elim cebimde
cebimde telefon
telefonum titreşimde
bir titreşim bekliyorum beni bahara döndürmeye
bir arama, bir sms
ya da cevapsız bir çağrı, beleşçi bir tutumla
ütopyamlı beyaz atlının cebi kaç acaba?
havalar çok sıcak olaydı bir meybuz
yemeklere hiç katmam pek de sevmem tuz
aşkımdan köpek gibi olmuşsun kuduz
son bir diyceğim var götüne girsin bademli buz .
geç gelen bahar gibi ol!
mutluluktan yaşla dolsun gözlerim.
değerini bileyim tüm kalbimle!
ve tutayım ellerini sıkıca...
sanki hiç bırakmayacakmış gibi,
ölümü unutup,
hiç ayrılmayacakmış gibi...
bahar gelir kış gelir buralar hep aşk acısı
belli daha çekmemişsiniz doğum sancısı
yalnızım hıaaaağ diye ağlayacağınıza
gidin adam gibi sevgili bulun amcası .
Seni böyle uzaktan seyretmek vardı sevdiğim.
Seni uzaktan böyle sevmek vardı.
Seni ömrümce yaşamak vardı böyle.
Seni sımsıkı sarıp, hiç bırakmayacak gibi sevmek vardı.
Seni kimselerin yerine koymamak vardı sevdiğim.
Gelmeyeceğini bile bile yolunu gözlemek vardı sevdiğim.
Nalet olasıca bu dünyada tek seni sevmek vardı sevdiğim.
Seni doyasıya, ölesiye sevmek vardı sevdiğim...
Olmadı, olamadı, kısmet değilmiş...
Üzülmüyorum desem yalan olur, elbette üzülüyorum...
Ama geçecek bir gün geçecek biliyorum.
Herşey bitecek,
Ölünce geçecek biliyorum...
sözlükler heklenince din kurtuluyor mu ?
iki adam sövdü diye din elden gidiyor mu ?
ilkokulda bile din kitabının kapağını açmamış cahil
sadece allah yargılar onu da biliyon mu ?
Android hep uzak kaldı bana
Sıcak gülüşmeler ertesinde sessiz
Ağır kalabalıklarda genel moddun,
Lakin sana ağlarım derdimi
Asla kaçırmadan gözlerimi
Kasma yüzünü ben anlarım
Bilsem ki benim tarumar,
isyanı tek bir tuşuna saklarım Laçkayım uğruna çalan müziğin
ASALAK oldum karşıma çıkanın
Lafına bakma sen o insanın...
evde bir oda
odanın bir kapısı
kapının bir kolu var
ne zaman gözüm takılsa
aklımda türlü, çeşitli
bitmek bilmez yolculuklar
kolun bir dili var
duvarların dili
durduğu yerde bazen
konuşurlar kitaplar
kitapların kapakları
eski, sarı yaprakları
bir adları, tatları var
ne zaman elime yapışsa
dilimde türlü, çeşitli
türküler, şarkılar
senin bir adın var
adının bir şeyi yok
adından başka şey yok
gözlerin var
durmazlar
dudakların var
kaşların var
saçların var
hem saç kokarlar
boynun var
benim değiller
benden önce
belki yıllar
belki asırlar
değerlendirmişler
başka şairler
senin bir şeyin yok
belki kekre bir tadın
belki tek gece
tek bir kadın
yaralı, üşümüş ellerin
yeşil mahur gözlerin
uykuların, derin derin
senin başın yok
benim göğsüm
hem bizim olan
hiç bir şey yok
vakitin yokluğundan
şimdi bana hatırımı
soracak cesareti
gece kaçta yattığımı
sabah uyandığım saati
bu kadının kaldı mı
kapattım kapımı
kapının bir kolu var
kolun bir dili ve
dili bir vida tutar
elim sigara sarar
eşlik eder bir kahve
sonunda gece batar,
güneşin yeşil gözlerine...
Son Kez Geldim Sana. Evet Yine Gidecek başka Bir Yerim Kalmamış Gibi Sana Geldim. Bu Hayatta Herşeye Inanırdım . Bir Tek Seninle Olanlara Inanamadım. Gözümle görebilseydim Bile Inanamayacaktım. Bir Tek Seni Aklım Almadı. Seni ömrüme sığdıramadım. Öyle Doluydu ki içim, Yüreğimde Seni Koyacak Yer Bulamadım. Seni çok Sevdim. Dolu Dolu yaşadım. Seni çok özleyeceğim. Özledim. Özlüyorum. Ama Bir Araya Gelemeyeceğimizi de Biliyorum. Birlikte Olamayacağımızı da Sen Hep Haklıydın. Ben de Kabullendim. Haklısın Zor Oluyormuş Herşeyi Sarıla Sarıla, Ağlaya ağlaya, Seve Seve bırakmak. Bu Satırlar da Benim Sana bıraktığım Son şey. Say ki saç Telimi bırakıyorum Avuçlarına. Say ki gözlerimi bırakıyorum Bakışlarına. Say ki Yokluğumu bırakıyorum Hayatına. Seni Seviyorum. Sen Beni öldü say ;Artık Gidiyorum ..
tanımıyorum seni
belki hiç denk gelmedik
hem aşina hem yeni
varsay ki hiç sevmedik
çarpmadık öyle paldır küldür
hiç bir anında tarihin
ve birbirimiz için
sen bana şarkılar söylemedin
ben sana şiirler kusmadım
varsay ki yollarına düşmedim
dudaklarını hiç yarılamadım
yaralamadım say bezginliğini
ve içinde umut tohumları atmadım
avuçlarımı kanatmadım, düşün
kucaklamadım seni, olmadı hiç
sereserpe yankısıyla güldüğün
ayaklarımız pehlivan olmadılar
tutuşmadılar onevi bir güreşe
gözlerini kırpıştırarak bakmadın
tepelere tırmanıp solan güneşe
gözlerimiz sonra bir ringde
nakavt nedir bilmediler say
havlu atmasın kirpiklerimiz de
oturup da uzun uzun konuşmadık
ve say ki biz hiç bir zaman buluşmadık
tanımlamadık,
tanımsızlığına gölge düşmüş
ne varsa geçmişimizde bıraktık
sesler çekildi
bulutların hışırtısı
ve göklerin gürültüsü
dışında ne varsa gitti
gece, güne yaklaştı
güneşin, eli kulağında
ha doğdu, ha doğacak
ben bir çatının üzerinde
elimde sigara
ve kafein kokulu,
ve şekere hasret bir kahve
gözlerim kamaşacak gene
uzaklarda denizi
masmavi gördüğümde
yüzler çekildi
bir kıyamet patırtısı
ve ateş çemberleri, zemheri
içimde her ne varsa bitti
ben, sana yaklaştım
kıyametin eli kulağında
ha koptu, ha kopacak
ben bir okyanus ortasında
dökük bir kayık
ve kırık bir kürek
ve bata-çıka hasretler içinde
boğazım düğümlenecek gene
uzaklarda karayı
vuslat gibi gördüğümde
otlar sarardı
bir rüzgârın uğultusu
ve serin yalnızlıklar, ferfecir
bahara dair ne varsa düştü
rüzgâr, fırtınaya yaklaştı
güzün eli kulağında
ha geldi, ha gelecek
ben bir ağacın dalında
sararmış bir yaprak
ve kurak bir ten
ve savruk bir hayat peşinde
yere düşeceğim gene
kaldırım taşlarını
sen gibi sevdiğimde
asıl sen o zaman gör
parça parça savrulup
unufak olduğumda...
belki;
"gitme" olabilirdi,
söylemem gereken,
veda ederken sen..
ama ben;
"belki gelirsin" dedim
sen giderken..
belki de;
gelirdin gerçekten..
ama sen;
gelmedin..
eğer gelseydin,
belki çok sevinirdim..
ama şimdi,
daha çok seviyorum
seni..
özlemeyi..