bazen bir genç kızın devinimlerinde buldum kendimi
bazen bir ruhun solan ışığında
ve bazen yerdeki kanda, kanı akıtan bıçakta..
okyanusun karanlığında, kalabalık yalnızlığında.
genç kız anlamadı nedenini hayatın,
ruh sıkıştı kaldı yedi katlar arasında, aranızda..
kan ruhumda saklı ve bıçak hala sakin.
fugu ne zaman dinledi ki okyanusun yalnızlığını..
şimdi bekliyorum yalnızlığın hikayesini anlatan şeytanı
ve azrailden çaldığı hediyesi, yıldız tozlarını.
hiç gelme gideceksen...
gelipte bana yaşatacağın bir kaç güzel günü istemiyorum ben...
ben seni ömürlük istiyorum...
seninle yaşamak, seninle yaşlanmak...
ben öyle günü birlik ya da geçici sevgilerin adamı olmadım hiç, olamamda...
o yüzden
hiç gelme gideceksen...
gel ve yaşa benimle beraber bu ömrü...
belki sana her istediğini veremem
ama
sevgimi veririm sana, kalbimi veririm...
seni mutlu ederim...
geldiğinde gitmeyi aklına hiç getirme...
o yüzden
hiç gelme gideceksen... *
her siir diye yazılana şiir mi diyeceğiz kamil
diyemem ben kamil diyemem şiir böyle kolay mı
kolay mı yazdı sanıyorsun ismet özel, ah!
ah ulan ah herkeste bir atilla ilhanlık
karanlığın şövalyesi,
elinde siyah bir kılıç,
her vuruşunda kara ormanın haykırışı,
uzak bir diyardan gelen kılıç şakırtıları,
şehrin üstünde bombalar patlarken,
gökyüzü dalgalanırken,
kara şövalye ininden çıkarken,
zafer hiç bu kadar yakın,
hiç bu kadar zor,
hiç bu kadar iyi gelmemişti.
uzaklara gitsek olur mu?
bomboş bir kumsala,
dalgaların vurduğu,
balıkların bile uğramadığı,
sabaha kadar uyuruz elele.
adını kalbime yazdım,
kumlara da yazarım,
yeter ki benimle gel,
ellerini tutmama izin ver,
yokluğunun akşamlarında,
şarabımı paylaşacak sen ol.
Masal olduk...Masal bizim ilişkimiz dedik!
Hep masallar gibi saf, temiz, mutlu olacaktık.
Kötü kadınlar, adamlar gelip geçmişti hayatımızdan
Rahattık..!!
Cadıların süpürgelerini kırmıştık artık
Çıkamazlardı önümüze..
KAndıramazlardı bizi..
Çok iyi zeminde hazırlamıştık hikayemizi
Mutlu sonumuz bile olmayacaktı
Sonsuz olacaktık çünkü...
Her şey iyidi güzeldi ama
Bilmediğimiz bir şey vardı!
Aslında masallar saf, temiz, mutlu değildi.
Ne durumda çıkmışlardı ortaya
Nasıl oluşmuşlardı
SOnradan öğrendik.
Gerçek olmaktan korktuk masal olduk işte o anda yıkıldık..!!
Sonsuz olmuştuk evet!
Çıkamıyorduk birbirimizin içinden
Anlatamıyorduk birbirimize benliğimizi
Karar veremiyorduk yaşamak istediğimiz hayata..
Hazırlanan hikaye aldattı bizi
Çocukkende aldandığımız masallara
Şimdi de aldanmıştık..
Cadıların süpürgelerini kırmıştık
Kötü adamları, kadınları atmıştık hayatımızdan
Ama değiştirememiştik beynimizi
En can alıcı noktada sonsuz olduk
Birbirimize yalancı masallar anlatarak
Gerçeğin içinde sonsuz olduk...
...Ama gösterimiz vardı
Baş rollerinde isteksiz oyuncular; biz
Ve hep yanımızda; değişken figüranlar...
Film bitti!
Son bölümünü farketmeden çekmişiz
Tarihsiz, dublajsız, en önemlisi anlamsız!
Son bölümünü anlamadan çekmişiz...
Güle güle çocuk!
Sensiz olmayan şehir daha güzel gelicek bana
Tamamen bitti sonsuz sandığım dizim
Baş rol oyuncusu yarım kalan terkedişleri gerçekleştirdi.
Güle güle çocuk!
Yeni filmeler yeni diziler seni bekler
iyi ki gittin
Artık kafam karışmadan yeni senaryolar yazacağım,
Yeni partner seçiceğim kendime
Yeni mutlu güzel sonsuz filmime başlıyacağım
O bana hiç bir zaman "güle güle!" demicek
Ben de ona...
O bana yarım kalan terkedişler yaşatıp
Sonra aniden bunu tamamlamanın haberini göndermicek.
Güle güle çocuk!
Özlenmiceksin bunu bil,mutlu ol!
Başlangıcın sonuna gelmiştik çok zaman önce
Sonun başlangıcı olduk nihayet.
Güle güle çocuk!
Söz veriyorum artık hiç hatırlamıyacağım seni
Hiç özlemiyeceğim...
Zaten hiç özlemedim...
Tam karşımda durup yıldızlar kadar uzakken de bana
Hiç özlemedm ben seni...
ben seninle hep hoşum,
bir sözünle sarhoşum,
gülüşünle mayhoşum kıymetlim..
19:01
güzel saçlarının herbir telinde gizli bahar tazeliğini koklayamasam,
sıcacık avuç içlerinle isinamasam da,
seni düşünmenin sıcaklığı bir civa gibi,
eritip akıtiyor yüreğimi sana..
19:07
ne güzel değil mi!
istediğimizi yazabiliyoruz buraya
kimsenin okuduğu yok zaten
saçmalamak serbest
ha güzel şiirler de vardır
ama arada kaynayıp gidiyor işte
başını kaldır gökyüzüne bak
ayın karanlıkta kalan diğer yüzüyüm
sonbaharda üstüne basıp geçtiğin yaprakların
sarısıyım
yazın altında serinlemeye çalıştığın ağacın
gölgesiyim
her damla gözyaşının ışıltısıyım
peşindeyim
seni izliyorum...
Yükseldi ay o gece ve örtüldü karanlık perde.
Yarıya çekti kader bayrağını.
Siyah çelenkler de cabası...
Peki neydi son dileğin?
Hangi günahtı?
Hangi yalandı nefsin için?
Efsun misali hayat, sana yumdu gözlerini.
Gözyaşı dökebilsen bile faydası yok!
Deniz tok,
Toprak tok!
Geri dönemezsin o lanetler yağdırdığın yere.
O lanet yerden çok sıcakmış değil mi?
Çırpınmak boşa, neden?
Nefret et kendinden,
Şimdi
Kapa gözlerini,
Uyan rüyandan artık kan ter içinde.
Düşün gidenlerin ne hissettiğini...
mobilyali bir boslukta oturuyorum
günün günden sıyrılmasını
ayın tabağıma kılçık gibi düşmesini
akbaba niyetine düşlerimin
aklima üşüşmesini bekliyorum
sızsamda diyorum, bu zamanı da atlatsam,
niyetine
bir şarap açıyorum
bir kalemle oyduğumbardağıma kan damlası
şarap kokusu ise sinmiş dudaklarıma
bir de ayyaş olduk bu yaşta.
küçümsediğim zamanlarımın kapıma dayanıp
hesap sorduğu zamanı hatırlıyorum
diyorum bu zamanların hesabına, bir bardak daha
ya da kurtulmak istiyorum bir oyma bardakta
ben alyuvar mı olsam diye düşündüm şimdi
alyuvar olupta hayat mı kurtarsam
mesken edinip bir damarı
savaş mı versem uğruna?
ya da delilik bu, bilmiyorum.
Ne garip değil mi?
bu şiiri sana yazmadıydım oysa
yine de senden bir iki fısıltı bırakmazsam
küsme bana diye ekliyorum
aktığımı hisset sen kanında
bir virus gibi, bir alyuvar, ya da öyle bir şey
bense bir gökgürültüsü olup bozmak istiyorum
saf güzelliğinin, duru bütünlüğünü
ve çatlıyorum göğün ortasında
görüyorum gözlerindeki çocuğun söndüğünü
keşke bu bir rüya olsaydı da
fısıldasaydım sana o çocuğun düştüğünü.
Bir vakit yastığından saçların aktı
Ak değil karaydı
Uçları kırıktı
Dallarındı
Kırılmış dal uçlarında sabahladım
Uyanma diye
Sayıklamalarını ayıkladım
Sesli harfleri çıkardım
Seslerini kulağına yasakladım
Duysan belki uyanacaktın
Sana bir şiir yaz'dım
Bir şiir sonbahar
Yanında kal'dım
Uykunda firar
Uyanma diye
Gökyüzünden en parlaklarını çaldım
Gecene uzak yıldızlar kaydırdım
Uyanma diye uyanmaları içime sakladım
Sabah ezanlarını senden kaçırdım
Yüzüne baktım
Yüzsüzlüğümden utandım
çözemediklerime bir düğüm daha ekleyip devireceğim
intihar aşığı çocuk sandalyelerini
bilinmezliğimde saatler çalacak
annemin yüzünden karanfiller bulacağım
gölgemi arayacağım uçurtma rüzgarlarında
sesimi üfleyip şarap şişesinin dibine
savuracağım alabildiğince maviye
sana geleceği ihtimali geçmeyecek beynimden
kıskanıp sokak kedisini
sıklaştıracağım adımlarımı
korkacağım sessizliğimin büyüsünden
ve sen
bunların senin için yaşandığını bilmemeye devam edeceksin
masumluğundan kasırgalar kopacak
giyinip siyahlı yeşilli gökyüzünü yağacaksın bazen
umursamazlığıma
ben satır başından sonra kendime uğrayıp
kandırdığı için küseceğim sevdiğim şairlere
sahi güzel günler görecek miyiz hala?
ölecek bir çocuk
tütüncü indirip paslı kepengini geceye
yavrularına gidecek
ölü çocuk kimliğini bırakacak açık adresli, gizsiz özneye
figüranlıktan başrole dikenli yol
bekliyorum
daha küçük olamadım
ameleyim
çevir sayfayı
otopsi bulgularında kaybolmuş zehiri oynayacak
masal ülkesinin firarı peri kızı
dur!
burada kalalım bu gece n'olur
ucube düşler sergisi varmış uykunun en tatlı yerinde
çıplaklaştı satırlar
ürkmeye meyilli arafta sürgün derinlerim
biraz da sen anlat.
sustun
vurdum bende
ölüm uzakken ölüden pek anlamıyor ya insan
bu da böyle bir deli şiiriydi işte.
hercai sardunyanın son menek$eye,
selam çaktığı paçavra burukluğun
kıyısındasın
tüm iskelet kalpler kadar belki
çürümeye can atan arzu kolajında patavatsız
ayağına müge dikeni batmı$ peygamber vasfındasın
aklımın santrasındasın aklımın nietzsche kısmı
akustik gitarın "yara solosu"nda,
sen de titrek bir nota kadar yarım bir elveda
sen de zevksiz tanrılar gibi hep tek ayaktasın..
Ahhhh
Kadınlar işte...
Sevişme temposuna ayak uyduracağım diye
Strese girerler çoğu zaman.
Girmeseler keşke...
Rahat olmak varken hele.
Ne gerek var böyle gereksiz strese girmelere...
Kadınlar işte,
Bu yüzden orgazm olamazlar birçok zaman.
Aman da aman.
Pek yaman bu kadın milleti pek yaman!
'Neden başaramadın?' denildiğinde ise,
Zeytinyağ gibi çıkarlar tepeye :
'Çok erken geldin de ondan be!'
diye,
şişirirler kafayı durmadan ölesiye!
Seks partnerinin ister istemez hayalleri yıkılır,
O kücük kalbinde kocaman bir ukteyle beraber yara kalır.
Keşke olmasaydı böyle diye,
Kendi kendini yer bitirir, yırtınır.
Durup, durdurulup, durulur.
Banyoya boynu bükük bir şekilde gidip,
yatağa gelmek istemez orda kalmak zorunda olur,
Ama yapabileceği başka bir şey yoktur;
Ve işte o yüzdendir ki 'Tüm sarışınlar b.ktur!'
Demek elbette yanlış olur;
çünkü stres dinlemez sarışındı, esmerdi
Sanki...
Sanki,
tüm kadınlar bir zamanlar çiçek gibiydi...
aureole!
o ta$tan kalbin etrafındayız i$te: güverte.
ıslattın suyu.
kim'senindim
gözlerimden vergi aldı ne$tere göz kırpan ıslak bileklerin
pruva moru bir sigara uzattı küpe$tedeki martı
buluğ yanım tül sandı, salt netameyim. gibice-
rüzgarla flörttesin de, kimsesizce-
sanki lanetlendim.
sanık sandalyesine yelken açtı gemi; rotası
gövdeme hücum eden tanrıları çıkardığın o dar kuyu
ahtapotun amip olduğu
sincapların kendilerini ceviz sandığı bakı$ımsız korkuyu
aureole!
gizi if$a eden renksiz soruyu diyorum
cevabı belli:
bilmek istemiyorum
büyük ağlayışlarının arasından uğuldayan istiridye yalnızlığını
bıçak kesiği tuz yarası bunların arası bir sızıda
yine mi acı dedim yine mi yara
kaç şiir oldu
özgürlük heykelinde tutsak kalmış kelimeler tırmalıyor dudaklarımı
ayaklarımda yer çekiminin aldırmazlığı var
düşmelerden yorulmuyorum
nehirlerce boşalıyorum gün aşığı tenlere
temelli gebe bir yalınlık var üzerimde
hep aynı tondayım
aynı nefes içimde her daim
parmagı kefenın kenarında basit bir tüccar
erosu kandırıyor bozuluyor denge
ey hayat
diz çök, af dile
sakla neşterini tırnaklarına ve sür yüzüne
anla...
kanlarını öptüğüm dünya
borçlarına açılmış parantezinde geçen
hakettiklerimi ver bana