sözlük yazarlarının takıntıları

entry2531 galeri20 ses1
    123.
  1. her başlığın altına entry girmek.

    not: ben değil, görüyorum bunları gözümden kaçmıyor.
    1 ...
  2. 124.
  3. çayı ince belli bardakta, çay kaşığı içindeyken içmek.*
    2 ...
  4. 125.
  5. yerlere terliksiz basmamak tabi ki ev içinde.
    2 ...
  6. 126.
  7. saç traşı için berbere gitmeden önce, mutlaka evde sakal traşı olmak. çok saçma, evet.
    2 ...
  8. 127.
  9. kullandigim butun ide'lerde proje dosyalarinin gosterildigi pencere sol tarafta sabit; gui icinse gerekli toolbox sag tarafta sabit, ve de objelerin parametrelerine ait pencere de yine sag tarafta mouse ile uzerine gelindiginde gorunen durumda olmadigi zaman kod yazamiyorum.
    ozellikle visual studyo da default olarak sag tarafta yer alan bu pencereler beni hayal kirikligina ugratiyor, enerjimi yok ediyor ve butun program yazma istegimi benden aliyor.

    debug yapiyorsam, ide sag ekranda, debug edilen program da sol ekranda olmali; ek olarak, ide lerin text editorlerinin arkaplan rengi kesinlikle beyaz olmamali.

    kullandigim ide'yi tamamen kisisellestiren biriyim.
    1 ...
  10. 128.
  11. sürekli internetten bir şeyler indiriyorum. buraya kadar bir gariplik yok gibi görünsede artık duramıyorum. gerekli gereksiz herşeyi indiriyorum.
    0 ...
  12. 129.
  13. Üzerinde yazılar, resimler olan, cafcaflı, rengarenk, pırıltılı, ışıltılı giysiler giyememek.
    sadeliğin asilliğini sevmek
    3 ...
  14. 130.
  15. faşistim ve ırkçıyım, engellenemiyorum. *
    3 ...
  16. 131.
  17. 132.
  18. eğer bi şey kaybedildiyse onu bulana kadar aramak. evde dört dönmek, aramak, aramak, aramak. evin altını üstüne getirmek * , eğer hala bulunamadıysa sinir krizi geçirmek.
    4 ...
  19. 133.
  20. simetri takıntısı. sağda olan bir şey mutlaka solda da olmak zorunda.
    2 ...
  21. 134.
  22. 135.
  23. y.cemil:

    saçını 10 günde bir kestirme.
    tam 9da kahve içme.
    cuma günleri bira içme.
    2 ...
  24. 136.
  25. kaldırımlardaki kare dikdörtgen vb. fayansların çizgilerine basmadan yürümek.
    4 ...
  26. 137.
  27. 138.
  28. ayrı yazılan de'ler ve genel olarak türkçe'nin yanlış imlasına ve anlatım bozukluklarına karşı hassasiyet bunlardandır. nüans farkı dedi bir arkadaş daha bugün. hem de doktora dersinde. hadi bakalım.
    3 ...
  29. 139.
  30. küçükken oturup saatlerce çekirdek ayıklardım. sonra o çekirdek içlerinin hepsini birden ağzıma atıp zevki doruk noktalarda yaşardım.

    şimdi büyüdüm.
    değişen hiçbir şey yok.

    mizah dergileri alıyorum ve haftalık dergileri 3 hafta biriktiriyorum. sonra hepsini birden 2 saat içinde okuyorum.

    takıntılıyım ama mutluyum.
    4 ...
  31. 140.
  32. halı sahada hep aynı taraftaki kaleye geçmek. işin garip yanı ise seçtiğim kalenin arkası koskoca turgutlunun mezarlığı. hayır öbür kaleyi seçsem onun arkası da ankara-izmir karayolu. sanki bir duygusallık oluştu meftalarla aramda. beni izliyorlar sanki gece 1-2 maçlarında.
    1 ...
  33. 141.
  34. tırnak yemek, gitar , çizgi film , nba , nba2k10 , basketbol , gamze şeker ,
    1 ...
  35. 142.
  36. bilgisayarı açar açmaz birşeyler indirmek istemek . sefil sefil indirecek birşeyler aramak . bulduktan sonra indirme başladığında huzurlanmak . akabinde indirilen video veya albümleri izlemeye , dinlemeye fırsat bulamamak .
    1 ...
  37. 143.
  38. ışıkları 3 kez açıp kapatmak.
    1 ...
  39. 144.
  40. -haftada 1 veya 2 haftada 1, "kilom ne alemde?" diye tartılmak. ona göre önlem almak veya almamak. tartılıyorum. 1 kilo almışsam yediklerimden kısıyorum ve hafta sonunda tartıldığımda kilo vermiş çıkıyorsam o hafta rahatça yiyip içebiliyorum. sonra bakıyorum yine almışım, yine aynı şekilde. bazen bunun ucunu kaçırdığım oluyor. 2-3 kilo aldığım oluyor, o zaman obez olacağım korkusuyla ekmek bile yemeyip sadece sebze yemekleri, salata, kepek ekmek ve bolca suya, bir de dansa dadanıp kendimi cezalandırıyorum.

    -evde kendi kendine dans etmek. yapıyorum bunu sıklıkla. kime söylediysem "o ne lan? insan kendi kendine dans eder mi?" dedi. ne var ki lan? spor yapmıyorum, dans ediyorum işte. önce bir playlist oluşturup parçaları ayarlayıp sonra kendimi justin timberlake'in dansçısı zannederek odamı pist haline getirip dans ediyorum. valla, gayet de iyi oluyor spor gibi, antrenman gibi.

    -kimsenin kıçının sıcaklığına oturamamak. genelde, toplu taşıma araçlarında (insan taşıyanlar filan varya "biz insan taşıyoruz" diyenler yani) başıma geliyor bu durum. ayakta kalmışım mesela, birisi kalkıyor inecek diye. kim olduğu, nasıl olduğu filan mühim değil. o kıçının sıcaklığı önemli orda. oturamıyorum. çoğu zaman çantamdan bir kitap ya da bir şeyler çıkarıp psikopat gibi onun üstüne oturduğum oluyor. millet manasız bi şekilde bana baksa da yapacak bir şey yok. huy olmuş. bazen mecburen oturmak zorunda kaldığım da oluyor, yanımda kitap, dergi vb.. bi şeyler olmadığında... anlatamam o acıyı. mazoşist gibi oluyorum oturmak zorunda kaldığımda. böyle bi tiksinti, bi iğrenme kendinden, bi kusma isteği baş gösteriyor bende. böyle bi olay var bünyemde.

    -sık sık el yıkamak. toplu taşıma araçlarında burnunu karıştırıp, orasını burasını kaşıyıp tutunma yerlerine dokunanları gördüğüm zamanlarda başladı bu takıntı bende. yanımda o jellerden taşıyorum ama eve gelince de okulda da sık sık tuvalete "ya ben şu elimi bi yıkayayım yaa bi dk kızlar yaa" diye gittiğim olur. huy oldu.

    -bilgisayarımı başkası kullandığında mouse ve klavyeyi dezenfekte etmek. bazen yeğenlerim, tanıdıklarım filan bilgisayarımı kullandığında (onlar gidince, şimdi yanlış anlarlar. tiksindiğimden değil aslında, huy işte.) limon kolonyası veya çeşitli camsil benzeri maddelerle temizlik yaparım.

    -yolda yürürken araba, camekan gibi yerlerden kendine bakmak. takıntı haline geldi yapacak bir şey yok. özellikle bazen kendimi görebileceğim mağaza vitrinlerinin tarafına geçiyorum. bi de arabaların da camlarından bakındığım oluyor. birinde artık nasıl bakıyorduysam, arabanın içinde de adam varmış. adam "noluyo lan?" filan oldu. ben de sanki hiçbi şey olmamış gibi, sanki adamın arabasının camını ayna niyetine kullanan ben değilmişim gibi yoluma devam ettim bir şey olmamış gibi. *

    -ayaklarımın mantar olmasından korkmak. kışın oluyor bu. ayaklarımın mantar olup tırnaklarımın şeklinin ve ayak derimin bozulmasından korkuyorum. ıslak bırakmayıp, yazın mutlaka sandalet veya açık ayakkabılar giyip dolanıyorum bu korkum yüzünden. spor ayakkabı ve converse filan terletiyor diye pek kullanmam.

    -giyeceklerimi ve ayakkabılarımı kimseye vermemek. bu da prensiplerimdendir. çok mecbur kalınmadıkça üstümün başımın, ayakkabılarımın filan kimse tarafından giyilmesini istemem. kolay kolay da kimseye üst baş vermem bi kuzenim hariç. ne bileyim? herkesin vücut şekli farklı, ten kokusu farklı, kullanım stili farklı... ne gerek var? birinde mesela, heveslenip fuşya bir topuklu taşlı ayakkabı almıştım. çok tatlı bi ayakkabıydı. 1-2 defa başka bi kuzenim alıp giydi ve ayakkabı gözümden düştü adeta. "al senin olsun ya ben giymek istemiyorum artık" diyip ona verdim. yani, üst baş, ayakkabı gibi şeylerimi başkaları giyince bir daha giymek veya kullanmak istemiyorum. o yüzden de kolay kolay (hatta hiç desem yeridir) kimseye vermem onları prensip olarak.

    amma çok takıntım varmış be. *
    3 ...
  41. 145.
  42. 146.
  43. 147.
  44. herhangi bir şey için sayı sayarsam o sayıyı kesinlikle tek bitirmem. mutlaka çift olmalıdır. yoksa duramam.* *
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük