hayat bir yatak
içinde bir yatalak yatmakta
duvarda bir siyah tablo
acıyarak bakmakta
kalp artık yorgun
daha yavas çarpmakta
yanında bir sürahi su
alip içmek çok uzakta
soylenecek seyler var
konusmak iskence olmakta
bir sessizlik ki
cigliklar yanında sessiz kalmakta
derin bir nefes ister beden
oksijen azalmakta
bir otobus misali hayat
inecek var son durakta
zaman doldu
gözler kapanmakta
zaman durdu
saatler beyhude çarpmakta.
(u)ykum yok yalnizim bu gece yine,
(l)eylekler bile uyudu o derece..
(u)zuyor zaman gecmiyor gunler,
(d)aha sinavlar dersler beni bekler.
(a)caba diyorum vazmi gecsem su sairlikten?
(ğ) alfabemizin 9. harfi vazgectim amk*
şimdi yüreğimde sen olacaksın,
ne uzaklık,
ne zorunlu ayrılık gelir aklıma,
düşün geceler uzun ve ben varım,
düşün güneş teninde sıcak
bilki ben varım,
farzet hava soğuk ben varım
elinde, omuzunda,yüreğinde.
mutluluk; ele avuca sığmaz,
küçük bir çocuk,
büyürken öğrenir sevmeyi.
sen benim mutluluğumsun,
büyüyeceğim seninle.
mutluluk;
sen içinde var olmasını istediğin sürece
ve yanında hissettiğin sürece sevdiğini
mutluluk;
kadrajında resimlerin tüm renkleriyle
mutluluk;
dökülüyor dizelere,
içinden geldiği gibi.
'merhaba','günaydın,derken bile.
loş bir sokakta karşılaşıyor iki çift göz
biri ağlamış, biri özlemiş
ve başı ağrıyor zamanın
rüzgarlar bile ağlıyor
umutsuz albatros kanadını sallıyor
düşerken bir tanrı, diğeri yükseliyor
albatros çırpıyor kanadını
bir solo başlıyor gökyüzünde
ve insan, unutuyor ne olduğunu
proteinden ibaret vücuduna ışık doldu sanıyor
bin kere ölüyor insan,
tanrı bir sayıyor
sabahları açtığımda gözlerimi
karşımdasın işte, capcanlı
gecenin bir vakti arıyor seni gözlerim
bir kere daha iniyor gökyüzünden ışık
adem'den isa'ya ve ondan günümüze
ışık demetleri düşüyor yeryüzüne
güneş güldüğünde her sabah
daha silmemiş oluyor gözlerinden
gecenin tozlarını
yaprak güneşe muhalefet
gölgesinde hatırlıyorum seni
bir çınar ağacı mıydı yoksa bir zeytin ağacı?
ilk o zaman
ilk
o zaman
yoruldum koşmaktan,
bıktım yaşamaktan,
içlerine bıraktığın insanlar,
sevmiyor beni!
elleriyle işaret ediyorlar.
aralarında konuşuyorlar.
anlamsız bakıyorlar.
betonun değil, insanın sıcaklığını arıyorum
seni arıyorum
ya da sana benzer birini
şimdi burada olmalıydın,
çığlıklarımı duyamayacak kadar yakın olsan mesela
ellerini tutamayacağım kadar yakın
ve...kavuşamayacak kadar özlemiş
aç kalbini,
evime dönüyorum
istasyon telaşı,her sima için taşıdıkları bavul kadar ağır olduğu düşünülebilir,
Gidişe kesilen her bilet sürgüsü çekilmiş kapı demek.
Yorgunluğu taşımaktan bıkmıştır artık vagonlar ve her biri bir insana benzer.
Yazılıdır oysa her sallanan elde kader,ser verip sırrı bozulmayan ezber.
Terki diyarın kuytuluğunda seslenir ve susar ritmine uyak arayan kafiye
O ürkek bakışlar var ya,hepimizin bildiği işte;onları anlatır aslında Gorki
Ve bu arada aradan istifade;
Şair bir kıta sonra özgürlüğe dair Cezayir'e menekşe toplamaya gitmiştir
Mamafih Fransızca'da Azrail nasıl telaffuz edilir bilmiyor ki.
Deminden beri kompartımanımın cam kenarı gözlerimin içine bakıyor,
Sanki hüzünlü notalara devrettiğim duvar o değildi.
Yeni Delhi'den bir tren daha kalktı mısralarımda dur durak tanımadan,
Tanımadığım bir durakta kim bilir karşılaşırız belki Madımak
Ama şimdilik Hoşçakal.
Seninle yürümüş dilli geçmiş zamanlarım var benim
Dilinden düşen keşkeleri duymamak için yük sesle düşünürüm
Dönüp bakmamak için hep yarından söz açarım
Saz semaisine küskün bakışlarla müdahil olmuştu siyah fötr şapkalı adam.
Gam yüklü notalarda bölünmüştü sev-gi,tül perdeli,cumbalı,meskun evin penceresinden bakarken masum çocuk.
Sesinden tanımak imkansız gibi baktı gözleri yasa meyilli,bastonu yılan işlemeli kadın.( uzağında Rodos hem ıssız ,hem düşündüğünden çok yalnız.)
Ve ne zaman adın geçse içsel her nakaratta;bir adım daha yaklaştı anım adlı katil.
-Kader ah ulan kader! diyordu Rumca küfürler eşliğinde Andonis kadeh kadeh biterken gece.
(istavroz çıkarmak için artık çok geç)
Bulgar göçmeni Ahmedov,titremeye yüz tutmuş elleriyle klarnetin her acı veren hüzünlü hüzzamında işkence çekti.(Belene hiç aklından çıkmadıki)
Çingene Florica,küçük hırçın kız:bu satırda yerini bulamadan daha;usul usul Desleskri-Day'ın kollarında çoktan uyumuştu
Arkasındaki Udi Celal gölgeler içinde kayboldu.
istasyon telaşı,her sima için taşıdıkları bavul kadar ağır olduğu düşünülebilir,
Gidişe kesilen her bilet sürgüsü çekilmiş kapı demek.
Yorgunluğu taşımaktan bıkmıştır artık vagonlar ve her biri bir insana benzer.
Yazılıdır oysa her sallanan elde kader,ser verip sırrı bozulmayan ezber.
Terki diyarın kuytuluğunda seslenir ve susar ritmine uyak arayan kafiye
O ürkek bakışlar var ya,hepimizin bildiği işte;onları anlatır aslında Gorki
Ve bu arada aradan istifade;
Şair bir kıta sonra özgürlüğe dair Cezayir'e menekşe toplamaya gitmiştir
Mamafih Fransızca'da Azrail nasıl telaffuz edilir bilmiyor ki.
Deminden beri kompartımanımın cam kenarı gözlerimin içine bakıyor,
Sanki hüzünlü notalara devrettiğim duvar o değildi.
Yeni Delhi'den bir tren daha kalktı mısralarımda dur durak tanımadan,
Tanımadığım bir durakta kim bilir karşılaşırız belki Madımak
Ama şimdilik Hoşçakal.
Çek, koy facebook' a retrica'lı resimleri
Fazla söze gerek yok, kezbandır isimleri
Illa follow edecek abazanın biri
iste gerçek bu, popüler kültürün esirleri.
Zaman zaman miley cyrus, zaman zaman miranda
Ben de yazarım ilham gelince biranda
Zaman geçmekte lakin bunlar hovarda
Bir elinde cımbız bir elinde kumanda
Babaları günde en az 12 saat çalışır
Aman banane illa bünyeleri alışır
Annesinin omzunda yemek, bulaşık çamaşır
Nasılsa zengin piçle twitter'dan tanışır.
Bir elinde i-phone bir elinde i-pad
Aileleri geçim derdinde bunlar izler hamlet
Galaxy s5' dimi o kızım dogrumu, yemin et.
Nasıl olsa babam alır fazla takılma siktir et.
Üçbeş kezban yanlarında 10 keko
siz peşmergesiniz diğer kızlar komando
ateşinizi dindiremez gelse cristiano ronaldo
bi makyaj yaparlar, sanarsın babafingo.
bitti kelam bu kadar yeter dedi meoba.
Meoba basar geçer yapmam olum tatava.
Bir yanım varşova bir yanım moskova.
bak atar yapiyor bak şu kezbana.
Ama beni seviyordun diyeceksin, ola bilir mesela, ben baklavayı da severdim. bakardım, züğürtlük bu ya, kısmet olmazdı, ondan geçer salyalarımı yerdim. geçenlerde n'oldu biliyo musun, hani palmiyeler vardı, yaslanıp seni beklediğim, hani sadakatimiz üzerine yemin bile etmiştik gölgesinde. sıkışmışım, insanlik hali, diplerine işedim...