birgün çıkageleceğim sana,
ansızın belirsiz bir akşamda.
herşey birden oluvermişcesine,
birden hayat bulmuşcasına insan.
herşeyimle,herşeyimle geleceğim sana,
eksiksiz, kifayeli,tastamam.
acılarımı bir buket yapıp sunacağım.
birtürlü kurumak bilmeyen mendilimi,
günyüzü görmemiş satırlarımı,
hepsini hepsini getireceğim sana.
ne istediğini, ne dilediğini bilmeyen bir dilenci misali,
geleceğim menekşem geleceğim.
beni kapından çevirmezsin değil mi?
bir tatlı huzur verirsin hemi?
kanayan yaramı, bitmeyen öfkemi,
bir nebze dindirisin değil mi?
ah askim ah,
baksana hala seni dusunur bu saskin,
ne guzel hayellerimiz vardi.
ben kirmizi kadifeden bir elbise giyecektim nikahta,
pancurlari sariya boyayacaktik inadina.
cocuklarin adini bir senin babanin,
bir benim anamin adi seklinde dizmistik siraya,
besinceye geldigimizde,
muhtarin adini koyalim demeyecektin.
ben kac kez gittiysem yildizli gecelerde,
toynaklari nal yuzu gormemis atlarin sirtinda
kovalamayacaktin beni elinde sogan sepeti.
gelme artik, istemem senden gelecek ask denen mereti.
senden sonra arasına karbon kağıdı koyulmuş
aşklar yaşadım
hatta bir tanesi gerçeğinden ayırdedilemez
mükemmel bir kopyaydı
seninle arama mevsimler
griye dönüşen renkler
geriye dönüşü olmayan yollar girdi
önce bir süre durdum bekledim seni
beni iyice terketmeni
yorulunca yolun kenarına oturdum
oturmaktan yorulunca uzandım
sonra uyumuşum
rüyamda senin olmadığın bir hayatı gördüm
sonra bir arkadaşım bana
yola devam etmelisin dedi
uzun süre suratına baktım
hangi yolu, yol mu var
kalk dedi, yolda konuşuruz
kalktım
neden kalktığımı nereye gittiğimi bilmeden
gecelerce yürüdüm
ay büyüyordu
küçülüyordu
ben uyku sersemi seni düşlüyordum
arkadaşıma sordum; ne zaman gittiğini
kader dedi bana, istiyorsan ağlayabilirsin,
uyandın artık;
herşey bir rüyaydı.
sakal gene uzamiş
gözler çakmak çakmak
bacaklar agriyor
bos siseler bana ben de onlara bakiyorum
tabla sigaralar için toplu mezarlik olmuş
disarda bir tek ses yok
ayni şarki bin ikinci kez caliyor
disarda grilik içerde ise
ampulun sari isiği var
şimdi bu şiirin konusu olmasi lazim
ama aklima elmiyor
en güzeli ne bileyim işte
hani olurya bazen insana
canim size de olur
yemiyelim birbirimizi
hadi birakin ulan bu ayaklari
bu şiiri noktalayalim.
-falcı-
toplanip da uzaklara gidermişim
sırtımdaki yükü hafif bellemişim
bir kenara koyup uçup gidecekmişim
yolun sonunda kalbi bir kenara itecekmişim
kısmetim için onu bir kenarda bekletecekmişim
kalbim fincanın içiymiş, güzel kız kalbimdeymiş
sırtı dönükmüş bana, başkasını düşlermiş
her tarafım dert olmuş da ağır değilmiş gibi yükler koşacakmışım
onun olmadığı uzak bir yerde çook mutlu olacakmışım
aramadim günler boyunca
arayipda ne olacak diye düsündüm
bu beyhude vakitlerde sadece tüttürdüm ve içtim
peşin fiyatina taksitli günlerde
demini cekmemiş bir çay gibi tatsiz ve tutsuz gecmekte
zaman denilen devri daim makinasi
kafam attikca aciyorum bir kola
içiyorum doya doya
olmadi aciyorum itirazim vari
hep beraber söylüyorum
müslüm şaplak atiyor bana
ben ona kafa atiyorum
karakola gidiyoruz beraber
komser bana bakiyor ben ona
o bana bakiyor
hamili yakındır kartim gözlerinin önünde dans ediyor
ordan bir kayiğa biniyorum
kayiktan izlandada iniyorum
üsüyorum donuyorum
kicim buz tutmus vaziyette kanarya adalarina kaciyorum
kanarya sesleri basimi agritiyor
günlerce aramaktan vazgeciyorum
arayipta ne olacak diye uzun uzun düsünürken kendimi buluyorum
içiyorum tüttürüyorum
satomun bahcesine cikiyorum
avanak avanak sadece bakiyorum....
günlerden bir gün
bok rengi masanin basinda otururken
disardan mayhos kokular gelirken
ciktim gittim
dolastim durdum
kamyon gürültüleri ve toptanci minibuslerinin
geride biraktim
dikiz aynamda sadece isik oyunlari karanliklarda
bir sigara yaktim
içime cektim derince
savrulan dumana baktim
bir seye benzetemedim
ve anladim bir şeylerin bittiğini coktan beri
geri döndüm bok rengi masamin basina
ne yapalim kaldiğimiz yerden devam edicez
biraz malibu icicez bolca da kopkoyu neskafe
seker bitmiş olacak yine
beyaz kulpu kirik fincanlarda
o teneke tadlari alacağiz
bana deli diyecekler
gök yüzündeki ayi seyretmeyi sevdiğim için
günlük kazanclarinin derdini
eglenirken bile mutalaa eden şabalaklar
ben onlara dil cikarticam ve diyecem ki
'siz ihtiyarlayinca ah ve vahlarinizi dinlemek cok komik olucak'
ve ardindan cebimden tarak cikarticam
saclarimi tariycam....
konyakli sicak cayimi iciyorum
hem sicakliği hemde uyusuklugu beraber yasiyorum
kafam ari kovani gibi
dur diyemiyorum
dememde zaten
bok rengi, üc cekmeceli tahta masami ariyorum işte o anlarda
sadece farz ediyorum
usul usul ilk cekmecesini cekip bombos oldugunu görüyorum
ilk cekmece bir tahta parcasi marifeti ile ikiye bölünmüştür
ikinci cekmecede ise iki ajanda ile banka defterleri durur
ücüncü cekmecede ise - benim en sevdiğim cekmecedir- bir ben yokumdur
aklina ne gelirse tornovidadan tut iskambil kartlari ve zarlar vardir
simdi elime zarlari aliyorum
ve atiyorum
snake eyes geldi
yani bir bir
zari birakiyorum
farz etmeyi birakip
konyakli cayimi yudumluyorum
aklimda su soru yanki yapiyor
acaba nicin yasiyoruz?
belki de niçin yaşıyoruz diye
sormak için yaşıyoruz,
belki de o yüzden ölümden kaçamayacak kadar
kısa ve yavaş adımlarımız,
incecik ellerimiz ve kollarımız
kendimizi bile taşıyamaz ondan,
dünyaya bağlıdır kökümüz
yıldızların arkasını göremeyelim diye
ve belki bu yüzden uzağı göremez ve boduruz,
parmaklıkların arkasında havuçla dalga geçilen tavşanlar gibiyiz
bu yüzden elimiz arzumuzun erdiği yere ermez, kısadır
şu dünyada en iyi yapabildiğimiz soru sormaksa eğer
belki de hayatın anlamı soru sormaktır
hayatin anlami soru sormaktir
ama cevapsiz sorulari sormak akıl kari midir?
helede cevaplar yetmezse ne yapacaksin?
beylik cümlelerle karsilasiyorsan
sordugun sorulara acimaz miszin?
soru sormak bir zeka ve akıl isidir
akılli adam akıllı sorular sorar
ve tatminkar cevaplar ister
aptal adam aptalca sorular sorar
ve cevaplar onun için mühim değildir
Bilmiyorsun
Konuşsam bir türlü konuşmasam bir türlü
Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın
Bir sıgara dumanına uzanır gibi usulca
Dokunsam saçlarına kırılırsın
Anladım faydası yok uzak kalmanın artık
Seni kader çizgisi ile alnıma yazan Hak'tır
Unutmak ne mümkün gözlerinin rengini
Seni çılgınlar gibi sevmek yaşamaktır
Serin bir rüzgarsın yüzüme vuran
Bir avuç korsun
Dağlar biliyor sevdaamı taş duvarlar biliyor
Sen bilmiyorsun...
sigarayı ben içmiyordum
sanki o beni içiyordu
ve bir keskin karar daha geldi...
içtiğim sigarada bulamıyorsam dermanımı
ben de içime çektiğim nefeste ararım meramımı...
BUNALIM
Ne diye bu ıstırabı ruhuma giydim ki?
Aslını bilmediğim bir şeye saçma bir kap.
Eskiyor balçık elbise ve üstündekiler,
Görünümler çoğaltıyor saf ve bir olanı.
Nerelere gitmeli beni ben yapan için,
Göreli zamanda ıssız, doğal bir mekân mı?
Hayır der kadîm dost, boşver zaman ve mekânı,
Onlar da aldanmışlığın fânî bir hesabı!
Sana bir söz nakşedeceğim her şeye dair,
Anamın hiç eskimeyen gönül hırkası; sır.
Varlığın ötesinde duran sonsuz suskunluk,
Konuşur sen duymazsın, o ruhların dilidir.
Korkudan korkmaksa bu çoğunluğun kavgası,
Adalet olur, ezilenin idam sehpası.
Bu sefillik ise ahmaklığın daniskası,
Allah’tan kork nefs! Budur varoluşun esası.
Sabah edasıyla geçen öğlen vakitlerim,
Canımı sıkan bir yorgunluk ve iştahsızlık;
Saate kan kusturan inatçı uykusuzluk…
Nedir doktor söyle bu melankoli hallerim?
Ruhum bıkkın bir demlik,zahir olana küsmüş,
Gönle lügâti dışlayan belirsizlik çökmüş.
Ne otuzumda ne de kırkımdayım dem için,
Serseri suskunluğum karamsarlığa düşmüş.
Hafıza mühürlenmiş memursuz kütüphane,
Zihnin konu ayrımı yapılamamış bile.
Parçalanmış anlığım kör bir noktada köle,
Bilinç kendisinin bilincinde değil, nerde?
Bir gün geri dönemeyeceğim benliğime,
işte o zaman olacak hayat bir sabite.
Akıl oyunu bitecek, kapanacak perde,
Alacağım soluğumu bir tımarhanede.
Uyandım iki başlı canavardan kaçarken,
Aynalar yolumu kesti hayaller gerçekken,
Bedenimi kemiriyor aç kurtlar severken.
Ben mi ,insancıklar mı kokmuş daha ölmeden!
Sevmiyorum kor çileme yabancı hisleri,
Mal gibi bakan kör yürekler ve hileleri.
Dinle ey kadîm dost! Şu korkunun nağmeleri,
Yâr pınarından bir yudum su içme hasreti.
Uykuların kaçışmaya başladığı günlerdir,
Diz boyu biçare tutunuşlar..
Gidenin ardından!
Göçebeliğin gelir aklına.
Toparlanırsın belki..
Sana Kal demek öğretilmedi hiç
Ve kimsenin umursamadığı,
Uzun bekleyiş sonsuzluğa
Gelene git dememekle başlar..
Gidenin bıraktığı alışkanlıklar..