nefret edilen anlardır. benimde şuan içinde bulunduğum andır. tanıdıklar arkadaşlar gelsin dışarı çıkılsın istenir ama siz evde tek başınıza kalmışsınızdır ve yemeği birlikte yiyebileceğiniz birisi bile yoktur ya insana işte o çok koyar.
arkadaşın bilgisayara gömüldüğünde boş boş laf anlatmaya çalışmaktır..
aslında takmıyordur seni ama sen ısrarla o şeyi arkadaşının kafasına sokmaya çalışırsın. ama nafile..
sıkılmak * dertlerin en büyüğü. nasıl ki bir söz 'alkol bütün kötülüklerin anasıdır' diyorsa; ben de 'sıkılmak bütün dertlerin anasıdır.' diyorum. önce sıkılmakla başlayan yolculuk, hiçbir şeyden tat alamamakla devam ediyor benim için. iyiden iyiye işlerin çivisi çıktı yani. gezmek, okumak, izlemek tat vermiyor bu sıralar. sıkılmanın ciddi anlamda doruklarındayım. sanırım insan olarak nankörlüğümüzden kaynaklanıyor bu sıkılmak laneti. biraz mahrum kalsak lükslerden, sahip olduklarımızdan, belki sıkılmamayı öğreniriz diye düşünüyorum bazen ama.. sonra yine alışıp, aynı noktaya döneceğimizi de biliyorum.
canın ağızda olması, fazla enerjinin bulunması ancak enerjiyi harcayacak bir aktivitenin bulunamaması ve bu nedenle beyne sürekli sıkılma sinyallerinin gönderildiği durumdur.