kurtlar vadisi'nde evladın babasını vurmasını, babanın evladını vurması şeklinde değiştirip kurgulayan dizi. bu ,babadan oğula geçme, özelliğiyle de istihbaratçılığın "emeviler" döneminde olduğunu düşündürmektedir.
14. bölümle tam anlamıyla fiyaskosunu yaşayan dizi.
bir kere her şeyden önce dizi o kadar yavaş ilerliyordu ki, bir gün önce saatlerce uyku uyumuş olmama rağmen uykum geldi.
ama yooooooooook ilk dakikalar da gayet neşeliydim.
yurt dışından telsizle kontak kuran ve sözü kesebilecek kadar hızlı iletişim kuran iki istihbaratçının dialogları beni gülmekten yerlere yatırdı!
neydi o ya!!!
cep telefonu kullansan, hadi uydu telefonu kullansan o kadar hızlı iletişim kuramazsın arada en fazla 2-3 saniye duraklamalar olur. hele hele telsiz kullanmışlığı olan biri olarak söylüyorum, biz lisedeyken bile belli şahıslardan bahsettiğimiz için kimliklerimiz açık olmasın diye aramızda şifreli konuşuyoduk, öyle sen koskoca istihbaratçı açık açık isim kullan oy oy oy ne günlerdeyiz!!! Hani şunu mu düşünmemiz istendi acaba, bizim derin devlet mantığı ile hareket ederek, evet evet bizim istihbarat ayrıca bir uydu fırlatmış hatta gelişmiş telsiz teknolojisi yaratmış hatta ve hatta casus girişleri engellemiş o kadar ki o frekans sadece ve sadece j15'e ait. hmmm, neydi o basketbolcu ismi*
daha bir çok artık kendimi dizinin sıkıcılığına adayıp paranoyaklaştırdığım ayrıntıyı burada açıklayıp yarın öbür gün j15 tarafından kapımın çalınmasını istemiyorum* o telsiz teknolojisini yaratan adamlar daha neler neler sahibidir tahmin edemem!!!
fakat şunu açıkca, ilgi alanım itibariyle haftada seyrettiğim tek dizi olarak söyleyebilirim ki, artık bu dizi kendini yenileye yenileye saçma sapan boyutlara ulaşmıştır. ilk bölümlerde amerikan filmlerinde olduğu gibi birine addedilmeyen mükemmel bir dizi olarak çıktı ortaya; sonrasında aras dağlı figürü ile geleneksel tek kişiyi ön plana çıkarma ve amerikan geleneğine geri dönüş yaşadı. sonrasında kanımca, gelen tepkiler yüzünden olsa gerek diziyi tekrardan ilk boyutuna getirdiler, bu da yemeyince belli bir grubu ön plana çıkarttılar, şimdilerde ise yepyeni figürler ekleyip kimi ön plana çıkaracaklarını şaşırdılar ve dizi iyice kötü cisime sarmaya başladı.
dizi hala seyretmediğim ve seyredilmesi zararlı olarak gördüğüm kurtlar vadisinden kalma kredisini kullanıyor, ama kim bilir kurtlar vadisinin 10 bölümlük sezonu çıkınca ki hangi dizinin önünü kapatmak için hangi günle ve saatte çıkar o da ayrı bir muamma, bu dizinin pabucu dama atılmasın???
sonra benim gibilerden başka kim seyreder diziyi değil mi???
dizinin son sahnesi için koca bir bölümün harcandığı dizi olmuş. zahit' i tutuklamak kaç saat sürdü 2 saat. oğuz bey' in tımarhane macerası tüm bölümü yedi. ama senaristler ve yapımcılara güveniyoruz, haftaya güzel bir dönüş yapmaları dileklerimle.
Her hafta daha da saçmalaşan acaip şey. Dizi diyemiyorum.
Yok ajdar, yok okan bayülgen'e ayar vermeler, yok saçma sapan sahneler, adam yılların kaşar istihbaratcısı kapıyı açamıyor, çağla ile diğer genç olan öpüşecek dünyanın en odun öpüşme sahnesi oluyor. Ya ne demeliyim bilmiyorum, en ateşli savunucusu bendim bu dizinin de, yok yani bir bok olmaz bundan bir an önce yayından kalksın.
15. bölümü ile bir önceki bölümün çok üzerinde bir performans sergileyen dizi. zaman zaman dizi abuk subuk esprilerin yapıldığı bir yer haline gelse de, zaman zaman çok ince mesajlar verebilmektedir. bunlardan bir tanesi ise geçtiğimiz bölümde yayınlanacaktı, fakat gizli eller tarafından kesintiye uğramıştır. ama araştırmacı gazeteci olarak gittik bulduk. merak edenler buyursun;
Yuri ve Olivia'dan sonra yabancı ağzıyla türkçe konuşanların sayısı 3'e çıktı.* bu Ukraynalı ve Amerikalı insanlar yarım yamalakta olsa Türkçe'yi nerede ve neden öğrenmiş acaba.
giderek bayan, fakat buna rağmen izlemeye devam edilen dizi. kurtlar vadisinin bir an önce başlaması gerekmektedir, bu işkenceden kurtulmak adına. celal dağlı gibi yılların kurt bir istihbaratçısının yaptığı abukluklar yeter artık! dedirtmiştir. sonunda ölmüştür o da kurtulmuştur, bizde kurtulmuşuzdur. kevin miller denen totoşun, her geçen gün türlü türlü huyları ortaya çıkmaktadır. dizide ne kadar yabancı uyruklu insan varsa türkçe konuşmaktadır. yuri denen dallamayı bırakın onun adamları bile şakır şakır türkçe konuşmaktadır. türkçe; ingilizce gibi uluslararası bir dil olmuştur da, bizim mi haberimiz yoktur? zahid ve galip hocanın o kumpastan kurtulmaları mümkün değildir. fakat biliyoruz ki ne yapar ederler onları da kurtarırlar. koleksiyon altınları öyle ulu orta yere konar mı, o da ayrı bir komedidir. bu iş öyle arka plana türk bayrağı koyup, cem karaca şarkıları çalarak, vatandaşın milli hassasiyetleriyle oynayarak olmaz.
--spoiler--
celal dağlı: oğlum nasıl? iyi mi?
kevin miller: imzala şunları. kağıtları sen götüreceksin zaten. gidince görürsün. ben oğlunla ilgilenmiyorum.
celal dağlı: kırımlıları da tanıyorsun. kimsin sen?
kevin miller: boş konuşman yüzünden çayım soğudu hadi!
-celal dağlı imzalar ve kağıtları kevin'a verir-
kevin miller: istihbaratçılar uzun yaşamaz. türkiye'deki istihbaratçılar da uzun yaşamaz.
diyaloglarına sahip dizidir. şimdi celal, oğlunu kurtarmak için kağıtları imzalayıp yuri'ye götürecek ve bu kağıtların karşılığında aras'ı alacakken niye kevin'a veriyor bunu biri açıklasın. ya da açıklamasın boşver.
--spoiler--
senaryo boşlukları, bitmeyen adam kaçırmaları vs. sebebiyle sadık izleyicilerini bile zıvanadan çıkarmayı başarmış dizidir.
kurtlar vadisi konseyinde laz ziya testereye bi baktı mıydı hepimiz dikkat kesilir heyecandan ağzımızdan sular aka aka izlerdik. sonra bekle haftaya kadar ne olacak diye..
sağır oda ise artık pazar gecesi spor programlarından başka izleyecek bişeyler arayan insanlara sadece alternatif olabiliyor.
nerde o perşembe geceleri.. sokaklar bile boşalırdı. hatta hiç unutmam bi perşembe akşamı "vadi"ye yetişmek için bindiğim taksici bana dert yanıyordu:
t: yaau ne oluyor şu perşembe gecelerinde? maç mı var ne var sokaklar bomboş iş çıkmıyor diyerek.
valla şansalla erman daha heyecanlı lig tv de...
neyse efsane dönüyor bakalım. yuriylen aras yesin birbirini zerre umrumda değil artık.
yönetmeninin bazı hatalarıyla insanı çıldırtan dizi. ama nasıl anlattığına değil ne anlattığına bakanlar için bilgi verici olan dizidir. dünyada neler dönüyor anlamamızı sağlıyor. biraz daha dikkat edilse senaryoya daha iyi olacak ama yine de güzel.
senaryonun sıkıştığı yerde bir giz katmayı başaran senaristlere sahip dizi. bir bölümde aras dağlı ile celal dağlı bir kanalizasyona girerler yuriden kaçmak için. kanalizasyonun ucunda da yurinin adamları vardır. sıkışmıştır aras ve babası. ancak oğuz bey gelir ve kanalizasyonun ucundaki yurinin adamlarını telef eder. aras ise şaşırır ve burdan çıkacağımızı nerden biliyodun diye sordu. oğuz bey ise o müthiş cümleyi kurdu. " orasını da bize bırak" :)
hele ki aras'ın yurinin elinden kurtuluşu çok daha ilginçti. elleri urgan ile bağlı olan aras urganı duvara sürte sürte inceltiyor ve inceldiği yerden kopsun diyor. hey allah'ım ne günlere kaldık ya rabbim...
ama yine de buzda dans popstar alaturka vs gibi saçmalıklardan iyidir...