saatler balık burcunu gösteriyor
bu gece çok mu duygusalız?
uzaktan bir tütsü kokusu geliyor
uğraşırsak ona bir tutam sevgi katarız
bir tütsü tütüyor uzaklardan, kokusu geldi
hüzünlüyüz fakat takvimlerden bayram
kalk hadi bu bayram çocukluklarını giy
en azından kalbini mutlu etmesini bil
bazı şeyleri beceremezsin ama sevmesini belki
insanoğlu sever mi gitmesini? düşünmedim
zaten düşününce kendime gelemedim ya
o ayrı mesele
dertlenince kalbi daralır insanın
kalbi daralan insan huzurlu bir cümle kurar
anlattım, çok uzun cümlelere gerek yok diye
yine de şiirimi kısa tutamadım ama...
bu daha ayrı bir mesele...
ibrani bir kızı sevmiştim bir zamanlar
bana yahudiymişim gibi davranıyordu
oysa yahudilik sadece anneden geçer
bunu bildiğimi bilmiyordu
----------------------------------------------------------
ibrani bir kız için ölmüştüm bir zamanlar
cesedimi bir sabah tekmelemişlerdi
kan tükürmüşlerdi yüzüme hemde gülerek
sürüne sürüne eve gitmiştim, bütün kemiklerim kırık
----------------------------------------------------------
bir zamanlar yalınayak yürümüştüm o yollarda
belkide onun zehirli gözlerine vurulmuştum
ne vakit adı aklıma gelse kan dolu hıçkırırım
kuru fasulye pilav gibi sevmiştim seni jerusalemin o ıssız yollarında
----------------------------------------------------------
dudaklarımdan ansızın dökülen ibranice bir küfürdün belkide
hani şu akşamüstüleri çiçek pasajında kadeh tutuşturduğumuz
değerinden eksiğine bozulmuş bir bardak viski gibi
şimdi ne vakit baksam gökyüzüne o ibrani dudaklarını görüyorum.
Dinliyorum dunyayi
kulaklarımda kadinlarin-cocuklarin çığlığı yankilaniyor.
Oysa sen konuşunca ben dahil herkes susuyor seni dinliyor sadece
kokluyorum dünyayı
içime çektiğim hava kirli-yalan kokuyor.
Oysa sana sarilinca içime çektiğim koku
dunyanin en güzel parfumlerinden bile daha güzel.
Bakıyorum dünyaya
gözlerim yaniyor tozdan-karanliktan.
Oysa sana bakmak için gözlerimi acmama bile gerek yok
kalbimle hissediyorum kalbinin atışını
sonra sasirarak aciyorum gozlerimi
neden mi?
çünkü ayni anda atıyor kalplerimiz
benimki sana seninki bana mecbur...
Not: baya da uzun yazmışım ilk siirim iftiharla sunuyorum.
önümüzdeki sarı çizgi,
aklıma kazınmış değirmenler gibi.
bu don kişotlar neden bu kadar deli?
tahta kılıçlar bu kadar acı vermemeli.
acıtır hayat, çizgiyi geçtiğim an,
şayet geçmez de kalır isem ardımda kalan:
sandviçler gibi yaşama sevinçli.
ne güzel demiş di mi Cenk abi..
sayısız kitaplar okuduk, gözlerimizi felsefe
dizgelerinden ayırmadık, sıcak çayın yanında
demli düşüncelere daldık, ama hiçbir kitap doğa
gibi, hiçbir felsefe dizgesi bir insan yüreği kadar
net değildi, kutsal kitap dedikleri şey senin
gözlerindir, içinde uyanan renklerdir.
Duy..
Sabah mı oldu ?
Yoksa akşamın kızıllığı mı kanıyor siyah dağlar üzerine ?
Duy..
Dijital saatlerin sessiz iniltisini
Dönüyor başımız sokaklarda
Bu ne amansız hız
Bu ne dönüşsüz kayıp
Kaldırımlar hangi ara yenilendi ?
Hangi ara bir ara'lar tükendi ?
Otobüs duraklarında kaç etti beklemeler..
Bu sıradanlık denizi kaç kişiyi dalgalarıyla devirdi ?
Kaç..
Kaçamazsın.
Kaçmaktan kaç.
Kapılar yüzüne kapanır.
Her yüzün arkasında söylenmeyenler dolanır.
Duy..
Mezarlıkların rahatlatıcı şarkısını.
Gerçekliğin en acı tatlılığını.
Uyumaktan bıkılır mı ?
Yalnız bıkılır uyumaya çalışmaktan.
Yalnızca bundan..
Hocam adımı ağzına aldın
Görev sizde
Zevk almam lazım bu işten
Sonuç gerek
iş işten geçmeden
Keşişte yok dikişte
Ben ölünce
Gömülünce toprağa
Kalacak miras size
Kuruşu kuruşuna
Harcayın
Ödül bu
Helalinden
Haram helal ilişkisi
Genişlesin ağzın
Sağlık ocağı dikişlesin
Perişan olduğun
Bir iştesin
Bilgin var
Zannın var
Kaşarlanmış o aklında
Sardunyalar açarken
Küfredersin aklınca
Karşı cins taleben
Pek bir çekici ama
Tuzak var
Yasak aşk
Uzak dur
Bu iş olmaz.
Bir pazartesi ama sıradan bir pazartesi sadece ön sıradan işte... saat tam 15.00 .. beni ilk defa öpüyor ama nasıl mesudum.. oradan çıkıp nüfus müdürlüğünde adımı mesut yaptıracağım kız olmasam o derece .. mutluluğum duyulsun ismimden okunsun diye davalar açacağım.. Aşkımızın davasına öyle kapılmışım.. işte o güne ithafen ;
hatırlar mısın
bir pazartesi idi saat üç suları
sen beni öpmüştün
ve pazartesiler pazartesi olmaktan çıkmıştı
sanki ayaklarım cuma akşamüstü mesai bitimi gibiydiler
yüreğim kapına cumartesi günü dayanmış gibi pır pırdı
ne güzel öpmüştün beni
yağmur olmadan ıslatmıştın ikimizi ...
vardır çoraplarımda ton farkı
ilk gördüğümde çok beğenmiştim ben
lunaparkı
seni de beğenmiştim bi aralar
aşığın saftiriği kaçanı kovalar
merhaba güzelim özledim seni.
ayırt etmem karaköy poğaça ya da simit
sabahları çok aç olurum çünkü
sabah yemeyeceğim tek şeydir pekmez
gece uykum gelmez sabah da gitmez
merhaba güzelim hatırladın mı beni?
seni anan benim için doğurmuş
beni anam senin için doğurmamış
işte bizim sorunumuz budur yosmam
kaotik, paradoksal, oksimoron, entropik
ütopik, platonik, kompetitif, egzantrik
merhaba güzelim birer kahve daha içelim.
adamın asabını bozmayın lan!
-sakin ol sevgilim
-kes lan sen de
-ama aşkım !? :(
-sokarım aşkına bir sana iki
şiir bitmek üzere gidiyorum ben
merhaba güzelim ben tiki ten ten.
güneşin sessizce kucağıma ölü doğduğu gün
yürek yükünü bacaklarımın taşıyamadığı gün
sevmenin sevilemenin bir arada olup yetmediği gün
göğsün ortasındaki yangının bedeni sardığı gün
bembeyaz umutların katran karası vehimlere bulandığı gün
beklenenin aksine inadına gibi sıradan boktan bir gün
''belki bigün'' lerin öznesi olamayan yetersiz bir gün
yaşanmış gibi değil de hesaptan düşülmüş gibi bir gün.
Bana gelecegim diye umut verdin
giderken ne kadarda masum ve güzeldi gözlerin,
ne zaman ki gittin ve gelmedin
o zaman bitti benim için sözlerin
yüreğimi avutmakla gecti aylarım,
sayamadım sensiz kac gün karanlığa büründü sabahlarım,
her arayışımda acılmayan telefonların
ve her özleyişimde göremediğim gözlerin
beni karanlık koylara bir adım daha yaklaştırdı,
artık hiç mi hiç güvenim kalmamıştı sözlerine ve gözlerine ,
ağladığında bile inanmıştım o timsah gözyaşlarına acizce,
artık ne yapsanda geri dönüşü yok bu ihanetin
ve tutulmayan sözlerin,
geriye kalan bi kac eşyan ve anıların,
onlarıda çöpe attım,
içlerinde sende vardın.
Çocuktum, kitap okumamı söylediler.
Büyüdüm, 'kitap okuyor musun?' dediler.
Düşüncelerimi özgür'ce ifade edebileceksem,
Çocukça veya değil, söyliyecem.
Kitap
Birini okursun sağcı pislik
Birini okursun solcu pislik
Birini okursun kahraman Atatürk
Birini okursun Atatürk hain
Birini okursun milli şef ismet
Birini okursun hain ismet
Birini okursun halkın iradesi alkış
Birini okursun insanların beyni yıkanmış
Birini okursun Türkiye mağlub edilmiş
Birini okursun Türkiye mağlub sayılmış
Birini okursun Türkiye'yi halk kurmuş
Birini okursun Türkiye'yi Atatürk kurmuş
Birini okursun Türkiye'yi yahudi para babaları kurmuş
Birini okursun Edward yapmış Bella'yı
Birini okursun tüm bunlar çok günah
Hangi kitabı okumamamız gerektiğini söylemediler. Kitap oku dediler. Kitap iyidir dediler. Kitap doğrudur dediler. Pamuk Prenses adlı fahişeyi koydular önümüze. Oku dediler. Evvel zaman içinde dediler. Kalbur zaman içinde dediler. Develer tellal iken dediler. Pireler berber iken dediler. ilk âyet dediler. Oku dediler.
Velhasıl çocukluğumuz böyle geçti. Okuduk, okumadık. Büyüdük. Okuyan adama baktım kafası karışık. Okumayan adama baktım net. Bir şeylerin doğru gitmesini istiyor. Okuyan adam soyar olmuş okumayan adamı. ilk âyet ya, oku.