vakti geldi ayrılığın terketmeliyim,
çok geç oldu artık acilen gitmeliyim.
sakın ağlama arkamdan sözlük yine gelirim
beni çeken başlıklarına entry girerim
ey ulu sözlük
yazılanları okur kah ağlar kah gülerim.
bir damla daha akarken hayatımdan bak gözlerim kitlendi gün batımında..
ve kuşlar dönerken başımda canımı sıkı sıkı tuttum vermemek için.
gözyaşları okyanus gibi etrafımı sararken
ruhumu köpek balıklarından korumak zor oldu..
buklelerimi salarken her gece yakamoza
gün, gelir de çeker kurtarır beni diye bekledim durdum.
hiç bir bekleyişim bu kadar güçsüz olmadı
bu kadar kırmadı kanatlarımı
şimdi rüzgarlarda savrulurken
kırık kanatlarımla doğrulmaya çalışıyorum
ve bir an dengemi kursam
arkasından yalpalıyorum
ben ben miyim
ben kimim bilmiyorum!
hesap ödemekle geçerken hayatım
elimde tuttuğum kalbimden başka ne var?
ve eğer bu kadar ağırsa bunun faturası
demek ki yürekliymişim hepinizden daha çok!
persona gibisin
liv ulmann'ın gülen yüzü gibi...
yüzünün diğer yarısında onlarca renk var halbuki,
ama hep gökkuşağını gösterirsin..
gecenin zifirinde tümünde rüya gibisin,
bir yarısında kabus olsada yüzünün..
öğütürsün siyahını renksiz gördüğün her anın..
bilmezler ortasında bir çizgi olduğunu yüzünün
bir yarısı hayat bir yarısı hüzün...
ben bazen tehlikeli siirler yazip kendime ana avrat küfredenlerdenim.
ben bazen camdan ucurtmalar yapip bulutlari saydamlastiririm.
ben bazen camurdan evler yapip karincalari mahkum ederim.
ben bazen uzaklar yaratip uzak kalirim.
ben kendime kolsuz gömlekler bicip delirtenim.
ben kendime demirden sakizlar yapip tükürenim...
hep gökdelenler yapip üzerlerinde intihar edenlerdenim...
ben gök tasina aldanmis, maviyi kirli oldugu icin sevmis ve köy kokan bir ciftcinin camur ayakkabisiyim... evine girerken özenle cikarip kapi önüne biraktigi lastikten ayakkabi...
ben yokluga omzunu yaslamis bir sembolün bilinmeyen ikinci denklemiyim...
ben hirosima katilinin ardindan aglayarak bakan cekik gözlüyüm,
dar sokaklardan geçtim
yitik suretler,silik düşler bıraktım ardımda
ayrılıkları kavuşmalardan çıkarıp koydum bavuluma
hafifledik
hazırdık artık yeni çarpışmalara
seyyahız demiştik karar vermiştik ya baştan
yavaştan kırıldı kanatlarımız 'böyle değildik biz'
kaçıp şehrin kabaran yalnızlığından
kovalamaca oynayan yüreklerdik tenha köşelerinde aşkın
aşk tenhadaydı bulmuştuk
yine son durak sanmıştık
yine sona yaklaşmıştık
'açıyorum camlarımı sonuna kadar
sahne senin
geceni ayır gecemden
hadi dolsun boşluğu karanlığın
dokun it beni geceye
öğrenmeliyim duvarlarla sevişmeyi
görüyorum gözlerinin yankısını
ay vuruyor hayat akıyor gözlerinden
hadi vur ayır gözlerini gözlerimden'
Ve el izleri kalmıştı ıslak ve biçimsiz camlarda
konuşmamıştı gerek yoktu artık kelimelere
soğuktu sondu
hayat akıyordu o boşlukta
geri dönemezdik dönüşü yoktu
sondu işte
ismimiz bilinmedi pek geçtiğimiz coğrafyalarda
belki anlaşılmadı kimliklerimiz
belki de anlamadık
kaçıp şehrin köpüren dalgalarından
sığınaklar yaptık kendimize yalnızca
gün geldi sığamadık
Ve şimdi ayrı
ayrı yollarda aynı isimle devam etmekteyiz
devam etmeliyiz
seyyahız biz..
çok büyük bir ödül orada duruyormuş
öylece, ama öyle bir şeffaf ki
sağından baksan görülmüyor,
solundan baksan görülmüyor.
kimse fark etmemiş
hava toz duman olunca
birkaç kişi görebilmiş, zar zor
bu ödülü gören, vermek istermiş
başkalarına, çünkü sadece
böyle nitelikteki kişiler görebilmiş
bu zamana kadar bu ödülü.
ben bir ödül kazandım
ikinci el olsa da
üzerinde satılık yazsa da...
töreni yoktu bu ödülün
sadece gidip yerine koydum
ki görebilecek olan var mı
diye merak ettim
ask acıysa çekiyorum
aşk umutsa umuyorum
aşk beklentiyse bekliyorum
aşk imkansızsa yaşıyorum
aşk pencereden bakan küçük kız ise postacı hiç gelmiyor...
Bir meleğin kalbini çalmışlar mavi ormanın sisinde
Nefreti dudaklarından akmış ellerine yüklemiş acısını
Hayat olmayacak büyüklükte karadelikler açmış toprağa
Yeşiller yerinde saymışlar
Yeniden yaşama inanan kumlar dağılmışlar aldırmadan bilmeden
Sadakat, sarı yapraklara rengini vermiş,işte ilerde bir sarı ağaç daha
Utancı gökyüzüne mıhlamışlar kararmış dünya
Meleğin kalbini çalmışlar,ağlamış
Birden ormana çığlıklar bağırmış
Damlalar düşmeye başlamış sabır taşlarının üstüne
Zaman yıkanmış
Acı çamura bulanmış
Derken inanç sormaya başlamış kana bulanmış yeryüzü
Meleğin kalbini çalmışlar anlamışki ölüm onun karanlığı
Geceyi beklemiş,gece ölmek istemiş
insanlar karar vermiş bu sona
Güven, siyah örtüsünü örtmüş
Yeminler susmuş
Yolculuğun başında hayal kıpırdayamamış yerinden
Kapalı tüm kapıları yalnızlığın bu sese açılmış
Korkunun hayvanları kaçmış ormandan
Meleğin kalbini çalmışlar
Ölmüş.
"martılar ki, sokak çocuklarıydılar denizin"
bense yalnız başına bir sokak çocuğuydum dizelerin
bir elimde rakı kadehi, diğer elimde deniz...
bahar geliyor! bana içmek mi yakışır sensiz...
kulaklarımda martı çığlığı,
ellerim, ayaklarım gibi kalbim de kapkara,
istikametim iyot kokusu,
yaklaştıkça denize her yer martı uğultusu.
"martılar ki, sokak çocuklarıydılar denizin"
bense yalnız başına bir sokak çocuğuydum dizelerin
"rakı şişesinde balık" olmak vardı
adalara yollanan sandalda.
çilingir sofrasının neşesi olmak vardı
ya da bir tatlı/sarhoşun bağırarak söylediği şarkı...
yoktu hüzünlü dizeler, martı çığlıkları
yoktu sensiz aşk şarkıları,
yok.
Vazgeçtik sevdalardan
Yalnızlığımıza döndük yüzümüzü
Ve yürüdük el ele..
Kendimizden uzaklara
Ne keder ne sevinç
Ne umut ne de umutsuzluk
Birşey ifade etmiyor artık
Merhamet can çekişirken içimizde
Kendimizden arta kalanlarla yürüyoruz.. el ele
Ve yürüdükçe "siz"leşiyoruz
Sizleştikçe daha da çok tiksiniyor kendimizden,
Sizleşmeden kalmayı başarabilmiş yanımız
Vazgeçtik sevdalardan
Yalnızlığımıza döndük yüzümüzü
Ve yürüdük..
Geceye
Ne gülüşümüz ilk gülüşümüz
Ne de yürüyüşümüz ilk yürüyüşümüz artık
Gözyaşlarımız bile bize yabancı
Merhamet sürünürken içimizde.. yürüyoruz hala,
Kavrulurken soğuk kış güneşinde.
Ve yürüdükçe ufalanıyoruz
Ta ki bir avuç küle dönene kadar..
Kendi küllerimizin arasında duruyoruz şimdi.. el ele
Alın bizi
Kendimizden geriye kalanlarla birlikte,
Ormanımızın üstünden bırakıverin
Yağan karla beraber.
Düşerken sevişsin küllerimiz son defa
Karışsın birbirine
Sonra sessiz suya dökülelim
Ve akalım umursamadan
Tek birşeymiş gibi
Vakit hep gece olsun
Ayrılmayalım bir daha asla
Ormana tek bırakabildiğimiz..
Yaşanmışlıklar
Yarım kalan hayaller
Ve iki gümüş kolye
Yüzyıllar geçecek, zaman durmayacak
Yorulmak bilmeyecek serçeler
Güneşler doğacak, güneşler batacak
Yeşerecek dallar ve kuruyacak
Biz ise akıyor olacağız. el ele
Ama ne gören olacak ne bilen
Umursamayacaksınız bizi
*--spoiler--*
Mart Sevdası
Mart ayının usul usul esen kuru soğuk havası üşütür bedenimi,
Hesap yokken yağar yağmur, kar
Mart ayıydı nede olsa laf edemezdik.
Ve soğuğu sevmeyen ben Mart ayında bile mutluydum.
Sen vardın yanımda belki bundan,
Belki sen yanımdayken üşümeyişimden,
Belki o ısıtan gözlerine bakabilmek için bir bahane bulabildiğimden.
Kaçmadım ben bu sefer soğuktan
Çünkü yanımda sen vardın, içimi ısıtan.
Bir gülüşünle içimde dert tasa bırakmayan,
Sevmeyi sevdiren sen vardın yanımda.
Ortam ne kadar kötü olsada, varlığın yeterdi mutlu olmama.
Ve ben seni severdim deliler gibi,
Derler ya "ilk aşk, ilk sevda"
Sen benim ilk aşkımsın hem de son olan.
Sen benimsin bitmesini istediğim bitanemsin,
Sen dudaklarımdan kaçan "seni seviyorum"sun.
*--spoiler--*
bir kadın vardı
hem anaydı, hem yardı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
gelmeyecek geçmiş günler için ağlardı
bazen şefkatle dolar, açardı kucaklarını
bazen kapayıp gözlerini şehvetle sunardı dudaklarını
bir sevgilinin başına dayardı omuzlarını
bir dostun sırtına sarardı kollarını
bir kadın vardı
hem melek, hem şeytandı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
bir ışık bulup durmadan yazardı
kolay olmazdı onun için hem ağlamak hem gülmek
görüp de son moda şatafatlı aşkları, karşılıksız sevmek
bakakalmak gidenin ardından ve verilen onca emek
yine de içinden davrandığı gibi davranmak, hep sonunu bilerek
bir kadın vardı
bazen öylesine kandırırdı ki herkesi
kendisi bile neredeyse mutlu olduğuna inanırdı
olur olmadık şeylere bağlanırdı hep
ve bildim bileli, gördüm göreli aşıktı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
gelmeyecek, geçmiş günler için ağlardı
belki de gerçekten kovalıyordur bizi hüzün,
belki gözlerinden süzülen o yaşların sebebini sorgulamamalı insan..
anlamını yitirmiş bir yaşamın ufak bir parçası olmak zor olsa gerek,
belki de unutmalı tüm anılarını dünün,
ve yıkılmadan savaşın tam ortasına atılmalı korkusuzca,
çünkü mücadele ancak böyle olmalı,
hatta insafsızca yormalı..!