ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
i̇yisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
toprağa beraber dalacağız.
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
ben
daha ölümü düşünmüyorum.
ben daha bir çocuk doğuracağım
hayat taşıyor içimden.
kaynıyor kanım.
yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
ama ölüm de korkutmuyor beni.
yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
içimden bir şey :
belki diyor
--spoiler--
ağlasam sesimi duyar mısın mısralarımda. dokunabilir misin. gözyaşlarıma,ellerinle? bilmezdim şarkıların bu kadar güzel. kelimelerinse yetersiz olduğunu
--spoiler--
izmir sessiz,
izmir yorgun,
izmir durgun..
izmir halimi biliyor sanki!
O yüzden ne yazı yaşıyor bugün, ne de kışı..
Bulutlar şubattan kalma silik,
Yakıcı güneş temmuzdan..
Biri yalnızlıktan hüzün getirmiş,
Öteki aşktan bir tutam ümit..
Yalnızlığımla daha anlamlı,
Ayrılığımla daha yorgun bir izmir...
***********
Kimin yazdığını bilmememe rağmen çok sevdiğim bir şiirdir..
seni düşünmek güzel ümitli bir şey,
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi..
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben şarkı dinlemek değil,söylemek istiyorum..
mutluluğa hep geç kalırım
hep erken giderim mutsuzluğa
ya herşey bitmiştir çoktan
ya hiç bir şey başlamamış
öyle bir zamanına geldin ki yaşamın
ölüme erken seviye geç
yine gecikmişim bağışla sevgilim
seviye on kala ölüme beş.
Kireç badanalı duvara,
kömürle adını yazdım
bir gemi resmi çizdim üstüne
balıklarını dizdim
gemi aldı götürdü seni
tükürdüm mavisine,
sildim denizlerini bozdum
zamanı yıllarla tartanlar
yanılırlar
hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle
hatta çoğu zaman kendiyle bile
yaşanır, içini tohuma bırakır
geçer gider
geçmez sandıkların bile
hiçbir geçen tartılmaz kalanla
neyin kaldığını çoğu kez kendi de bilmezken insan
kimse kimse kimse
sahi kimse
ya da hiç kimse
söylediklerimden çok
sustuklarım
seçtiklerimden çok
reddedilmek için
ne kadar varsam
o kadar kimseyim kendime
güç kötü bir şey
kaderken de
kaldıramazken de
güç kötü bir şey
güçlüyken de
güçsüzken de
kaldığın yerden devam etmenin karanlığı
benzemiyor hiçbir çaresizliğe
kimin kaldığı yer var ki dünyada
kaldım sandığın yer
bizden geçendir çoğunlukla
içimizi parçalaya çoğalta
hâlâ gittiğim sona aceleci adımlarla
bütün iş birinin dediği gibi,
yavaşça acele etmek aslında
ölene kadar yavaşla işte
ölene kadar yavaşla
ne başkalaştırırsan o kadarsın
başkalarının imtihanlarından büyük gelecekler umma
çaresizlik bile bizden bir başkası yapmaya yetmez
bize biçilmiş döngüye katlanırız yalnızca
bir bakıma hiçbir yerdeyiz
bir bakıma yalnızca buradayız
var oluşumuzun ağırlığı altında ezilirken yapayalnız
ait olduğunu sandığın bütün grupların içinde yapayalnız
reddin imkânları sayım kayıpları yoklama kaçakları
sanma ki hayat bizi bekler başka kıyılarda
oysa biz buradayız
halsiz, kanıtsız
yılların neyi tarttığını bile bilmeden
kendi gücümüzün altında azala azala
kollarımız kadar kulaç kalplerimiz kadar sahil
hiçbir adanın almadığı yalnızlarız,
tamamlanmamış haritasında
define ve varlık
geleceğin tarihe dağıttığı kayıplar
bir gün birbirini bulmanın umuduyla
gölgemizle barışmanın uzun yolculuğu: büyümek
kendiyle tanışmayı erteler insan çoğu zaman
hayat yanlışlarla kısalır
başka biri olarak girdiğimiz bir kapıdan
bir diğeri olarak çıkarız
gündeliğe katlanmak için başkalarını kandırırken kendimizi yanıltırız
içimizi denerken yüzeriz farklı yüzlerle kendi içimizde bile
bu yüzden aşk yalnızca bir fikirdir
bu sefer gerçekleştirdiğini sandığın bir fikir
hep öyle oldu bende
hep saklı kaldı içimdeki anahtar
ve hep aynı kilitte kırıldı
fikirler de zamanla değişir
kırıldıkları yerde
kırıldıkları yer her şeyi değiştirir
zamanla bir şey söylemez artık kırılmak bile
sonra başka bir başlangıcın kapısında
aynı korkularla kalakalırız
daha önce de söylemiştim:
kimse yoktur kimsenin kimsesizliğine
her şiirin gizi başka bir şiirle
açıklar kendini
demiştim ya, hep öyle oldu bende
böyle katlandım kimsesizliğe
o birini ararken bile biliyordum
hiç kimse hiç kimse hiç kimse.
üstad necip fazıl kısakürek in inanılmaz söz sanatları ile dolu o kadar çok dizeleri varki hangisi yazsa diye insan tereddütte kalır
Zindan iki hece. Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!