kaçmak istiyorum,
gördüklerimden, bildiklerimden ve her şeyden.
yakalanacağımı bile bile uzaklaşmak istiyorum kendimden.
fakat yapamıyorum.
derin bir sessizliğe ihtiyacım var.
ölü evine gelen samimiyetsiz komşular misali.
boş köşe arayan bir çift göz var.
saklambaç oynarcasına saklanan bir çocuk misali.
sanırım gidiyorum.
kapıyı çarpıp çıkan bir çocuk gibi.
fakat yapamıyorum.
vücudum çivilenmiş yalnızlığa mezara mahkum bir ölü gibi...
bu sabahların bir anlamı olmalı demiş şair
ne de güzel demiş
fakat iyi demiş he
her sabah karanlığa kalkıyoruz
haybeye yaşıyoruz
hava da soğuk zaten
açım hem
bitse de gitsek şu hayat
Cümle de düştü zaten.
Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
GiDERKEN
Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur .
Yattım, uyudum.
Uyandım.
Sabah olmuştu.
Ben yokken,
Sıkıntılarım da
Kaybolmuştu.
Şimdi her şey,
Olduğu yerde,
Bekliyor.
Ta ki ben,
Uyuyup tekrar
Kaybolana dek.
Vay be. Ne yazdım ama. Yunus günce halt etmiş eheh.
Bir kereye mahsus yaşanan her an
kendi hayatını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
içinde barındırır.
Bana kanatlarımı bıraktırdılar.
Bana ihaneti öğrettiler.
Başka haber yok.
verebilmek isterdim sana kendimden bir parça
eziyet ediyorsam dizelerimle söyle bana
ruhun bana değilse bile elbet aittir başkasına
arın gururundan koş aşkın kollarına.
vardığın noktanın bitiş çizgisi olduğunu sanarken
en başa döndüğünü fark edip hayıflanırsan
rüyada olduğunu hatırla ve uyanmaya çalışmak yerine
aklını bırak o misal aleminde.
işte tüm kötü maziyi yok edecek o an geldi,
kangren olmuş damardan yeniden kan geldi.
yıllarca bin perişan başımızı eğmiş iken,
şansız kalmış yurdumuza yeniden şan geldi!
Prangalar takıyorlar ruhumun özgür kuşlarına..
Şiirim, zihnimdeki katil düşlere emanet.
Kim aldırış ediyor o can alıcı vuruşlarına
Neden sayılmıyor yasalarda kalp kırmak, cinayet?
Ve bir şair elbet kırk adam öldürmüştür düşünde..
Kaç cehennem olmuştur kelimelerinde yarattığı cennet?
Kimse bir hüzün sezemez onun kırık gülüşünde.
içinde varlığını sürdürür ölene dek cinnet.
Derinleşen gözlerinde bir yara vardır kanayan,
Gel gör ki kimseye etmez bundan şikayet.
Bilir kime anlatsa çıkmayacak onu anlayan;
Dökülür dudaklarından ya küfür ya da bir ayet.
Dibine vardığında anlar yuttuğu zehrin tesirini;
Dumanlı bir hece gibi düşer sayfalarına meret.
Ölüme gülümseyerek okur şair, eserini.
Sükuta tapan sarhoşluk, upuzun bir acziyet..
Hastalıklı notalar bulaşır akrebin sesine.
Kanlı kabuslar eder bu kez beyninde ikamet.
Zaman cellat kesilir şairin nefesine;
O an kopar içinde o meçhul kıyamet.
Haykırarak değil, susarak anlatılıyor oysa
Bir damla kan ve gözyaşındaki kehanet.
Ve şair bir dizeye ömrünü de koysa
Ona kan kusarak verecekleri tek şey; ihanet..