Gazeteciliği ve yazarlığının yanı sıra pek de bilinmeyen bir ilgi alanı da fotoğrafçılığa olan merakıdır. Çoğu siyah beyaz olmak üzere yüzlerce fotoğraftan oluşan bir arşivi vardır.
Sabahattin ali’nin Objektifinden sevdiği kadın ve kızı.
" Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz."
Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna
dişlerini ve yumruğunu sıktı, dudaklarını ısırdı; buna rağmen gözlerinden yanaklarına doğru iri damlalar yuvarlanmaya başladı. bu yaşlar bütün manzarayı örtüvermişlerdi. kollarının yeni ile gözlerini sildi. hayvanına atladı. bir kere daha dönüp geriye baktıktan ve ömrünün en korkunç senelerinin geçtiği bu kasabaya yumruğunu uzatıp tehdit eder gibi salladıktan sonra, atını ileriye, dağlara doğru sürdü. içindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.
Sadece yaşarken değil, öldürüldükten sonra da eziyet görmüştür.
Cesedi, otopsi ve muayene için mezarından çıkarılmış ve bir torba içerisinde oradan oraya taşınırken kaybolmuştur. Kişisel eşyaları, haciz bahane edilerek ailesine verilmemiştir. Kızı filiz Ali daha sonradan ıstranca dağları’nda bir kayaya şiirini yazdırarak sembolik bir mezar yaptırmıştır.
“Tahammül sınırım çoktan aşıldığından beri insanlarla daha az görüşmeye, hislerimi açmamaya ve tuğla tuğla duvar örmeye başladım. Beni sıkıntıya sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman değilim.” Demiş sabahattin Ali, bundan daha mantıklısını ve son zamanlarımı bu kadar güzel özetleyenini okumamıştım.
ne zaman aklıma gelse içim cız eder.
bir röportajda kızı filiz ali babasına dair şunu anlatmıştı:
babası ona küçükken ünlü bestecilerin fotoğraflarını gösterirmiş. kimin kim olduğunu bir oyun gibi öğretirmiş.
sadece gramofon ve biraz radyo yayını olan o günlerde bestecileri dinleyerek tanıma imkanı her halde mümkün değildi. sabahattin ali müziği sevdirmek için bu yöntemi bulmuş.
Filiz ali'nin ilerde önemli bir müzikolog olmasında küçükken atılan bu temellerin etkisi çok her halde.
sabahattin ali'yle ilgili beni en çok hüzünlendiren şey uğradığı alçakça suikastten çok yorgun düşecek kadar yalnız gitmek zorunda kalması.
romanlarında bile sevdiği kadına kavuşamamış.
Yapıtlarının telif hakkı kalktıktan sonra önüne gelen yayın evinin bunları bastığı yazar. Abi buldunuz madeni ortalık Kürk Mantolu Madonna'lardan geçilmiyor. Allah aşkına özenli basın şunları.
33 yıllık hayatımda ilk kez okudum ve kendimden utandım o kürk mantolu Madonna nedir ya. Ya kuyucaklı yusuf. Bir kere adamın dili dönemine göre harika ve duru. Anlatım inci gibi mükemmel. içimizdeki şeytan şimdi bitmek üzere elden bırakmak imkansız mükemmel bir yazarmış. 20 li yaşlarımdaki radikallik yüzünden kendimi bu adama kapatmıştım.
Keşke yaşasaydı da daha çok eser yazsaydı denilecek efsane yazarımız. Mekanı cennet olsun.
Edit: yazdığı eserleri okuduğumda; o dönem ile şimdiki dönem arasında pek bir farkın olmadığını, boktan sistemin aynı şekilde devam ettiğini görmekteyim. Eserleri insanı sorgulayan bir hale getirmektedir. Böyle yazarların ve eserlerin çoğalması dileğiyle.
Bunun katili 1950’lerde mi yakalanmıştı ne, o dönem gazetelerinde katilin ifadeleri falan tefrika edilmişti. Benim de kişisel arşivimde bulunur tabii. Onu söylemeğe lüzum yok.
En en en sevdiğim yazarlardan biri. Bir duyguyu daha bu kadar öz anlatan bir yazar görmedim çünkü. Kuyucaklı yusuf'ta duygu tasvirleri aşmış bence. Sırada içimizdeki şeytan var.