Sabah sabah aklıma gelen olağan üstü tanımına en çok uyan insandır.
Çocukluğumdan beri kitap yazmayı hayal etmiş biri olarak okuduğum tüm kitaplara yazarın gözünden bakmayı alışkanlık haline getirdiğimden dolayı hep empati kurmuşumdur. Dostoyovski, Tolstoy gibi yazarları bile bir seviyeye kadar anladım ama Sabahattin Ali çok başka yani bir türlü onun gibi bir yazar olabilmeyi hayal dahi edemiyorum. Mucize gibi geliyor bana yazdıkları.
Büyük ihtimalle gözümde büyütüyorum tamam dünyanın en iyi yazarı Bile olsa sonuçta insan yani bir insan psikolojisi ile belli bir pencereden kendisine göre bir bakış açısıyla yazıyor.
Kürk mantolu Madonna yı okuyan bilir sanki o kitabı okuduktan sonra diğer kitaplar onun sadece bir kopyası gibi hissedilir.
Yaşamasını ve tanışmayı en çok istediğim insanlardan birisidir.
çalmadan cirpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç,bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. demiş bir yazısında. bulgaristan sınırında öldürülmüştür öldüren kaçmasına yardım eden insan musveddesidir. dört yıl olarak tayin edilen cezasi ilk yılından sonra af sonucu sona ermiştir. bunu ogrendigimden beri üzülürüm ve kanım çekilir adeta.
Bir zamanlar Atsız Mecmua'da yazı yazan eski Türkçü.
Atsız "içimizdeki Şeytanlar" makalesinde Sabahattin Ali'yi anlatıyor. Önce onun içimizdeki şeytan romanının özetini verip ardından başlıyor anlatmaya, "Ben onun1926-1927'de Türk Ocağı'nda tanıdım..."
Eğer hakkında karşıt görüşlü birilerini de dinlemek isterseniz makaleyi okuyabilirsiniz.
Kitap okumaya 2 sene ara verdikten sonra tekrardan kitap okuma alışkanlığımı kazandıran,kitap okumayı sevdiren yazardır. Kürk mantolu madonnasının sonundaki son ile beni büyük bir üzüntüye soksada okuduğum en iyi romanlardan biriydi. O romanı alırken demiştim bu yazar bu kadar övülüyor bir şans vereyim 3 kitabını almıştım işte o ilk kitabı olduktan sonra içimizdeki şeytanı okumuştum. ilk romandan dolayı büyük bir beklentiyle okumuştum romanı bu beklentim suya düşmüştü. özellikle son bölümde hayal kırıklığına uğramıştım baya saçma bir sondu. Ondan sonra 3.kitabı okumamıştım sömestrda okuyacağım kitapların arasına ekledim kuyucaklı Yusuf'u kitabın başları çok güzeldi. şuan bazı kısımları haricinde Yusuf'u da sevdim kitap bitmedi ama güzel bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Sebahattin Ali genel olarak okuduğum son iki kitabında bazı insanlara göndermeler yapıyordu(gerçek hayatta bazı kişilere yaptığını öğrendim sonradan) ve kendi düşüncelerini açıklarken ve eleştiriler yaparken kullandığı Üsküp çok hoşuma gitti.sanki karşısındaymışım onla sohbet edermişim gibi anlıyordum anlattıklarını o yönden çok sevdiğim rahmetli yazardır keşke hayatını mutlu sonla bitirebilseydi.
Babam edebiyatçı. Çocukluğumdan beri babamın "bu adama nasıl kıydınız?" serzenişlerini dinledim.
Son zamanlarda ben de hep böyle der oldum.
Galiba yaşlanmak böyle bir şey.
Çirkince isimli öyküsünde bir köyde köylülerin toprak sahibi olarak yaşaması ile tarım işçilerinin yaşaması arasındaki farkı çok vurucu bir şekilde anlatmıştır.
Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı. Düşüncelerini hangi istikamete koşturursa koştursun, karşısına kimse çıkmıyordu. Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
— Kuyucaklı Yusuf