sözlük yazarlarından şiirler

entry5574 galeri47 ses1
    1750.
  1. geçmiştin
    gelecektin
    hayaldin
    mutluluktun
    ve yok oldun.
    1 ...
  2. 1751.
  3. hüzzam bir şarkıydı aşkımız acı, hüzün dolu
    aşkımızn makamıydı hüzzam
    içinde ezan gibi duru segahlarda vardı
    belkide bir rast geçişti

    bazen bir nihavend de bulduk mutluluğu
    romantik yumuşak dokunuşlar vardı
    bu aşka şahitlik eden hicazkar şarkılar vardı
    her dinlediğimizde evet bu bizim aşkımızdı dedirten

    bir kürdi gibi aşk kokan, bir hicaz gibi yangındı bu aşk
    mahur gibi kıskanç, uşşak kadar içliydi bu aşk

    ve ayrıldık......

    notalar şahit oldu büyük aşkıma
    her bestemde sen vardın
    yine hüzzam bir taksimde geçtim seni
    bir saba da hüzünlendim yine

    yok olmadın bu ayrılıkla
    melodilerde yaşattım seni

    akşam oldu hüzünlendim yine şarkısındayım bu gece
    yine aklımda gözlerin ellerim titriyor..
    hasret kaldım gözlerinin rengine nakaratındayım...

    yudum yudum içtim seni ayrılık yaman kelime şarkısında
    ağladım gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım diye diye
    bazen kızdım ben seni unutmak için sevmedim şarkısında...

    nerde o göz nuru gönül sevgisi yar şarkısında aradım ellerini
    ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım bestesinde anladım
    yüreğimde olduğunu...

    yine bir hüzzam taksimi ve yine aklımda gözlerin...
    her gece unutacağım diye geceyi bitirdim...
    kimbilir kaç sefer sabah yeniden seni düşünerek uyanacağım....
    1 ...
  4. 1752.
  5. kahverengi iki çift göze vurulmak mıdır
    seni sevmek?
    gülümseyişine kapılıp gitmek midir
    seni sevmek?
    çocuksuluğunun masumiyetine baktıkça
    sana aşık olmak mıdır
    seni sevmek? ***
    1 ...
  6. 1753.
  7. 1754.
  8. bomboş odamda öylece oturmuş, resmimize bakıyorum...
    nasıl da sevmişim o yeşil gözlerini,
    beni çocuklar gibi sevindiren gülümseyişini,
    hiç bırakmayacağımı sandığım ellerini...
    resmimize bakıyorum, nemli gözlerim...
    nasıl da sarılmışız, hiç ayrılmayacak gibi,
    nasıl da gülmüşüz hiç ağlamayacak gibi,
    gözlerimizden okunuyor mutluluğumuz,
    sanki hiç bitmeyecekmiş gibi...
    resmimize sarılıyorum sımsıkı...
    öyle özlemişim ki seni, sanki resim senmişsin gibi,
    sanki çıkıp gelecekmişsin gibi,
    yine 'bebeğim' diyecekmişsin gibi...
    seni düşünüyorum, kalbim sıkışsa da
    rabbim'in bana hediyesini,
    sonra benden geri alışını seni,
    bana ödünç verildiğini anladığım an,
    hatırlıyorum hissettiklerimi...
    resmimize bakıyorum, sen varsın diye...
    yosun gözlerine, güzel yüzüne,
    yeniden dokunamayacağımı bile bile...
    0 ...
  9. 1755.
  10. ve körlemişti karanlık,
    tuhaf diyorum.
    ölü bir çocuğun düşüyle uyanmak
    gözlerini karanlığa ve umuda dikmek...

    yaşıyorum bugunü,
    dünden bir o kadar bağımsız
    görüyorum dünü bugünden bir o kadar
    bağımsız.

    bağımsız ve özgür oluyorum sonra
    eşitçe umutarımı paylaşıyorum
    avuçlarımı kıra kıra.

    toparlanırken sirkeleniyorum,
    tekrar koyuluyorum yollara
    başım dumamlı,ürkeğim,
    seviyorum...

    hep sevmek için koyulmadık mı yollara.
    5 ...
  11. 1756.
  12. öyle ki
    boşluğu boşluk dolduruyor
    bir hiç, nasılsa yoruyor aklımı
    nasılsa, dalıyor işte gözlerim

    öyle ki
    neyin bittiğini unutmak
    engel oluyor, yeniden başlamaya
    ve başlıyor koşturan düşler yavaşlamaya

    öyle ki
    dalan gözlerde donuyor aynı boşluk
    inip kalkıyor göğsüm bir kez
    hepsinin özeti, bir derin nefes.

    nefes saipsiz

    (12 ağustos 2009 04:10 istanbulunmaz )
    6 ...
  13. 1757.
  14. bana bakışın geldi gözlerimin önüne
    bağlanıyorum sanırım sana hem de körü körüne
    ya umutlandırma beni çıkma bir daha önüme
    ya da düşünme hiçbir şey benim ol sığın gönlüme.

    seni istiyorum derken yalan söylemedim
    hiçbir insanı ben bu kadar sevemedim
    kendimi frenlesem de sensizlikle başedemedim
    son zamanlarda sana sahip olmak dışında tanrıdan bir şey dilemedim.

    biraz mutsuzum azıcık da huzursuz
    tanımadım hayatımda senin gibi bir kusursuz
    gel benim ol geçsin günlerimiz sorunsuz
    kalbimdeki seni tarif edemiyorum inan ki yorumsuz...
    2 ...
  15. 1758.
  16. sıcak bir yaz akşamı geride kaldığında,
    ağustos’un 16 sı biterken,
    sessiz sakin bir geceye uzandı izmit.

    körfezin üzerine yansıyan ışıklarla,
    yıldızların parlaklığı katıldığında,
    aydınlandı izmit.

    saatler ilerledikçe yavaştan söndü ışıklar,
    bulutlandı hava, kapandı yıldızlar
    şimdi kararmaya başladı izmit.

    17 si başlamıştı ağustos’un,
    saatler yeni güne doğru ilerliyordu,
    dün gibi geçeceği sanılan
    sıcak ama huzurlu bir güne ilerliyordu izmit.

    ta ki vakit gelene kadardı.

    saatler 03.02 yi göstermişti tüm izmit’te,
    aniden kopan bir gürültü uyandırdı herkesi.
    sallanmaya başladığında toprak,
    can pazarının içinde olduğunu anladı izmit.
    çığlıklar, haykırışlar şiddetlendikçe şiddetlendi,
    gözyaşları sağanak gibi çöktü üstüne.

    45 saniyede yerle bir oldu izmit.
    tüm çığlıklar ve haykırışlar daha da kuvvetlendi.
    yıkılan binaların altında can pazarında olanlar
    neye uğradıklarını bilmeden yardım eli istediler.
    dışarıdakilerde farklı değildi hani.

    bir gün öncesi izmit sokaklarında
    top peşinde koşan çocuk
    şimdi hiç anlam veremediği halde
    ağlamakta kucakta.

    17'si sabahı olmuştu, gün ağardığında izmit,
    gerçekle karşılaşmıştı.
    yılların emeğiyle kurulan şehir, dakikadan az sürede
    toz bulutu olarak yükselmişti göğe.

    geçmişin gülen yüzleri,
    kahkahaların kapladığı sokaklar
    şimdi yerini acıya, hüzne bırakmıştı kendini.
    körfeze yansıyan ışıklar yoktu,
    yıldızlar kimse için artık güzel görünmüyordu...
    3 ...
  17. 1759.
  18. ağlayınca yanıma gelmiyorsun,
    sen güneşi ve yağmuru seviyorsun,
    ama ben ne güneşim ne de yağmur.
    onlara gidiyorsun, onlara benziyorsun.

    yağmur yağınca sana bakıyorum güneşli gökyüzünde.
    seni bekliyorum.
    bahar yağmuru geçiyor, yaz yağmuru geliyor.
    senin güzelliğin yine renklerinde,
    yağmur yağarken ben de ağlıyorum,
    belki bu sefer benim için gelirsin diye.
    * *
    2 ...
  19. 1760.
  20. bir gece sorgusuda verilen ifade..

    aslında uzun zaman önceymiş.
    henüz yağmurlar dinmeden,
    gök yarılmadan günahlarımızın üstüne..
    rüyalarımıza kara bulutların sessizce girdiği,
    güneşin haya edip, el pençe geri çekilip,
    nefesimizin bir sur düdüğüne iliştiği,
    ve tüm benzemeye çalıştığımız hayatların,
    aslında ağlayan bir çocuğun gözyaşında boğulduğu... vakit, o vakit...

    insanlar bir patika yol bulup gitmişler.
    geride kalan,
    dizlerinin üstüne çökmüş bir kız.
    şehir boş, şehir karanlık, sessiz..
    hatıraların çığlıkları var,
    ve tutku ile yanıp, kalbinden nergis çiçekleri açan,
    şehrin giderken geride bıraktığı, pencere arkasındaki suretlerde, o eşsiz türküdür mırıldanan...

    tüyler diken diken, bilgeler anlatmakta hikayeyi.
    yalnızlık sofrasında,
    sofranın tam ortasında,
    dua gelir, hiç gelmemiş dile
    dile gelir lal bir bilge.
    vuslat der, geceyi gösterir parmağı,
    parmak ki, ayı böler ikiye.

    derken, dinlerken, bağı çözülür dizlerin.
    üşür beden, titrer ses.
    ayak parmağından başlar,
    ölümün soğuk yüzü, soğuk nefes.
    ruh ayrılır bedenden,
    toprak çağırır, mezar çiçeklerinden oluşmuş,
    ebedi kamelyasına,
    günahları bir avuç içinde teslim ederek,
    bir genç kızın bakir rüyalarına...

    bir yol şerididir, ay ışığı ile takip edilen.
    yol ki, mezarlık içinden geçer.
    çakallar ulur,
    acı çeken bedenler, fatihayı bulur.
    bebekler uzatır, şehitler tutar ellerini,
    ferman ki, bizi korkutan.
    ferman ki, cennetle müjdelenmiş bir bedenin,
    oturacak yeri vardır, en yüce sancağın altından..

    son üç gün güneş görmezmiş ölecek beden.
    çekilirmiş hayat,
    çekilirmiş ruh bünyeden.
    ey en yüce tabib. en yüce tacidar.
    ben ki okyanusunda bir damla,
    sonu olmayan evreninde, kıymetsiz bir nokta.
    bir nehir görüyorum, sana her ellerimi açtığımda.
    bir çağlayan var, dolup taşan sığmayan
    iki güneş görüyorum,
    gülmek ve ağlamak arasında kalınan.
    sadak ettim kendimi sana, görmek istemiyorum, duymak asla..
    yanım, yanındır. tebessümüm, suretinde..
    ruhum senindir, esir olduğum bir faninin gözlerinde..
    1 ...
  21. 1761.
  22. sen olmadan ben
    bir varmış bir yokmuş
    masalları gibiyim;
    dinleyenler çok beni,
    tek dinleyemen sen,
    ve ben bir tek
    senin dinlemeni
    bekleyen, bekleyen, bekleyen;
    hep çok bekleyen, beklemekten
    yorulmadan bekleyen,
    tükenmeyen bir ben
    tüketilmiş senden sana
    yepyeni bir ben ki;
    sende bir tek ben olamayan
    bir ben gibi, bir ben gibi, bir ben gibi...**
    1 ...
  23. 1762.
  24. Bir kelime oldun

    Dudakalarımda umarsızca gevelediğim bir kelime oldun artık...
    anlamını yitirdiğin halde söylemekten bıkmadığım bir kelime...
    belki bu sefer 'seviyo' çıkar diye yapraklarına acımadan kıydığım bir papatya,hatta bunun için kendimle bahse bile girdiğim bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    söylemekten usanmadığım...
    dosta 'geç oldu gitmem gerek' diye söylenen yalan kadar sahte bir kelime...
    Seni son gördüğümde sana söylediğim son kelime 'git' kadar koca bir yalan...küçük bir kelime...
    Derdini dinlemekten usandığım sırdaşım için,onu geçiştirmek için,ondan bıktığım için 'üzülme' kadar yüzsüzce bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    söylerken bile imrendiğim,imrendiğim kadar özlediğim,özlemim kadar sahte bir kelime...
    artık okşarken tiksindiğim masum bir bebeğe söylediğim 'ninni kadar kirli bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    köy kahvesinde oturup,hoş sohbetini dinleğim amcanın artık yerini tahammülsüzlükle doldurduğu sandalyesi kadar boş bir kelime...
    Sokakta top oynayan çocukların beni gördüklerinde sevinerek çağırdıkları zaman onları terslediğim,artık 'kötü abi' olduğum kadar sert bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    öğretmeninin tayini çıktığı için üzülmeyen bir çocuk kadar hissiz bir kelime...
    anneye verilen 'iyi geceler' öpücüğünün artık isteksiz olduğu kadar duygusuz bir kelime...
    hayatında ki bir günün artık değersiz olduğu bir kelebek kadar umarsız bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    bıkmadan oynadığım oyuncak arabamın kırılmasının önemsiz olduğu kadar isteksiz bir kelime...
    gitmek istemediğim köyümün bahar kokan bahçelerini umursamadığım kadar özlemsiz bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    artık ne önemi var diye yırtıp attığım mektuplar kadar hatırasız bir kelime...
    belki dönersin diye güller yaptığım takvim yapraklarının çoktan yakıldığı kadar ümitsiz bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    senden sonrakilere söylenen 'seni seviyorum' kadar yalan bir kelime...
    0 ...
  25. 1763.
  26. Eee..şey! Ben Sadece Geçiyordum...

    Yıkanmış bir hayal gibiydi inanamamıştım gözlerime...
    Yada unutmuştum bu nurdan yapılmış meleğin yüzünü...
    Yine ağlayan bir güz günüydü,farklı değildi gözlerimde...
    Ellerim,ıslanmış paltomun ceplerinde...
    Telaşlı ve koşar adımlarım vardı,bir yağmur boşaldı gözlerimden...
    ***
    Durdum...hatırlamıştım bu yüzü emindim bu sendin...
    Şimdi anılarımda canlanan bu sendin...
    Yaslandım bahçenin önündeki ağaca...
    Evlenmişsin,bir yuvan varmış...çocuklarında,kocanda...
    Uzun zaman geçmiş aradan,çok uzun zaman...
    Anladım bunu ak düşen saçlarımdan...
    ***
    Bu gün gittim evime...ağladım,bağırdım-çağırdım,'neden'dedim,'keşke' dedim...
    Şimdi yine geldim izledim seni saatlerce yine çok mutluydun...
    Yaklaşmak istedim,yapamadım geri adım attı ayaklarım...korktum 'bozulur o gülüşleri' dedim...
    sadece izledim...hep izledim,bazen yaş sezdim gözlerimde ama sildim geçti...
    ***
    Bu gün yine gittim evime...
    Düşündüm,çok düşündüm küfrettim kendime...düşledim mutlu günlerimi döküleceğini bile bile...
    Şimdi yine burdayım ağaçta alıştı artık bana.Yabancı görmüyor beni o da...
    Yine gördüm seni dünüm mutluydu,ama biraz da buruk...
    Tıpkı şekersiz çay gibi...acı ama güzel.
    Hatırlıyorum sen öyle severdin çayı...
    Acaba benide böyle sevebilir miydin? Acı ama hala güzel...
    ***
    Bu gün yine gittim evime...
    Ümitlendim,heyecanlandım...sonra korkmadım...
    Şimdi yine burdayım gelecektim yanına...
    Ayaklarım atmadan adımını,bir çocuk geçti karşıma...
    'Amca' dedi bana...
    'O benim annem' dedi...
    'Çok seviyorum onu,kardeşimde,babamda öyle' dedi...
    'Sende gel sana...sende seversin onu bizde seni severiz...kimsen yok mu senin? Arkadaş oluruz seninle.' dedi...
    Tutuldum kaldım nede güzel yakışıyordu 'sevgi' kelimesi küçük dudaklarına ne de olsa annesiydin onun...
    Bense sadece:
    'Eee..şey! Ben sadece geçiyordum...' dedim...

    Bu gün yine gittim evime.Bir daha gelmeyecektim...öğrenemesemde ismini hiç unutmayacaktım küçüğün yüzünü,hatırlayacaktım seni anarak...

    'Okurlarıma armağanımdır...'
    0 ...
  27. 1764.
  28. Konuşmaya hacet yok

    Şşşş...gün yeni doğuyor konuşmaya hacet yok...
    önce hoş bir serinlik tam karşıdan...
    sonra parlak bir ışık güneşin bağrından...
    çok isterdim çocukken güneşe gidebilmeyi...kovalardım gün batarken 'yakaladım yakalayacağım...'

    Şşşş...şimdi tam yanımda konuşmaya hacet yok...
    önce bir öpücük tam alnından...
    sonra bir alev dudaklarından...
    'dur gitme...yine yakalayamadım...'
    güzel bir düşüydü bu çocukluğumun,döküldü ama yakalayamadım...

    Şşşş...şimdi yine gidiyor konuşmaya hacet yok...
    belki yine gelir yada 'elveda' demiştir anlatamamıştır derdini...
    şimdi yine gidiyor koşmaya hacet yok...yakalayamadım...yakalayamazdın...
    gidiyor şimdi başka bir çocuk için,başka bir'elveda'ya...

    Şşşş...gelecek bugün de konuşmaya hacet yok...
    uyanacak bir gece vakti yeniden...
    vuracak ışığı bu çocuğa en derinden...
    gelmek için yeniden 'elveda'diyecek en içten...
    0 ...
  29. 1765.
  30. Ruhsuz Yağmurların Yanındayım

    Zehir kadehinden bir yudum daha içirdi bu gün kader...
    Bir yudum daha eksildi hayat güzelim ömrümden...
    Hatırlarım yüzsüz günleri beni çileden çıkarır tuhaf hallerim anılarım intihar eder...
    Kurumuş güllerin selamını getirdim sana nerelerdesin...
    içimde sevimli bir çocuksu heyecan geldim kapına,attım kuruyan gülleri tamam; Yenilerini getirdim sana...
    Delicesine bir haykırış kopar gözlerimden isyan eder herşeye,herkese,sana...
    Yalan! Her devrim ilk kendi çocuğunu yok etmez bak hala yanındayım.Seninleyim hala aşkın en inançlı devriminde beraberiz sonunda...
    Bir adım son bir adım daha! Ayrılığa bir pençe birbirimize 'merhaba' için geldim yeniden sana sen dur öylece yorulma diye geldim sana...
    Şimdi gidiyorum hatırlama beni nolur her ne kadar kalbimde,beynimde,ruhumda her zaman sen olsanda...
    Ruhsuz yağmurların esaretindeyim nereye götürürlerse bende oradayım...
    0 ...
  31. 1766.
  32. yine hayali sevgiliye...

    alsan ya şu ağrılı başımı
    koysan dizlerine
    yüzümde gölgesi saçlarının
    dalsam gözlerine

    ah ne ayrıyız seninle
    sanki geceyle sabah
    ulaşmaz ellerim ellerine
    hayaldesin milyon fersah

    gözlerin dedim demin
    yine düştüler usuma
    kahvesi gözlerinin
    nurdan ışık kabusuma

    sonra ellerin dedim
    dokundular yüzüme
    inan ki aklımı yedim
    yandı tenimden özüme

    söndüren de yine sende
    hani o hercai gülüşün
    tüm kaygıları bir kalemde
    umarsız öldürüşün

    alsan ya şu ağrılı başımı
    koysan dizlerine
    yüzümde gölgesi saçlarının
    dalsam ya gözlerine...

    dalan saipsiz

    (16 ağustos 2009 03:09 istanbulutlu)
    5 ...
  33. 1767.
  34. güçsüzdüm, yalnızdım ve mutsuzdum o sabah.
    sanki ölesiye bir neşesizlikti ki bu, aman allah!
    dayanamadım bu yalnızlığa, adım attım bir parka.
    hesabımca çare olacaktı bu derin yalnızlığıma!
    gelirken yolumu kesti üç beş serseri,
    herkes güçsüzlüğümün farkında, kendimi bildim bileli!
    korktum, haydutlara verdim bütün paramı.
    neye karşı olursa olsun, can bu, tatlı!
    koşaradım hedefime, parka yürüdüm.
    o an orada iki ufak çocuk gördüm!
    biri temiz elbiseli, beyaz tenli, şirin, küçük bir kız.
    nazlanarak oyunlar oynuyor, anlaşılan biraz mızmız!
    diğeri yırtık elbiseli, esmer, pasaklı bir oğlan.
    ağlıyor işte, ihtimal ki, açlıktan!
    sen küçük ve narin kız; adeta bir prensessin.
    sen yalın ayak, esmer çocuk; alabildiğine kimsesizsin!
    seni böyle görünce canım acıdı, merhamete geldim bir an.
    hakikat anladım ki, dünyada paradan başka herşey yalan!
    yardım etmek istedim sana fakat param yoktu.
    aramızdaki en büyük fark, senin karnın aç, benimkisi ise toktu!
    sana yardımı olacak hiçbirşey gelmezdi elimden.
    hal böyle olunca, defolup gitmek istedim yeryüzünden!

    16 ağustos 2009, beykoz çayırındaki bir banktan, nefes alsamda tarafından...
    3 ...
  35. 1768.
  36. azaplarım daha önce tadılmamış
    ama anımsanan bir hikaye gibi gerçeksi,
    ağırlığı yüce bir kin gibi koyu,
    sessizliği bir ıssızlık...
    1 ...
  37. 1769.
  38. ebediyete mahkum bir yalancı
    sağır bir gürültüyle kahreder kendini
    suskunluğun payını kalbinden alır
    dilini bilmediği bir hayatı yaşar
    içine konuşur, içine bağırır apansız...
    titrer gönlü bitmemiş öyküler okudukça,
    çaresiz bir sonu yoktu
    mutlu bir başlangıcı olmadığı gibi...
    1 ...
  39. 1770.
  40. öpmek seni delicesine,
    sarılmak sana ayrılmamak üzere,
    olmak seninle tek bir bedende,
    seyretmek seni senin gözlerinde,
    barışmak seninle bir daha küsmemek üzere,
    dokunmak sana bırakmamak üzere,
    kaybolmak seninle tek bir gecede...
    0 ...
  41. 1771.
  42. dî-şeb bir hülya gördüm sen bilmezsin
    evâgi yüzüne aksa susuzluktan yakınırsın bilmezsin

    evvelen başımda riyâh-ı bevarih eserdi bi-bedbaht idim
    ezkât olmadım hiç beni ezkât gören sen bilmezsin

    şems gördüm sandım bifiil ezyâh imiş heyhat.
    beni ben sanmazsın beni sen sen bilmezsin

    gülistan denilir zatına fakat fark yok kah sengistan
    kırılma canânım nefret değil bu bilmezsin

    canımı iste birden vereyim bin can ruh-i dildârına.
    rû-yi deryâ olan rûna meftuni hasret çeker bilmezsin.

    *
    şerhi;

    dün gece bir rüya gördüm sen bilmezsin
    bin pınar yüzüne aksa susuzluktan yakınırsın bilmezsin

    önceden başımda fırtınalar eserdi karamsar gibiydim
    kötü düşünmedim sana karşı hiç beni kötü düşünen gören sensin bilmezsin

    güneşi gördüm sandım yalancı güneş imiş eyvah ki eyvah (sevgiliyi sokakta gördüm sandım meğer o değilmiş)
    beni ben sanmadım hiç bir zaman beni sen, sen bilmezsin.(kendimi hep sen saydım,beni kendin görmezsin)

    gül bahçesi imiş ismin fakat fark yok taş ocağından
    kırılma sevgilim nefret değil iltifat bunlar bilmezsin

    canımı iste hemen vereyim bincan güzel gönül çalan zatına.
    hayal değil gerçek, meftuni nasıl hasret çeker bilmezsin.
    0 ...
  43. 1772.
  44. ne tuttuysam aklımdan
    istemedi canım
    mesela kavun bile sevimsiz
    sıcak suyun altında
    sabunlu şarkılar bile uzak

    masada bozuk para döndürmek
    hem sıkıcı, hem sinir bozuyor

    ne bir şiir geliyor aklıma
    ne sözlerini hatırlıyorum
    yine böyle bir anımda
    ansızın dilime dolanıp
    beni sebepsiz mutlu eden
    o eski şarkının

    sanki eski bir istanbul sokağının
    en yaşlı taşıyım
    sanki yığınla insan taşımışım da bunca zaman
    birden hayatı sorgulayasım tutmuş gece vakti

    üstelik bıçak açmıyor ağzını kimsenin
    etrafımdakiler de taş...

    taş saipsiz

    ( 21 ağustos 2009 02:40 istanburuşuk )
    6 ...
  45. 1773.
  46. ....

    yine aynı telvesinde hayat
    boşluk salına salına uzuyor
    kolaysa uyu, kolaysa yat
    uykumda bir yara kaşıdıkça azıyor

    titreyen lambada bir sinek
    yahut bir böceğim soğuk delikte
    sanki gün doğmadan ölecek
    yahut dirileceğim onulmaz delilikte

    aradığım kesin bir hakikat
    bulduğum sadece bir vehim
    annemin göğsünde kaldı şefkat
    değişmez artık talihim

    bir son var bilinmezde
    beni bulacak bir son
    bir yol var görünmezde
    bulamadığım bir yol

    bulsam o yolu aydınlık görünür
    o aydınlık ki her şeyi paklar
    fakat yine aynı karanlığa götürür
    beni bu kıvrımlı sokaklar

    taşımaz bu ayaklar bu başı
    içi boş fikirler ağırdır
    ölse de yerde kalır naaşı
    ölen sahipsizse alem sağırdır

    ölen saipsiz

    (21 ağustos 2009 03:30 istanbulanık)
    3 ...
  47. 1774.
  48. gözler,gözler o gözler derinlerden bir güldü,
    bu biçare onların etkisiyle yürüdü,
    dinler dinler dinlerdim ben o güzel sesini,
    özlüyorum ben şimdi,senin hayat neşeni..
    kaçtın kaçtın hep kaçtın...söyle nereye vardın?
    sen,o yalan dünyanın,yalanına aldandın...
    bekler bekler beklerdim seni rüyamda bile,
    sandım sandım yanıldım,bir gün gelecek diye..
    gelmedin de ne oldu kayboldun uzaklarda...
    bıraktın beni şimdi arkanda paramparça...
    bir gün o gün gelecek,gelecek bir o gün..
    sanma vakit çok uzun,belki yarın öbür gün..
    düşeceksin peşime sen diyeceksin affet..
    o aşık öldü şimdi,Allah eylesin rahmet...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük