sabaha bir şiir bırak

    35.
  1. 2.
  2. 57.
  3. günün ismet özel dizesi

    kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman

    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    Mangalın küle mahcubiyeti artar
    Divitlerin ucu eğrilir akıtmaya başlar hokkalar
    Ayırır denizin kibrini bin parçaya ünlü keman

    Donup kalır kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    Kefesi kibrit çöpü hissiyle ağdırılan terazi
    Duyulur arş-ı âlâda ipsiz birinin çürümüş tahta perdelere
    Attığı yumruk tangır tungur

    Kala kalır açık kalır tentürdiyot şişesinin kapağı
    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    işitmek istemezsin çığlık istemezsin ah ü enîn
    Nedir bu dersin ciyak ciyak
    Sırası mıydı şu öğle vakti.

    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    Kilidiyle kırk yıldır nikâh altında kalan defter yanar
    Kilit kalır nikel kilit alevlerin büktüğü nikel kilit
    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman

    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    Akvaryuma dalıp gitmek sırası bir türlü bize gelmez
    Biblonun boyasındaki çatlağı fark ederiz
    Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman
    Bir bahane uydurup baklacılar konserine gitmeyiz.

    - ismet özel
    10 ...
  4. 95.
  5. sevdiğin müddetçe
    ve sevebildiğin kadar,
    sevdiğine her şeyini verdiğin
    müddetçe
    ve verebildiğin kadar gençsin.

    nazım hikmet ran , ölçü

    günaydın sözlük, mutlu günler..
    8 ...
  6. 60.
  7. Haydi gülümse!
    Gülümse ki,
    Gözlerinin içi gülsün.
    Öyle bir gülümse ki,
    Ağzın kulaklarına varsın.!

    Ruhunu yaralayan dünya ya inat,
    Kalbini paralayan insan a inat,
    Bedenini gecekondu sanıp,
    Yıkmaya çalışanlara inat,
    Gören sana deli de dese,
    Sen yinede gülümse!

    Sen gül ki,
    Gönül gülsün göz gülsün,
    Öyle bir gül ki,
    Seni sevmeyen ölsün..!!!
    8 ...
  8. 16.
  9. Bugün pazar.
    Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
    Bu kadar benden uzak
    Bu kadar mavi
    Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    Kımıldamadan durdum.
    Sonra saygıyla toprağa oturdum,
    Dayadım sırtımı duvara.
    Bu anda ne düşmek dalgalara,
    Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
    Toprak, güneş ve ben...
    Bahtiyarım...
    7 ...
  10. 62.
  11. her sabah seninle başlar
    ve ben her sabah
    ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım...

    ümit yaşar oğuzcan

    günaydın
    yağmurlu ve toprak kokusu hissedilen sabahtan, mutlu bir gün geçirmeniz temennisiyle..
    7 ...
  12. 85.
  13. Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...
    Fedakârlığımı anlıyorsun:
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak:
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım.
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey:
    belki diyor.

    Nazım Hikmet Ran.
    7 ...
  14. 84.
  15. Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz
    Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz.

    Günüm seninle başlasın istemiştim
    Çok değil ki…
    Bir içten gülüşünle ışısın gecem
    Uzun suskunlukların dilsiziydim
    Sesin aksın istemiştim dupduru
    Dağ suları gibi serin
    Yüreğimin ölü topraklarına.
    Kirpiklerin gölgelesin yüzümü
    Gözlerin ömrümün göğü olsun
    Demiştim, çok değil ki…

    Bir uzun yürüyüş düşlemiştim
    Avuçlarının ince çizgilerinde
    Öperek ürkek gülümsemeni usulca.
    Dünya tepeden tırnağa sen
    Buğulansın istemiştim ılık nefesinle
    içimin buzlu camları.
    Rüzgârda titreyen dallar misali
    -Bilsen unutmuşum nicedir-
    Ürpersin tüylerim tel tel her değdikçe
    Savrulan saçların solgun tenime.
    Çok değil ki, kırılsın acının ayazı
    Mutsuzluk dinsin biraz demiştim.

    Bir uzun güz geçmişti bin uzun hüzün
    Sevgi denilen o ilkyazın üzerinden
    Yaşamak eski sevincini çoktan yitirmişti.
    Düşsün istemiştim yüzünün sabahından
    Ömrümün akşamına bir düş inceliğinde
    Öpüşün, dudağında çiçeklenen çiy taneleri.
    Çok değil ki, çok değil ki diz çöküp
    Göğsünün köpüren pınarlarından
    içeyim istemiştim hayatın can suyunu
    Ağzının pembe ufuklarında soluklanarak.
    Bir dem barışık olsun can ile ten demiştim
    Bir dem iliklerimde duyayım yaşamayı
    Uyumun mutluluğunu sende bularak.

    Şükrü Erbaş.
    6 ...
  16. 20.
  17. Şuraya bir kahve bıraksanız daha makbule geçer.

    Bir istek.
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük