Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
içkiye benzer bir şey var bu havalarda
Kötü ediyor insanı, kötü...
Hele bir hasretlik oldu mu serde;
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde.
Dertli ediyor insanı, dertli.
içkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş.
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
Git iş işten geçmeden, çok geç
olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan
git!
Git de şen şakrak geçen günlerine
gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde
bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada
kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle
dolmasınlar.
Mademki benli hayat sana kafes
kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın
izin.
Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla
bilirler.
Sanırlar ki sen beni biricik yar
saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var
saymıştın.
Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra
bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk
kadar ırak!
Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi
gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm
yetmez.
Her darbene tahammül edecektir
bedenim,
Gururum mani olur perişanıma
benim.
Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
Henüz layık değilken tomurcuk kadar
aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden
başka!
Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh
içecekler!
Mademki aşk tablosunun takdirinden
acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern
resimler çizsin.
Ne vedaya gerek var, ne de mektuba
hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç
et!
Güllere de aşk olsun gene sen
kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen
çıkacaksan!
Kopsun nerden inceyse artık bu bağ,
bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim
gördüğüm.
Korkulu düşlerimi yorumdan
kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!
Git iş işten geçmeden, çok geç
olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan
git! ...
Cemal Safi
içimden hep iyilik geliyor
Yaşadığımız dünyayı seviyorum
Kin tutmak benim harcım değil
Çektiğim bütün sıkıntıları unuttum
Parasız pulsuzum ne çıkar
Gelecek güzel günlere inanıyorum
Gelecek güzel günlere
Sonunda galip geleceğine eminim
iyiliğin, zekânın ve cesaretin
imanım var zaferine
Aşkın, adaletin ve hürriyetin
...
Necati CUMALI
Yürü bre ehli deve endamını göreyim.
Sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim.
Mecnun gibi top muyum bir am için
öleyim.
Leylayı da sikeyim mecnunu da sikeyim. Bana yar olmayan karının izzetini
itibarini sikeyim.
Yansın karıların alayı su veren itfaiyenin
hortumunu sikeyim. Düşmüşüz bir orospunun belasina,
Koymadik diye taaa amının ortasina.
Kader böyle yazmış hatırasına,
Ben böyle hatiranin hikayesini sikeyim. Kerem dagları deler bir amcık uğruna,
Aslı gitsin de, ona buna vurdura.
Bir kari için değer mi hiç bütün bunlara,
Her taraf amcık dolu mala iyi vurana. Fuzuli am pesine düştün gurbete.
Am serindir, am derindir, şifa verir
Millete.
Ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte.
Bu gidişle, yarrrağımı gidersin cennete.
öyle bir hayat yaşıyorum ki,
cenneti de gördüm, cehennemi de
öyle bir aşk yaşadım ki,
tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
bazıları seyrederken hayatı en önden,
kendime bir sahne buldum oynadım.
öyle bir rol vermişler ki,
okudum okudum anlamadım.
kendi kendime konuştum bazen evimde,
hem kızdım, hem güldüm halime,
sonra dedim ki söz ver kendine
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
öyle çok değerliymiş ki zaman,
hep acele etmem bundan, anladım...
Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...
Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.
içim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...
Yazar : AHMED ARiF
içime işleyen acıyı size değil
bir suya bırakmayı ögrendim
dal olmaktan vazgeçeli çok oldu
bu yüzden ne bir ağacım var
bana beden
ne de çiçek açacak benden... *
Aysel Git Başımdan
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim icin kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
Aysel git başımdan seni seviyorum...
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bir akşam korkudan gözleri sislenir.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır, sanmayın ki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir.
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yanlızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gök yüzünde birer buluttular
nereye kayboldular şimdi kim bilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir...
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan
kadınlar susarak giderler,
çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için.
birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez.
erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der.
erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.
kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar.
bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar.
sonunda pes eden adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır.
genellikle ne cevap alır? abuk subuk konuşma!
gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır.
yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa;erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının.
yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur.
daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
kadın susarak gider!
en önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir.
o gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir.
ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir.
yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir.
kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir.
her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider.
ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır.
bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...