Namuslu olmak, ne zor şeymiş meğer? Bir gün Almanların pabucunu yalayan, ertesi gün ingilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika`ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletimizdir.
Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. iç ve dış bankalara para yatırmadık, han apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.
Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: Görüyor musun şu haini! ille de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor
Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?
yine siyasi bir davadan dolayı 1948 de bi cezaevinde üç ay yatıyor. çıktıktan sonra zor günler geçiriyor. yazacak yer bulamıyor. işsiz ve parasız bir şekilde ortada kalıyor. türkiye'de baskılardan kurtulamayacağını anlayınca yurt dışına çıkmaya karar veriyor ancak pasaport verilmiyor kendisine. o da mecbur yasadışı yollara başvuruyor ülke dışına çıkmak için. bunun için bir eleman buluyor. bir iddaya göre bulgaristana geçecekleri esnada eleman sabahattin ali'nin başına sopa ile vurarak öldürüyor. sonrasında elemanın açıklamalarında 'milli duygularımı tahrik etti' o yüzden vurdum minvalinde bişeyler diyor.
bu katil şerefsizi ilk başta 18-24 yıl arasında yargılanıyor. ama 'milli duyguları tahrik' ten dolayı cezası 4 yıla indiriliyor. 4 yıla hüküm giyiyor fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalıyor orospu çocuğu.
2 nisan 1948. 67 yıl önce sabahattin ali, üzerindeki siyasi baskılardan dolayı ülkeden kaçmaya çalışırken kılavuzu tarafından vuruldu. devletin iddiası buydu. yakınları ise yazarın tutuklanıp sorgu sırasında işkence sonucu öldürüldüğünü iddia etti. fakat bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadı.
kendisi çok sevdiğim yazardır. kürk mantolu madonna keşke 1000 sayfa olsa diye dua ederdim. ancak zamanında atatürke hakaret şiirinden hapse girmiş, ancak atatürk babacan tavrından ve sevecenliğinden dolayı hakareti bile eleştiri olarak görüp sabahattin aliyi hapisten çıkartmıştır.
işte o şiir;
Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Cümlesi belî der Enelhak dese,
Hâlâ taparlar mı koca terese?
ismet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali'nin boynu vurulmuş mudur?
Koca teres kafayı bir çekince
Ne olur? Anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız. Bu o kadar mühim bir felaket mi? Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar.
Suikaste kurban gitmiş ormanlık yerde(neresi olduğunu hatırlamıyorum) ceseti bir süre sonra bulunmuş güzel kalpli insan. Kalbi güzel olmasaydı böyle kötü ölmezdi zaten.
Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor. Bundan sonra kendimizi aldatmaya lüzum yok. Artık eskisi gibi apaçık konuşamayız. Bunları ne diye, neyin uğruna feda ettik? Hiç!
Her şey bitti mi? Zannetmem.
Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lazım. Ta birbirimizi tekrar görme ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar.
Belki tekrar dost olur ve bu sefer daha akıllı davranırız. Birbirimizden, verebileceğimizden fazla şeyler beklemeyiz ve istemeyiz.
''ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.'' sözüyle aklımda kalan değerli yazar.
kürk mantolu madonna'daki raif'e karakter olarak benziyor mu, aynı naiflik onda da var mıydı merak ediyorum. ayrıca bugün 108. doğum günüymüş.*
Bir şey var bu adamın hikayelerinde,romanlarında beni çeken dediğim,hayatını arkadaşlarının söylediklerine göre mütevazi geçirmiş yazar.Doğum gününün sene-i devriyesi kutlu olsun.
Betimlemeleri ve üslubunu hiçbir yazarda bulamadığım her romanı birbirinden mükemmel eskilerin solcusu olan Sabahattin Ali'nin ölümünün arkasındaki sır perdesi hala aralanamadı.
(bkz: kürk mantolu madonna) gibi bir romanı yazabilecek kadar güzel bir ruha sahip bir insan ve tabi diğer yazdıklarıda bu roman kadar olmasada güzeldir.