ünsüzlüğüne aldırmayıp incelersen
mezosferin yapısı tam bi sürtük
ortalıkta insancıklar
bana daha fazla toz
sana boş beleş koz
yalayıp duruyorsun canlı heykellerini.
sen şimdi uyuyorsun yatağında masum masum
saçların dağınık suratında çocuksu ifaden
her ne kadar deli olsan da uyurken bebek gibisin
doyamıyorum seni izlemeye saçlarınla oynamık istiyorum
uyanmayana kıyamam, o kadar güzel uyuyorsun ki
bir huzur bir mutluluk kaplıyor içimi o an tarifsiz
uykunda gülümsüyorsun ne görüyorsunda öyle gülümsüyorsun bitanem
ben de bir gülümsemeyle bekliyorum uyanmanı
kahvaltın hazır kalk hadi yolundakilere dikkat et ama
senin kadar güzel olmasada çiçekleri takip et,
seni her ne kadar tam anlatamasada o şiirleri takip et.
ve gel yanıma bir ödül istemem senden,
sadece sarılman ve bir öpücüğün yeter.
yüzündeki o mahmurluk seni daha bir tatlı yapmış
daha bir sevimlisin daha bir sevdim seni
nasıldı uykun tatlı mıydı güzel miydi senin gibi
gözlerinle söyle gözlerinle sev beni
günaydın bitanem.
Ağlamak için nedenlerin arttığında
Ama artık daha az ağladığında
Büyüyeceksin çocuk.
Şimdi heveslisin değişirsin
Günler senden de alır alacaklarını
Gittiğini bile fark etmeden uyur uyanırsın
Ellerin buruşmaya başladığında
Anlayacaksın çocuk.
Uzaklara dalıp gülümsedikçe sessizleşeceksin
Kendini anlatmaktan yavaş yavaş vazgeçeceksin
Daha çok susup hep dinlemek isteyeceksin
Olgunluğunun vaktidir bu
Bileceksin çocuk.
ne etmeli
nasıl yapmalı da
söylemeli seni sevdiğimi
değil seni görmenin
adının yazılı olduğu bir kağıt görsem heyecanlandığımı
nasıl etmelide söylemeli
mektup mu yazmalı
şöyle afili bir kağıda
dikkatlice yerleştirip zarfın içine
kitabının arasına mı bırakmalı
yoksa pat diye çıkıp karşına bu sana mı demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hiçbir çocuk ağlamıyor
hiç kimse nedensiz ölmüyor
ekmek için kavgaya gerek olmuyormuş gibi
mutluysam bir an
kızıla boyandığını dünyanın
bir de dünyanın kızıllığına
gülüşünün eklendiğini gördüğümdendir
diye nasıl demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hatırlıyorum karın yağışına güzel dediğini
o zaman yağarken kar
yürümeli senle bir sahil kenarında
hangisi olduğu mühim değil
ak deniz kara deniz fark etmez
yeter ki sen ve deniz
bir kar tanesi seçmeli
takip etmeli varıncaya kadar denize
denize varıp eriyince de
balıklara yem atmış gibi mutlu olamalıyız
bütün bir dünyayı doyurmuşçasına
ayak izlerimiz ardımızda aşkı yazmalı
hemen orda
azıcık ileride
seyyar tezgahı
gaz lambası
kirli önlüğüyle
sanki bizi bekleyen
kestaneci dayı olmalı
bütün bir gece gaz lambasıyla konuşmaktan sıkılıp
araya birkaç öğüt sıkıştırmalı yaşlı sesiyle
mesela
bu genç adamı sevmelisin demeli sana
sana tutturmalı kestaneleri
üşümeli ellerin
üşümeli ki
bir an olsun
gecenin ayazından ayırmak bahanesiyle
almalı ellerini ellerime
tam o anda anlamalısın
işte o an ellerimi ellerine bırakıp gitmeli
ne etmeli
nasıl yapmalı da
demeli sana
niye gidiyorsun un cevabının
çaresizliğim olduğunu . . .
Adı şakir soyadı fakir
Dişine dokunma çarkı düzenin,
Bütçeyi yontarak alıp yutuyor.
Dayısı vekiller azan azanın,
Perde arkasında çalıp yutuyor.
Bu düzenin yoktur benzeri şekli,
Dost metre küpünde nice sır saklı,
Çözmek mümkün değil ölüyor haklı,
Zehri de etrafa salıp yutuyor.
Topal, topal iken tazıyı tutar,
Kimi vampir gibi çiğnemez yutar,
Kimi hava için doları atar,
Yonca bol öküzler yolup yutuyor.
Altınlar çalınır diyorlar bakır,
Bankalar alayı kasalar takır
Adı Şakir idi sülale fakir,
Şimdi koca holding olup yutuyor
Ali Uzun’um der bu nasıl iştir?
Böbreğimde sancı sanma ki taştır,
Kaynağı bellidir, kirli savaştır,
Acısı yüreğim delip yutuyor.
Dost kalemlerden
Burası bir çille hane düşte gör hele
Gardiyan ağadır sende bir köle
Burada mareşal olsan da bile
Neferin zabiti soyduğu yerdir
Kedinin aslanı boğduğu yerdir.
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
kapı otomatiğine bastığımdaki acaba
yakalıyor beni
seni düşünürken
dibinde kalmış mıdır diye düşünürken
dibin geliyor aklıma
sevişirken
gözlerinin yarı açıklığı
çatlak nefesin
sen beni öperken
herşey
ilki ve hepsi gibiydi.
Acemice mısralar bunlar belkide
Yazıldıkları kağıttan daha ucuz
Allı pulu değiller
Kafiyesiz ama kifayetsiz değiller
içinde aşk var bu kelimelerin
Kalbimin sesi var sevgilim
Hani var ya senin bedeninde aynısından;
Bir taş misali duran
Bilir misin ne işe yarar o et parçası
Kanını ruhsuz bedenine hayat olarak vermekten başka
O yakar sevgilim insanları
Ve bu yangını yalnızca
O senin için değersiz mısralar söndürür belki
Söndürmese de paylaşır insanlarla
Hani acılar paylaştıkça azalır, mutluluk artar ya
Ben hep paylaştım zaten
Ama yalnızca acıları...
Karlı bir kış gecesiydi
galiba aralığın sonuna uzanmış gibi görünüyordu takvimler
karanlık uykuya kalmıştı ıssız sokaklarında bir şehrin
sinmiş kalabalıklar
dolmuştu hanelerin her biri erkenden
oysa kesmemişti ilk meyhanede içtiklerimiz
bazen geldimi gitmez bir türlü efkar
işte ben o vaziyetteyim
bazen ayılmaktan korkar insan
anlaki hal o haldeyim
dip yapmışsın mesala
öldürücü bir cesaret gelir 3.kadehten sonra,koparsın
düşün ki koca bir şehirde yapa yalnızsın bir uçtan bir uca
zehir içsede fayda etmez adama
anlaki anlaki hal o hal
sen olsan ne yazar olmasan ne yazar
Herşeyin olmasını istiyorum ama asla rüya görmek istemiyorum.
Çünkü her rüyanın,bazen bir kapı ziliyle
Bazen ağlayan bir çocukla bazende huzursuz bir sussuzlukla bittiğini biliyorum.
Sen benim kırılmış aynam olmalısın.
Bir tarafta seni görmeliyim kendi yüzümün.
Vazgeçilmez olmamalısın çünkü herşeyden vazgeçip geldim.
Sen benim sonsuzluğum olmalısın.
Ölüm kadar masum,bir çocuk kadar temiz,bir kadın kadar alımlı ve bir gün gidecekmiş gibi değilde.
Gittiğinde ölecekmişim gibi yaşamalıyım seni, o kadar korkmalıyım.
O kadar cesaretim kırılmalı.
Senelerdir peşine düşüp aradığım o pahabiçilemez şeyi bulduğumda gözlerinde, anladım.
Sen benim huzurum olmalısın.
Ve bir koltukta bir masum,yanında bir katil.
Sen o katilin yüzündeki masumiyete dokunan kadınsın.
Ilık bir nefesin yüzümdeki çatlakları doldurduğu, kırılan o aynadaki ölü çocuğa hayat veren kadınsın.
Sen gittin ve öldürdüm ikimizi.
Doğru olan buydu ama unutmadım seni.
soğuk odamda otururken bir sıcaklık, bir ışık geldi yüzüme,
nedir bu diye baktım.
düşüncem senin geldiğindi böyle anlarda hep sen gelirdin
kahretsin sadece güneş ışığıymış bu
anlamalıydım ama senin olmadığını, senin ışığın ve verdiğin sıcaklık bu kadar basit değildi anlamalıydım sevgilim.
çocuk sümüğünü sildi
bir makine edasıyla, yeknesak, umarsız
saydı oyuncaklarını, nedense
gökyüzüne baktı, güneş tepesindeydi
susadığını hissetti, içeri geçti
oyuncaklar ise pek de umurunda değildi