, tarih güçlü olanın elinden yazılır ve güçlü olan tarihi de hep kendi lehine işletmektedir.
danışıklı dövüş denilen olayın sonucudur. abd'nin ıraka saldırı planları bundan yaklaşık 10 yıl önce yapılıyordu zaten. türkiye de kürtleri kışkırtıp pkk nifhağı çıkartarak içeriyi bir güzel karıştırdılar. kendi hazırlıklarını tamamladıktan sonra apoyu türkiyeye teslim edip, ırak savaşı için kolları sıvadılar. takip eden dönem içerisinde, ab uyum yasaları vs nedenlerle türkiyede idam cezasını kaldırıp, ıraktan saddamı aldılar ve asacaklar. şimdi, yine uzun yıllar önce hazırlanan iran planı gündeme gelmeye başladı ama bu sefer amerikanın açtığı şemsiye götüne girebilir, iranı ırak gibi sanıp orayada dalmaya kalkar inşallah.
uçurulmak pahasına içimdeki kini bu entry 'de dökmek istiyorum. herbiri başka bir or.spu'dan doğmuş şerefsiz bir devletin tohumu olan p.ç amerikalıların kurduğu ne olduğu belli olmayan bağımsızlığın verilmeyeceğini yalnızca sökerek öldürerek alınabileceğini kavrayamamış kukla g.tveren ıraklıların hadlerini iyice aşarak bir devlet başkanını adi bir suçlu gibi yargılayıp korkudan g.tleri ağızlarına geldiği için bir an önce katletmeleri olayıdır. bir ülke(amerika) nasıl bu kadar pervasız hareketler içerisinde bulunur da buna kimse sesini çıkartamaz. saddam çok makbul bir kişi olmayabilir ama bu amerika gibi dünya tarih sayfasına sonradan giren ve kurulduğu günden itibaren tek bir politika sürdüren(işgalcilik) şeref yoksunu bir ülkeye onu yargılama hakkını vermez. saddam idam edilebilirdi yine ama bu şekilde değil. böyle onursuz eller tarafından değil.
"yanlış yapıyorsunuz. bir devletin iç siyasetine karışıyorsunuz."
rahmetli ne cevap vermişti biliyor musunuz?
"biz onları, yani talabani ve barzani'yi yanımıza almazsak daha tehlikeli olurlar."
feleğin çarkı terse döndü. aradan sadece 15 yıl geçti. özal da saddam da vefat etti. geride büyük bir çoğunluğu müslüman olan iki devlet kaldı. ikisi de dış siyasette eli-kolu bağlı. ikisi de ekonomik olarak güçsüz. hele biri zaten yıkık. (bkz: ırak)
yakıştı mı bizlere? komşu ya? tamam, biliyorum, devletlerin dili dini ırkı olmaz. dili, dini, ırkı olan üzerindeki halklardır. fakat, en azından savunabilecek bir taraf bırakabilseydi saddam hüseyin bizler de savunabilseydik kendilerini. onu da biliyorum. yine de bir ölüm gerçekleşti arka bahçemizde. yüz binlerce türkmen in yaşadığı bir devlette.
zaman değişip devran dönecek. bundan bir 15 yıl sonra şimdinin çocukları sözlüklere entry girdiklerinde kendi kendilerine soracaklar. veya bizlere:
-bu ölümlerden, savaşlardan, bizim yani türkiye nin karı ne oldu?
saddam iyi bir adam mıydı? tartışılır.. peki saddam bir kahraman mıydı? hayır.. peki saddam şimdi kahraman oldu mu? evet.. bir müslüman idam edilen diğer bir müslüman'ın şehadet getirmesini engellememeliydi. ama saddam'ın cellatlarının, mensupları saddam tarafından öldürülen ailelerden seçilmiş olması ve özellikle şii olmaları, bu hareketi dünya'nın dehşet içinde izlemesine yol açmıştır.. yapılmamalıydı belki ama oldu.. ve saddam, kendisini öldürecek ip boynunda iken, kendisine gülüp hakaretler eden cellatlarına, gülümseyerek "erkek olun!" demiş ve ölüme bile erkekçe gitmiştir.. uzatmaya da gerek yok aslında, ayrıca tepki alacağımı da bilerek şunu söylemek istiyorum.. saddam bir devlet başkanıydı ve devleti için tehlikeli olabilecek herkesi öldürdü.. eğer ben saddam olsaydım, ben de aynısını yapar ve sonu ölümse de ölüme giderdim..
Acz icindeki bir milletin geldigi son andır.
Ne kadar nefret ederse etsin bir halk 'demokrasi' adı altında kapılarını başka ülkenin askerlerine açabiliyorsa,eski yoneticisinin bir baska devletin egemenligi altindaki bir mahkemede yargılanmasını ve bunun sonucunda alınan idam kararını,en nihayetinde de bu kararın infazını sokkalarda bağıra bağıra şarkı söyleyerek kutluyorsa o halk coktan kaybedilmiş demektir.
Bu talihsiz olayı içine her kim sindiriyors O'nun da vatanseverliğinde şüphe etmek gerekir.
gerçekleri görmemizin zamanı geldi dedirten olaydır. idam insan haklarına ayrıkı nutukları atan, dünya ülkelerinin içişlerine karışmayı alışkanlık haline getirmiş olan ABD, yalan olan kimyasal silah bahanesiyle dünyanın bir ucundan kalkıyor ortadogu ya fütursuzca geliyor, parayla ırak ordusunu satın alıyor, ırak 'ı bölünme tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor ve hakkında nice idamlık hükümler olan şuçluların aksine bir iki göstermelik şuçlamayla bir ülkenin 20 yıllık devlet başkanını acilen idam ediyor. 2006 yılının son gününde dünya politikalarında idamın varolması, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir konudur.