ne zaman sana baksam
bir bulut belirir gözlerimde
ne zaman seni unutmaya çalışsam
kalbim bir hançer vurur beynime
seni unutmayayım diye
ne zaman yağmur yağsa gece vakti
ıslanmış yüzün gelir gözümün önüne
güzel, zeki, alabildiğine kibirli
dışarda yağmur dinerse dinsin bana ne!
gözlerimden akmaya başlamış yaşlar, yağmur gibi
hani sonbaharda yapraklar dökülür
hani yaz aşıkları ayrılır birer birer
sanki kışın sevmekten ürkülür
ben seni seviyorum ya
onlar kimseyi sevmesin ne farkeder
kış başlıyor, hava soğudu, deniz köpürüyor
dalga dalga kıyıları dövüyor, sanki birşeylere kızmış
'yaz geceleri burada gitar çalanlar halini görsün şimdi', diyor
bu sahilde ne zaman seni düşünsem
ruhum kan ağlıyor
hani demiştim ya, ne zaman seni düşünsem diye
şimdi farkettim, ben seni düşünmüyorum
yaşıyorum, bütün kalbimle
hani arada bir senin gittiğini hatırlıyorum
fırtınalar kopuyor içimde
seni seviyormuşum diyorum...
terkedileceksin bir bayram,
elinde horoz $ekeri, yüzünde atlıkarıncalar
bir bayram ki öldürüleceksin dönmedolabında hayatın,
bir bayram ki kan kokacak, çitlembik kokacak, pamuk kokacak cesedin
gökyüzünde patlayan tüm balonları ben dikeceğim!
bir yüz dikeceğim kendime, bir maske,
bir gece dikeceğim aydınlığında cesedinin
ve
terkedileceksin bir bayram,
sesinde ayva reçeli, avcunda misketlerin
bir bayram ki öldürüleceksin çarpı$an arabalarında hayatın,
bir bayram ki açlık kokacak, sefalet kokacak, ter(k) kokacak cesedin
son kez eserdi rüzgar vurup yüzüme
sevgilinin yanağını okşamasıydı anlamı
vururdu yüzüme, bazı zamanlarsa gözlerimi yaşartırdı
o deli esişi bu ise sevgilinin tepkisiydi sözlerine
kalan son yaprak kadar narin agaç yüzünde
sadece hüzünlerle esip giden gözyaşıydı artık
bir sonbahar hüznüydü ayrılık
yazını, güneşini karabulutlara emanet edecekti
ya ya o güneş hiçbir zaman doğmazsa
ya da karabulutlar etrafından ayrılmazsa
ne olurdu güneşine kış hüznüne, soğuklara, ayazlara nasıl katlanırdı
ya güneşin solacaktı ya da bu kalp ebediyen kendini hapis edecekti bu sonbaharlara...
Umutla bakıyorum dünyaya,
Çam başında kesişen baykuşlar,
ilhan Mansızın 90+3 te taktığı yarım vole gibi bağlanıyorum hayata,
Ansızın uyku çöküyor gecenin karanlığında, saate bakıyorum,
Umarsız çocuklar gibi başımı yastığa koyuyorum.
______________________________
Bir hatun giriyor rüyama, tam bir afro- amerikan,
Beyonce teninde, j. Lo. Fiziğinde,
i am the superstar, feel me. Diyor,
Kendini sanal forumlara adamış şizofrenik psikopatlar gibi zuhuhhahahalar kopuyor içimden,
Uykum bölünüyor, kalkıyorum.
_________________________________
Gökyüzünün mavisiyle kaynaşmış bembeyaz umutlarım debreşiyor,
Gecenin karanlığına bürünmüş korkular sarıyor her yanımı,
Açıyorum biraz fear of the dark dinliyorum,
Biraz drag yapıyorum, biraz da kıraat ediyorum.
Yukarıdan, parlak yıldızların ardından J.F.Kennedy el sallıyor bana,
Dallas geliyor aklıma birden,
Shine on you! Junior.diyorum.
Daha fazla dayanamıyorum.
____________________________________
Neden sonra birden nasyonal sosyalizm ölüyor,
Artık insanlardan sabun yapılmıyor.
içimdeki faşizan yok oluyor,
Nazım oluyorum birden,
Vatan gerçekten birilerinin hesap cüzdanları mı? diye soruyorum kendi kendime,
Evet! biliyorum, ama söyleyemiyorum, kaldıramıyorum belki de,
Leninci gençlik Lennoncu oluyor yavaş yavaş,
Bir elimde Das Kapital, bir elimde kenevir tohumu,
Nazım ölüyor, ben ağlıyorum. **
Senle şimdi farklı bir yerde karşılaşsaydık keşke
Bu üzerine atılan birkaç kürek kuru toprak değil de
Aydınlık yüzün karşılasaydı bizi
Boşa geçmeseydi onca sene
Yıllar oldu görmeyeli seni,daha da olacak
Ama hatırlıyorum seni dün gibi
Her andığımda seni daha fazla yaş doluyor gözlerime
Sanki yaş akmayan her yıl için daha acımasızca...
Alışıyorum ama asla unutamıyorum sensizliği
Sen ki çocukluğumun yegane hatırası
Sen ki yavruları yüzümü güldüren
Sen ki hüzünle gülümseyensin
Biliyorum çok hayırsız çıktım onca emeğe
Bayramdan bayrama geliyorum ancak
Belki küskünsün de bana
Fakat bil ki bu şiir yalnızca sana...
Çok bir ömür yaşamadın ama
Gelmedi elimizden hiçbir şey
Kalakaldık çölün ortasında susuz
Sen yitip gitmeye karar verdiğinde...
Boşalınca elbet gideceğim o eve
Hissedeceğim her köşede kalan bakışını
Hatırlayacağım her anıyı buruk bir tebessümle
Her ne kadar ağlamaklı olsam da
Çünkü sen olsan öyle isterdin bilirim
Ah gelsen de bir yerlerden görsen şimdi beni
Pusulasız kaldım gurbet ellerde
Bilmiyorum şimdi hangi kapıdan girsem hayata
işte bazen sığınıyorum böyle çocukluğum ile sana...
Değişti yüzüm,sertleşti o çocuksu pamuk yanaklarım
Uzadı saçlarım mesela,büyüdü biraz olsun duygularım
Ama sen kaldın içimde
Yıllar öncesinin saf çocuksu yüreğimde...
Sürüp gidiyor hayat aynen,kalmasın gözün arkada
Beynim hazır sensizliğe ama kalbim asla
Elbet o da susacak bir gün
Belki mahşerde ulaşınca sana...
Gözlerinle buluştum bugün
Yine ayrılacağımı,onlara sürekli bakamayacağımı bilerek
Yine onları çok sevdiğimi söyleyemeden
Çekip gittim,beynime kazıyıp o iki zümrüt parçasını
Silip silip tekrar yazıyorum bu akşam
Tıpkı sana duyduğum aşk gibi sanki
Akıllanmadan hala deniyorum bütün yolları
Hatalarımı her çarptığında beynime bu kalem
Üşüdüm bugün ilk defa
Soğuktan değil bu,hastalık hiç değil
Isıtmıyor hiçbirşey beni
Güzel gözlerin kadar
Nerde bir güzellik görsem sevemiyorum artık
Seni tanıdığımdan beridir var bu takıntı
Karıştırıyorum herşeyi birbirine
Güldükten hemen sonra ağlıyorum çoğu zaman
Tam solumda bir ağrı var ki sorma bugünlerde
Sızı gibi ama değil de sanki
Hiç bir sızı insanı bu kadar ağlatmaz ki...
Uğruna feda edebileceğim birşey varsa şu ucuz dünyada
O de senin bakışların olmalıydı mutlaka...
sigaramdan bir nefes daha çektim,
yine senin resmini çizdi dumanlar.
şimdi çok uzaklardasın bana,
ulaşamayacağım kadar çok.
o en uzaktaki parlayan yıldıza,
senin ismini koydum.
her gece dertleşiyorum seninle.
kim bilir sevgilim!!
belki bir gün dönersin bana
aradığın mutluluğu aşkı bulamaz
ve karşıma çıkıp bir gün
seni seviyorum dersin.
bir gün ulaşacağım sana,
o en uzaktaki parlayan yıldıza...
Hangi tarafa geçersem geçeyim,
Her zaman karşı tarafım;
Hangi yolu seçersem seçeyim,
Hep uzaklardayım;
Ne zaman söz versem kendime,
Hep yalancıyım;
Öyle bir hayat düşündüm ki,
Her tarafta sen,
Her yolun sonunda sen,
Her sözümde yine sen;
Ben;
Tarafım, uzaklardayım, yalancıyım;
Her aşk kendi masalını yaratır mı?
Bilmiyorum ama biraz hüzün verecek bizimkisi
Masallar mutlu sonla biter genelde fakat
Sonu dipsiz bir kuyuda bitecek galiba benimkisi
Terminallerin kalabalık boşluğunda gelince sen aklıma
Etrafıma bakıp üşüyorum seni yanımda bulamayınca
O an kaplıyor ruhumu yalnızlığın soğukluğu
Şimdi hissediyorum da tıpkı 'ölüm'ünki kadar dondurucu bu
Daha beş saat olmadı seni görmeyeli
Ama içimi dolduruyor hasret,sanki yıllardır özlemişim seni
Bu zamanlarda iyimser oluyorum bazen hiç olmadığım kadar
Ayağı taşa her takıldığında yeniden koşan bir çocuk gibi
Bilmiyorum bu koca hafta nasıl geçer sensiz?
Elini tutmadan,gözlerine bakmadan...
Dokunursam incinmesinden korktuğum omzuna değmeden elim
Yine edilmesi tereddüt dolu yavan telefonlar bekliyor beni...
Bugün en sevdiğim halinle sevdim seni
Beyaz bir mont,ipeksi bir şapka,yeşil gözler...
Hepsi birer dünya harikasıydı gözümde
Sırf seni tamamlıyorlar diye
Küçücük bir tebessümün için bin takla atıp heba olsam da karşında
Gelen gülüşünle ferahlıyorum en sonunda
Galiba tutturdum bu yöntemi biraz
Çünkü en güzel bayram hediyesini aldım senden
Hissiz yanaklarım buluştu pamuk yanaklarınla bugün...
En güzel mevsimin ismiydi adın
Artık yaşanması bile mucize olan
Bu şiirden bana kalan tek bir anı
Dudaklarıma değen yanaklarındaki o unutulmaz busenin tadı...
Şairin de dediği gibi
Hüzünbaz sevişiyoruz biz aslında
Karşılıklı dururken seni özlemem gibi
Hüzün verici geliyor sevişmeler bile...
Yine yol var bugün bana
Yollar,insanlar,yine yollar...Alıştım hepsine artık
Hepsi sensizliği hatırlatıyor bana
Yabancılaştığım vatanıma gittiğim anda
Sigaram bile uyuşturmuyor zihnimi eskisi kadar
Herşey gibi o da sıradanlaştı şu ömr-ü hayatımda
Bir tek sesin farklı
Günün her acımasız saatinde bile hep tatlı
Ayaklarım götürmüyor beni ''sözde'' sılama
Sen yoksun ya heryer bana gurbet
Ama herşeye rağmen mutluyum yine de
Çünkü gurbetin bile sıla olabileceğini sende öğrendim hep...
ayrılığımızdan sebep hisli bi adam oldum görsen;
ağlarken gülümsüyorum çiyli penceremde bazen
seslensen garipsemem
öyle yakın yani ...
yaslayıp başımı gittiğin yokuşa ,
burdasın sanarak laf diziyorum senli benli
okulda böyle oldu, otobüste şöyle oldu...
sokaklarda yürüdüm
havuzlu parka gittim
ağaçlarla konuştum
sır mır vermedim
anlattım sadece
ne geliyorsa içimden onu anlattım
senden seçtim ne dedimse
laflar yaktım, şarkı dizdim
türkü dinledim
adını düşündüm, silüetini sonra,
şiirlerini okudum,
küçük notlarını;
" akşam erken gelcem, ona göre "
" sezer aradı, rem vercekmişsin, rem ne demekse!"
" evsahibi geldi, ona göre "
" akşam aliyeyi izlicem, gelince sakın kumanda nerde diye sorma"
" havuzlu parka gidelim mi?"
" başıma gelen en güzel şeysin sennnnnnn"
" beni seviyorsan bu notun altına S.S. yaz, ben anlarım "
" 12 nisan yaklaşıyo, daha da birşey demiyorum ona göre"
" çok seviyorum diye şımarma sakın"
" pleysteyşın bozulmadı, içine su döktüm, yine dökerim"
" aynı yerde, ona göre, öptüm"
uçurtmaları seyrettim sonra balkondan
yürüdüm gittim yanlarına, geri döndüm
olmadığın hiçbiryerde hiçbirşey olmuyormuş ..
güller açtı sen gittikten hemen sonra, onları kokladım,
erkenden ekmek aldım yemedim ama ,aldım yine de
sen seviyorsun diye zeytinleri limonladım ...
elimden başka birşey gelmeyince ağladım
çünkü elimden başka birşey gelmiyordu...
çiyli penceremden gidince gülüşün
ezberimden çektim de,
güldürdüm hayalini
bana merhamet edecek kadar ne suç işledin
bırakıp gidecek kadar büyük bir günah
şimdi alaca vakitler alacaklı durur benden
kaçacak sığınacak her yeri de mi
götürdün giderken ?
nereye sığmıyorum , hiç kalıyorum, az ölüyorum
sağım solum demir perde kollarımı kırsam yok
şehri yaksam, lanet okusam, eşkıya olsam yok
bağırsam küfretsem, imana gelsem
yolu yok
bu ayrılığın sevgilim, izahatı yok
birazdan kalkıp okula gidecem
şehrin uykusunu almış kalabalığına karışacam
kantinde bir çay,
sigara ,
bütün bunlar olurken hep seni düşünüyor olacam
dün öyleydi, bugün de yarın da,
çünkü ben seni severken
herşeyi de sevmişim...
o gün sadece gülümseyip yazmamıştım notunun altına
şimdi kızgın demirlerle dövülen her hücreme ezberlettim
keşke diyorum , ne işe yarayacaksa, belki görürsün diye
Deli gönül feryat eder
Tutulmuş sana
Sensiz bırakma ellerimi
Kalmasın bu gönül yalnızlığıyla
Sevda denen budur
Yaşanmıştır iliklerde
Ben mecnun oldum aşkınla da
Ey Leyla';m nerdesin
Bekliyorum çöllerimde
Özlem dolu yıllarımın
Belki de son sonbaharı
Bir güzel söz söyle sende
Açsın sevda goncaları
Yıllardır zikrettiğim
Aşkı buldum gözlerinde
Baktıkça yok oluyorum
Derin dipsiz yerlerinde
Ay parçası güzel tenin
Alır bendeki beni
Bir bakarsan gözlerime
Unuturum dertlerimi
Ellerini tuttuğumda
Kalbim durmaz olur bende
Ben seni çok seviyorum
Durma haydi sende söyle..
Uzun yıllar beklediğim
Kalbimin tek sahibisin
Bir ömür seni seveceğim
Dünya alem böyle bilsin
Gözlerine bakmak için
Bir ömür beklediğimsin
Avuçlarımdaki nurla
Allah'tan tek dileğimsin
Sensiz düşmem ben yollara
Durduğum her durak sensin
Bu kalp almaz başka yolcu
Aldığım tek yolcu sensin
Koparmadan dalından
Yenilmeyen tadından
En değerli meyvemsin
Parlayan yıldızlarım
Hem güneşim hem ayım
Gece sessizce açan sen sevda çiçeğimsin.
icinde kalan bir utkun oldu mu
amacların yarım kaldı
duyguların somuruldu mu?
ideallerini unutup akıntıya takıldın mı?
birgun ısık yandı da...
gozlerını mı yumdun
inanan kalmadı da ısıgı geri mi sondurdun...
yola cıkıp aradın mı kırılan kureklerini
iste o umudun utkun umidindi..........
Nasıl zifiri karanlıkta bi ışık bulursa insan öyle buldum seni
Önce gözlerim kamaştı,bakamadım sana
Baktığım anda ise vazgeçemedim bir Güneş gibi
Gözlerindeki yeşil ışıltı eritti yüreğimi
Gıcırdayan metro raylarının gürültüsüyle baktığım anda dışardaki hayata
Sönük ışıkları görüyorum lambası hala yanan evlerle beraber
Biz de sanki öyleyiz ikimiz...
Birimiz kör karanlıkta mumlarla avunmaya çalışırken
Diğerimiz sadece etrafa baksa bile ışık saçacak kadar güzel
Gülen gözlerinle yakınlaşıyorum bir anda
Kendimi kaybettiğim zamanlarda
Bir dokunuş kadar sevecen geliyor sesin
Bin duygu düşürüyor ruhuma yüzün
''Burada duracağım''diyorum kendi kendime sen gelene kadar
Bin türlü bahane buluyorum yüzünü görebilmek için bir dakika daha
Aylardır aradığım şarkılarda düşünüyorum seni
Ödünç verdiğim duygularımı alıyorum alıcaklılarımdan seninle birlikte
Yolumu değiştirmeye çalışıyorum attığın her adımı paylaşabilmek adına
Varabilmek için gülüşünün tadına
Sapmadığım yollara sapıyorum geç vakitlerde
Gördüğüm her çocuğu seviyorum sen olsaydın severdin düşüncesiyle
Arkaya bakınca bomboş geçen bir hayatın dolu bir zerresini görüyorum seni sevince
Çocuk gibi seviniyorum bakışlarının sevecenliğiyle
Seviyorum arkadaşlarını da genelde
Sırf seni seviyorlar diye
Rengarenk elbiselerini kıskanıyorum görünce
Seni benden önce sardıkları için
Ellerinden birşey almak kadar huzur vermiyor hiçbirşey
Anlıyorum onların değerlerini dokununca bile
Yokluğunda yoruluyor bedenim beynimdeki kuruntularla
Nereye ait olduğumu,nereye koştuğumu sorar oluyorum bir anda
Sonra sen çıkınca karşıma
Bir dakikalığına da olsa gidiyor aklımdan onlar polisten kaçan bir hırsız telaşıyla
Sadece tek tük yıldızlar var bu gece gökyüzünde
Birlikte paylaştığımız en büyük varlık olan o göklerde
Aya bakınca seni hatırlıyorum birden
Sahi sen de doğmuştun ya hayatıma böyle umutsuz bir akşamda
Ben ruhumu başkalarına peşkeş çektirirken
Çıkarken girdiğimiz yerlerden
Nezaketten çok,geçişini izlemek için
Kapıyı açıyorum önden
Sadık bir sakinine kapıyı açmaktan şeref duyan basit bir otel görevlisi gibi
Sigara bile içmiyorum yanındayken
Çünkü nefesin işliyor o an ciğerlerime
inanmadığım fallar baktırıyorum yanında
Kim için baktırdığımı bilmesen de
Bu basit şiir hiç bitmesin istiyorum bu gece
Çünkü kurtulmak istiyorum
Beynimi kemiren farelerden seni düşünürken
Seni anarken...
Galiba uzattım geceyarısı hoşbeşini yine
Mesai her zamanki gibi ancak sabah bitecek
Uykumda bile aklımdasın çünkü
Hatta sabah içtiğim ilk kahvede bile
Görüşeceğiz bir süre daha
belki üç belki daha az bir sene daha
Ama ben senle bu beyaz sayfalarda buluşmaya hasrettim
Buraya yazacak birşey kalmayınca dökülecek iki karamsar sözcük kurumuş dudaklarımdan:
''Ben...bittim...''
Siradan bir gündü sevgilim...
Demlik çaya,
Bir kuş kalbime annelik yapiyordu.
ilk sigarami henüz yataktayken;
ikincisini aklima sen geldiginde yaktim.
Sonra it gibi kalktim yataktan,
Ayagım yine haliya takildi,
Banyo kapisi yine kapanmadi!
Eger yalniz yasiyorsan, banyo kapisi bir türlü kapanmiyor!
Gece düslerden yorulmus bedenime ilk su damlasi degdiginde,
Sinmiş bir yalnizlik akiyor heryerimden,
insan yalnız yasiyorsa daha çabuk kirleniyor!
seytana papucunu çikarttirip düzgün giydiren bir gündü..
Ecnebi marka sigaramin yanarken çikardigi çitirti
Daha sonra katildi bana
Gazeteler senden bahsediyor bugün de,
Makarna yerken ölen bir genç haberinin yanında...
Onun altında, sair olduğunu zanneden bir doktorun
Dün aksam hastanede çıkardigi rezalet var.
insan yalniz yasiyorsa her an rezalet çıkarabilir!
Dün akşam kanini vermeyen bir hastayı ısırdım!
it gibi yasiyorum bugünlerde, it gibi
Ne zaman sizin evin önünden geçsem havliyorum
Beni terk ettigin pastanenin önünde ulu' yorum
Siyah beyaz kadinlar kapliyor aniden heryeri
sokaklarda sevisiyorum...
siradan bir gündü sevgilim
sakallarimi tersten aldim çektigim acilar kanasin diye
topraga düsen yagmur damlasi
kavruk bedene degen ter
sabahleyin sütümü içen hamile kediler
giderken bende unuttugun çiplakligin
bi çirpida okudugum çapari kullanma sanati;
hepsi siradandi
sanki küçük bir çocuk babasinin elini bırakmış,
cennete öyle girmis gibi
insan yalnizken elleri de yalniz sanki....
artik büyük beden ceketler giyiyorum
belki geri gelirsin birlikte yagmurdan kaçariz diye
insan yalniz yasarken sürekli kaçmak istiyor biliyor musun?
Bütün kuslar denize dogru uçuyor
Bütün denizler kuslardan kaçiyor
Bütün baliklar denizden kaçiyor
Sen benden kaçiyorsun
Kaçan balik büyük bela oluyor
Ve bu çapari kullanma sanati;
Bir ise yaramiyor!
seçilmis acilar düsüyor payima yoklugunda
namludan çikan kursun sesinde kuruluyor cümleler
kimse üstüne alinmiyor yaralayan sözcükleri
kimse önemsemiyor kimsesizligini
ve kimse kendi çocuklugunu evlat edinmiyor
insan yalniz yasarken öksüz buluyor kendini...
ölü sözcükler saplaniyor ansizin geceye
bende kalan çiplakligin düsüyor heceye
sana dokunan her dizede bir siir yaniyor önce
gecenin agirligi ondan sonra kiriyor kanatlarimi
insan terkedilince her an bir yeri kırılacakmış gibi..
Siradan bir hayat bu sevgilim
hersey için çok geç oluyor bunu anladiginda
ve insan yalniz kalinca it gibi ortada kaliyor....