yukarıda bir çok yazar geniş geniş anlatmış kahvenin türkiyedeki tarihine çok doğruda yapmışlar.ancak bir iki kelam da ben eklemek isterim. türkiye kıbrıs harekatını(1974) yaptıktan sonra büyük bir ambargo ile karşı karşıya kalmıştır, bu ambargoya bir çok ülke abd baskısı ile iştirak etmiş ve bunlardan bir tanesi de dünya kahve üretiminde en önemli ülkelerden biri olan brezilyadır. türkiyeye bir çok gıda ve tüketim maddesi gelmemiştir yada kısıtlı olarak gelebilmiştir. işte bu gelmeyen gıda maddelerinden biri de kahvedir. türkiye bu kahve kıtlığında kendi öz bitikisi olan çay a bu dönemde yönelmiş ve çayın ülkede ki popüleritesi ister istemz artmıştır. bu kıtlık günlerinde çayı pek fazla benimseyen türk insanı yokluk günlerinin ardından çay tüketimine alışmış olmanın yanı sıra ucuz bir ürün olmasıdan dolayı tüketmeye devam etmiştir.
(yamuluyormuyum acaba ?)
17.yy' da sultan IV. murad han sadece içkiyi değil kahveyi de yasaklamıştı memleketde. hazret alenen, halk gizli gizli içer idü. sonraları serbestledi haliyle. sabah kahve içmeden afyon patlamazdı 3 kıtada. hatta kahve öncesi bişiyler yiyelim adeti üzerine oluşan öğünün adı " kahve altı " oldu. * kahvehanelerden çıkmıyordu ahali. keyf keyf muhabbet üstüne... bu taa 1950' lere kadar sürdü. ikinci harb-ül cihan sebebiyle memlekete envai malın girişi yasaktı. bunlardan biri de bu meret' in çekirdeğiydi. istanbul' da kahve satan kahvehane kalmamıştı neredeyse. uyanık taşralı esnaf nohutu kavurup içme dümenini geliştirdi ama nohut kahvesiyle afyon falan patlamıyordu. olmadı. 1955 de karne ile hane başına 100gr kahve dağıtıldı. halk partisi meydanlarda demokrat partiyi memleketi kahvesiz bırakmakla bile suçlar hale gelmişti. kahvesizlikten sebep ortam gergindi. işte tam bu dönemde devreye yeni bir aktör, 1942' de kurutulup nihayet siyahı üretilebilen tekel kapsamındaki " çay " giriverdi... kahvehaneler ucuz olan bu içeceği kahve bulunmadığı için mecburen müşteriye dayatır oldu. kahvehaneler de artık uygulamada çayhaneler olmuştu. aslında milli içeceğimiz çay' ın kitlesel alışkanlık mazisi çok eskiye gitmiyor. konuyu dağıtmadan;
aradan 50 yıl geçti ve kahve tekrar memleket sathında eski yerini kazanmaya oynuyor. ama bu sefer hiç de 16. yy' dan miras türk kahvesi tadında değil. amerikan bandralı starbucks açılımlarıyla. bir zamanlar yemen' in mukha limanından şehr-i istanbul' a kavrulup cezvede telvelendirilecek arabica çekirdeklerini taşıyan gemi hatları şimdi konteyner konteyner starbucks mocha çekirdeği taşıyor. kahve de artık kahvehanede değil starbucks' da içiliyor. nerden nereye sevgili izleyenler.
Çayı kahvaltı ile birlikte içilebilirken,yemeğin yanında kahvenin böyle bir özelliği olmamasından ötürü elmayla armutu karşılaştırmaya çalışan insanın modellediği özenti insandır.
Kahvaltını edersin Kahveni içersin,
Kahvaltı ederken çayını içersin,kahvaltı sonrası da bikaç bardak içebilirsin.
kahvaltıda kahveyi sadece hristiyanların içmediğini bilen ve de kahveyi seven insandır. kahve çaya göre daha ağırdır; belki 10 bardak çay içmektense bir kupa kahveyle başlıyordur güne. şahsımdır ayrıca bu özenti, tanrı seni korusun ve kutsasın sözlük, uv.
çok kötü bir insandır. o değil de kendimi bildim bileli hristiyanım ancak kahvaltıda ne kahve içerim ne de başka bir şey. alakası nedir arkadaş? te allahım...
ozenti olmaktan ziyade cayin vitamin emilimini azalttigini bilen bilincli bir tuketicidir. kahvaltida yedikleri bosa gitmesin diye cabalamaktadir. adi da ustundedir hem: kahve+alti= kahvalti. degil mi efendim?
edit: hatta hazir kahve* degil filtre kahve icilmelidir. saglikli olani odur ve daha bir ozenti durur.
- biraz daha kahve alir miydiniz?
ayrıca sabah kahve içmek zindeliği daha çabuk yerine getirir, uykuyu hemen açar. çaya oranla kafein miktarı daha fazladır kahvede. zira ben içmem çünkü kahve sevmem.
geçen gün derse geç girdiğimden dolayı bayan hocanın "burası lise mi lan, derse zamanında gel" diyerek çıkıştığını görünce şok olmuştum. nitekim her zamanki gibi sakin tavırlarımla üzerimdeki montumu çıkarttım, astım. hemen ardından yerime geçip oturdum. hoca tip tip baktıktan sonra dönüp derse devam etti, 20 dakika civarı geçmedi ki "sabahları 3 bardak kahve içmeden kendime gelemiyorum, özür dilerim" diye yanıma geldi. o an dünyam kararmıştı. ardından devam etti, amerikada master almasının yanı sıra bizleri ezmeye ve bağırmaya devam ederek: "ulan ben amerikaya uçmadan önce bile sabahları dandik kahvelere 20 ytl, 20 ytl öderim" dedi. tam damarıma basmıştı ki direk aklıma milli gelir düzeyimiz geldi. yerimden kalktığım gibi oturduğum tekli sırayı hocanın kafasına fırlattım. ardından hoca'nın öğretmen masası'ının altına girdiğini serikanlılıkla gördüm. kargaşada beni tutmaya çalışan öğrencilerin arasından sıyrılarak öğretmen masasının altına yüzükoyun yatan hocanın kafasını tekmeledim.
sonuç olarak hoca 1 aylık iş göremez raporu almış, hastahane masrafları ve giderleri götüme girdi sayın yazarlar.
türk kültürüne çay cumhuriyet in ilanından sonra girmiştir. batum dan getirilen çay fideleri Rize ye ekilmiş verim alınmış ve çay türk insanın mutfağına girmiştir. oysa türk kahvesi adını verdiğimiz küçük fincanlarla servis edilen içecek osmanlı kültüründen kalmadır. yani daha eskidir, yani kahve içen özenti değil; aksine geleneğine bağlı insandır.
kahvenin çaydan güzel olduğu göz önüne alınırsa normaldir. ama "hıristiyan özentisi" ne demektir kardeşim? for egzempıl ** çay içen bir budist "müslüman özentisi" mi oluyor? ilginç insanlar yaşıyor yeryüzünde, sonumuzu hayır et ya rab.
bence dünyanın en normal vakasıdır ve hatta olması gereken budur bence, because of the fact that * hayatı boyunca çayı tatmamış bir insanım netice olarak.
gerçekten bilmiyorum çayın tadını, gelmeyin üstüme kardeşim.
artık içtiğimiz kafvenin,yediğimiz yemeğin de mi dini var?
din bu kadar mı ayağa düştü arkadaşlar?
hristiyanlık da kuran da belirtildiği gibi saygın bir dindir ve hepimizin saygı duyması gerekir.aşağılayarak dinimizi mi yücelteceğinizi sanıyorsunuz?