Milyonlarca kuş uçtu.
Milyarca nefes değdi.
Bir çok dua sığındı.
Yaşlar aktı.
Şenlikler kuruldu.
Hatta düğünleri oldu turnaların.
Yine de,
Hiç bir aydınlık daha ak olamadı gözlerinin ferinden.
*
Ben dudağının kırmızısını severim,
Sen verem mendillerinin yüz karasını.
Kırmızı diyorsun.
Olmaz sevgilim.
Sevdaya yaraşmaz.
*
Tek renk dediğim.
Sen bilmezsin, ben bilmem.
Renk bilmez rengini.
Gülüşündeyse gökkuşağının yedi rengi.
Sevdalar sekizinci rengi gök kubbenin.
Ellerinin rengi.
Cennettin rengi.
Yeşil deniz yosunlarının, ıslak, tuz, balık kokulu tazeliğinde.
Yeryüzünün kabuğunu soymaya yeter mi dersin kudreti.
Bence denemeye değer.
*
Nefesini doldur göğsüne.
Sıkıca tut.
Isıt.
Yavaşca bırak.
*
Bir gün gelir,
Vurulur turnalar gönül telinden,
Sazını sözünü bırakır göklerin güneşi,
Dualar duacı olur gözlerinin secdinde,
Rüzgarın eser.
Çözülür saçımın gurbet düğümleri.
Sarılmak.
Sebepsiz.
Onun kalbi çarpsın diye, boş kalan yanında.
Varlığını hissetmek için.
Kokusu kuşatsın diye.
*
Tüm sarılmalar ayrılmak için.
Ayrılmaların şafağı kavuşmalara.
*
Sevmene gerek yok.
Her hangi bi açıklama yapmana da.
Yaptığın yanlış değil.
Kendine bahaneler sıralamayı bırak.
*
Sarılmayı seversin.
Bende öyle.
*
Birini son kez gördüğünde bilir misin son görüşün olduğunu.
Hayır.
içinde tekrar görme umudun olmasa izin verir miydin peki gitmesine.
Asla.
*
Öyleyse.
Gördüğün her yerde sarıl bana.
Sonra,
Dön arkanı yürü istersen.
Tek kelime etme.
Gereği yok.
*
Ayrı kalmalar zor.
Sarılmalar olmadan.
*
Konuşma.
Gelme.
Özleme.
Görme.
Arama asla.
*
Sen,
Sarıl.
Dünya seyre dursun.
dur ! bırak !
kaynasın çayın suyu...
bana amsterdam' ı anlat, nasıldı?
bana kupayı anlat, nasıldı?
her mayıs hüzünlerle, biten hayaller ardı...
ağlamış, durur muydu akan yaşlar o gözlerde
uyanılan her kupa rüyasının ardından öylece...
insanlar gülüyordu de,
uçakla, statta, tribünde
yalan da olsa hoşuma gidiyor, söylee
hep kahır,hep kahır, hep kahır!
bıktım be!
dur ! bırak !
kalsın, açma televizyonu!
galatasaray' ın şampiyonluk kutlamaları vardır şimdi
bana amsterdam' ı anlat, nasıldı?
avrupa kupalarını anlat, nasıldı?
galatasaray müzesine, yaşlı gözlerinle bakıp,
uefa, süper kupa, şampiyonluklar...
diyiverdin mi bir 'keşke' gizlice?
insanlar gülüyordu de,
uçakla, statta, tribünde
yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle...
hep kahır, hep kahır, hep kahır!
bıktım be...
Dün akşam gökyüzüne baktım.
Hava güzeldi bulutlar bembeyazdı.
insanı kendine çekiyordu sonsuz beyazlık.
Ama sen yanımdayken ilgilendirmez beni sonsuzluk.
Açtım gözüm sendin her yer.
Düşüncemde hayalimde bütün evrende.
içim dışım sen olmuşsun.
Ben de kaybolmuşum sende.
Şarkılar yazdım türküler söyledim.
Sevdamı haykırdım mısralar dizdim.
Ama bu da az geldi seni anlatmaya.
Dünya dar geldi sevgin sığmadı bu cihana.
bu sokak çıkmaz
ama duvarlar hisli
en çok da top oynayan çocuklar
lütfen, ağlatma onları
toplarını alma, bırak güzel goller atsınlar
gerçeklerin henüz zamani var.
duvarlar hisli, duvarlar kale
---
homeros perros
tarih: 9 mayıs persembe
saat: 2:02
yer: kuala lumpur, putra
hani, şu dedeler vardır
bakkala yollar seni
üstü senin der
hani, şu güvercinler vardır
beslenir çatıda anneden gizli
gökyüzünün en güzel süsüdür
hani, şu düğünler vardır
gençler bakışır, gözler sürmeli
halayda kalkmazsan olmaz
ya, çayın anavatanı kır kahveleri,
bekir cavusun buyukoglunun dedikodusu
2 çayın bir de oraletin var usta
artık yoklar
bütün dedeler öldü
kuşlar sahipsiz uçtular kuzeye
artık moderniz, halay çok banal bancaa...
usta sen en iyisi mi
2 macchiato bir de chai tea latte çek bize
uzak var yollar boyu.
Dönmek için ufuk karanlık.
Beklemek için gönüller tenha.
Zamanın nabızlarından damlayansa gül şerbeti tadındaki ılık yalnızlığın.
Şimdi dedin.
Şimdi olmaz.
Susarsan cesaretlerin infazıma tören olur,
Yine de görmez oyuklarına serçelerin yuvaladığı gönül gözlerim.
Konuşursan felaketler ilik olur,
Bir bir geçer de urgan olur ak gerdanına.
Oysa boynun diyorum.
Ne çicek bahçelerine nispet etmiş,
Ne bülbülleri sevdalamıştı kendine.
Uzak var sevgilim.
Bir dokunuş mesafesi.
Bir gönül mabeti kadar.
Başlar şiddetli bir heyecanla
iyi gider ilk başlarında
Gerçek aşkı bulduğunu sanırsın akılsızca
Giderek hayasızlaşır bu aşkta
Aşk olmaktan çıkar aslında
Bu hastalığın ilacı huşulü bir namazda.
bırakma beni yalnız başıma.
çekerim giderim valla billa.
o zaman görürsün ne olduğunu.
şimdi bana hiçbirşey sorma.
çok uzatma, kes artık, konuşma.
sadece gözlerinle anlatsana.
akıp gidiyor yıllar hızla.
ne değişiklik var hadi söyle bana.
senin beni sevmediğini anlayınca.
senden bana artık olmaz bir fayda.
buralardan sen değil ben giderim.
zaten geride birşey kalmadı ki güzelim.
desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
sende tattım yemişlerin cümlesini.
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin!
desem ki...
inan bana sevgilim inan,
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi farkedemezsen,
şüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme, müsterih ol;
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Dünyanın göz bebeklerine sarılıp ağlayasım geliyor bir kadeh gülüşünde.
Her kahkahan dibini göremediğim bir şarap şisesi gibi adeta mahzenleşiyorsun.
Sana çıkan sokaklarda düz yürüyemiyorum, ayaklarım uyuşuyor, ellerim titriyor.
Jilet kesiği gözlerin koyu bir kahve misali içiyorum ve gidiyorsun.
Gitme sakın, hiçbir çilingir sofrası kaldırımaz gidişinin ağırlığını.
Dönüşünü bekleyecek kadar dolu şişem de yok yanımda.
Hiçbir yağmur ayıltamaz beni , serserilerin diline düşerim gidersen.
Kahrolurum, aşk sarhoşuyum şu an ve hiç bir karakol yok yakınımda.
Gün kararmadan doğan bir yıldızdın.
Bense, şaşkın bir dağ çobanı.
Hani güzelliğinle gözleri kamaşan ama..
Günün aydınlığına kanıp da geceyi unutan.
Şaşkınlığıma ver, affet beni sevdiğim,
Sensizliği keşfetmemişti henüz lügatım,
Kimi insanlar böyledir hem...
Karanlık çökmeden anlaşılmıyor kimi gerçekler.
Ama bir bilsen şimdi ne haldeyim;
Avuçlarımda saklıyorum sıcaklığını,
Yatağımın yarısı hâla seni bekliyor,
Dudaklarım nemli, emrine amâdeler.
Bil ki; ''Gel!'' demen, koşmam için yeterli.
Nicedir, vuslat için açılı durmakta ellerim.
Amin! der, dudaklarına içerim şarabı.
Sensizliğe gamlanır, anılardan yakınırım.
Hâla hayalimdeyken seyr-i cemalin,
Bir sigara yakar, bir dize yazarım:
Ey Sevgili!
Avuçlarımdan kayan bir yıldızdın.
Bense sana bakıp bir dilek tuttum;
Ne olur tutun ellerime,
Çekip gitme hayatımdan!..
Yürü bre ehli deve endamını göreyim sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
Mecnun gibi top muyum bir am için öleyim leylayı da sikeyim mecnunu da sikeyim
Bana yar olmayan karının izzetini itibarini sikeyim yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
Düşmüşüz bir orospunun belasina koymadik diye taaa amının ortasina, kader böyle yazmış hatırasına ben böyle hatiranin hikayesini sikeyim
Kerem dagları deler bir amcık uğruna .aslı gitsin de ona buna vurdura bir kari için değer mi hiç bütün bunlara her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
Fuzuli am pesine düştün gurbete am serindir am derindir şifa verir Millete ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte bu gidişle yarrağımı gidersin cennete.
--spoiler--
uzunca zamandır görmeyeli seni
bir başka kadın, bir hoş olmuşsun
kollarıma alıp sarmayalı seni
beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun.
--spoiler--