sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    173.
  1. --spoiler--
    Gittin...

    şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana...
    --spoiler--
    2 ...
  2. 174.
  3. En güzel günlerimin
    üç melun adamı var:
    Ben sokakta rastlasam bile tanımayayım diye
    en güzel günlerimin bu üç melun adamını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın camını..
    En güzel günlerimin
    üç melun adamı var:
    Biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi.
    Düşmanımdır ikisi..
    Sana gelince...
    Yazıyorsun.
    Okuyorum.
    Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
    insanın bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
    Ne yazık!..
    Ne kadar
    beraber geçmiş günlerimiz var;
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz..
    Kalbimin kanıyla götüreceğim,
    ebediyete,
    ben o günleri.
    Sana gelince, sen o günleri
    -kendi oğluyla yatan,
    -kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun!.
    Satıyorsun:
    günde on kaat,
    bir çift rugan pabuç,
    sıcak bir döşek,
    ve üç yüz papellik rahat için...
    En güzel günlerimin
    üç melun adamı var:
    Biri sensin,
    Biri o,
    biri ötekisi.
    Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
    Sana gelince;
    Ne ben Sezarım,
    Ne de sen Brütüssün.
    Ne ben sana kızarım,
    ne de zatın zahmet edip bana küssün.
    Artık seninle biz,
    düşman bile değiliz!

    nazım hikmet ran
    1 ...
  4. 175.
  5. Bir gün deniz ölgündü. Bir oltayla balıkta,

    Kuşlar gibi yalnız, yapayalnızdım açıkta.

    Şehrin eleminden bir uzak merhaledeydim,

    Fânîleri gökten ayıran perdeye değdim.

    Rüzgârlara benzer bir uğultuyla sulardan,

    Sesler geliyor sandım ilâhî kuğulardan.

    Her an daha coşkun, daha yüksek, daha gergin,

    Binlerce ağızdan bir ilâhî gibi engin

    Sesler denizin ufkunu uçtan uca sardı,

    Benzim, ölümün şi'ri yayıldıkça, sarardı.

    Kalbimse bu hengâmede kuşlar gibi ürkek,

    Kalbim heyecandan dedi: "Artık dönelim, çek!

    Kâfî!.. **ülerden gelen âhenge kapılma!"

    Birdenbire hissettim ufuktan bir atılma.

    Baktım ki deniz insanı durgun suyu yardı,

    Bir dev gibi mûnis ve yosun saçları vardı.

    Durdum, dedi:

    "Mâdam ki deniz rûhuna sır verdi sesinden.

    Gel kurtul o dar varlığının hendesesinden!

    Son zevkin eğer aşk ise ummâna karış, tat!

    Boynundan o cânan dediğin lâşeyi silk, at!

    Kirpikleri süzgün o ihânet dolu gözler,

    Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler.

    Aldanma ki sen bir susamış rûh, o bir aç;

    Sen bir susamış rûh, o bütün ten ve biraz saç.

    Ummâna çıkar burda bugün beklediğin yol,

    At kalbini girdâba, açıl engine, rûh ol!".
    0 ...
  6. 176.
  7. Mona Roza, siyah güller, ak güller
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
    Kanadı kırık kuş merhamet ister
    Ah, senin yüzünden kana batacak
    Mona Roza, siyah güller, ak güller

    Ulur Aya karşı kirli çakallar
    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
    Mona Roza, bugün bende bir hal var
    Yağmur iğri iğri düşer toprağa
    Ulur aya karşı kirli çakallar

    Açma pencereni perdeleri çek
    Mona Roza seni görmemeliyim
    Bir bakışın ölmem için yetecek
    Anla Mona Roza, ben bir deliyim
    Açma pencereni perdeleri çek

    Zeytin Ağaçları söğüt gölgesi
    Bende çıkar güneş aydınlığa
    Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
    Seni hatırlatıyor her zaman bana
    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
    Işıksız ruhumu sallar da durur
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar

    Ellerin ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi
    Ellerinden belli oluyor bir kadın
    Denizin dibinde geziyor gibi
    Ellerin ellerin ve parmakların

    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
    Saat onikidir, södü lambalar
    Uyu da turnalar girsin Rüyana
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

    Akşamları gelir incir kuşları
    Konar bahçenin incirlerine
    Kiminin rengi ak, kimisi sarı
    Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
    Akşamları gelir incir kuşları

    Ki, ben, Mona Roza bulurum seni
    incir kuşlarının bakışlarında
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni
    O masum bakışlar Su kenarında
    Ki, ben, Mona Roza bulurum seni

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
    Henüz dinlemedin benden türküler
    Benim aşkım sığmaz öyle her saza
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

    Artık inan bana muhacir kızı
    Dinle ve kabul et itirafımı
    Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
    Alev Alev sardı her tarafımı
    Artık inan bana muhacir kızı

    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
    Birgün gözlerimin ta içine bak
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

    Altın bilezikler, o kokulu ten
    Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
    Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen
    Bir tüy ki, kapalı gece ve Güne
    Altın bilezikler, o kokulu ten

    Mona Roza, siyah güller, ak güller
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
    Kanadı kırık kuş merhamet ister
    Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
    Mona Roza, siyah güller, ak güller.

    Sezai KarakoÇ (MONA ROZA)
    0 ...
  8. 177.
  9. AYSEL GiT BAŞIMDAN

    Aysel git başımdan ben sana göre değilim
    Ölümüm birden olacak seziyorum.
    Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    Aysel git başımdan istemiyorum.

    Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    Dağıtır gecelerim sarışınlığını
    Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Benim icin kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    Islığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    Acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

    Sevindiğim anda sen üzülürsün.
    Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    Sakın başka bir şey getirme aklına.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
    Aysel git başımdan seni seviyorum...

    attila ilhan
    1 ...
  10. 178.
  11. Ben Senden Önce Ölmek isterim

    Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    Iyisi mi,beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni gorebilesin
    Fedakarliğimi anlıyorsun
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşiyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacagız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    Bu düzelir herhalde.
    nazım'ın pirayesi
    0 ...
  12. 179.
  13. Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler
    Gülüşün hep deniz kenarı bana
    Sen bir adım attığında göreceksin
    Elinde balonlarla bekleyen o adam benim
    Aldığım en derin nefessin sen.
    Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde
    Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni

    'ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede
    üşüyorsun'
    0 ...
  14. 180.
  15. Ölü Adamın Kaçışı

    Kaç bahar geçti gidişimden sonra...
    Kaç kara kış karşıladı yalnızlıklarımı...
    Kaç papatya saydım acaba seviyor mu diye...
    Kaçıncı asırı bu sensizliğimin...
    Kaç yıl geçti ömrümden,eriyip giden usul usul...
    Kaç damla kan damladı gözlerimden yollarıma buralardan uzaklaşırken...
    Kaçıncı kurşun bu yüreğime sıkılan, acıtan ama öldürmeyen...
    Kaçıncı ihanet bu kurşunlardan daha acımasız olan...
    Kaçıncı ölüm yıldönümü bu kara sevdamın...
    Kaç kez kaçtı bu adam anılarından...

    *
    1 ...
  16. 181.
  17. - “iyi saatte olsunlar” Atalar sözü –

    Kızgın benizleriz ki parıldar görünmeden,

    Titrer yanında bizleri bir lâhza vehmeden.



    Vicdanların azâbıyız onlar tanır bizi;

    Tâzîb için ziyârete gelmiş sanır bizi.



    Her suçlunun başında hayâlî cezâsıyız,

    Her âşık aldatan kadının kalb ezâsıyız.



    Bir cinsimiz azâb ise vicdan ve hislere,

    Bir cinsimiz de var ki belâdır nefislere.



    Lâkin bu cinsimiz daha dişlek ve zorludur,

    Vicdânı olmıyanları nefsinde korkutur.



    Dünyâda korku nâmına bizler de olmasak,

    Bilmezdi âdem-oğlu nedir şerr için yasak.



    Bir def’a hisseden bizi! Bildin mi kimleriz?

    Cinler veyâhut onlara benzer vehimleriz.
    0 ...
  18. 182.
  19. LiMAN KIRINTILARı

    Bahamalı martılar beni çağırdı
    bir ikinci bahar gecesi.
    Yalan söyledim
    yırtık blucinli tayfalara
    Seni sevmediğimi söyledim.
    Oysa rıhtımlar
    en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu
    Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı;
    Hastaydım
    kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma
    Seni unutmak gerekiyordu...

    Bahamalı martılar beni çağırdı
    bir ikinci bahar gecesi.
    iskele fenerlerinin altında oturup
    seni bekledim sevgilim
    Ellerim ıslaktı, gözlerim ıslaktı.
    Gelip caydırabilirdin beni gitmekten
    Oturup sigara içer, anlaşabilirdik...
    Sana tapacağım yalan değildi
    benim olursan
    Seni seviyordum, seni istiyordum...
    Bahamalı martılar beni çağırdı
    bir ikinci bahar gecesi.
    Filler gibi içtim liman meyhanelerinde;
    seni unutmak için içtim...
    Senin sokağında geceler yıldızsızdı
    senin sokağında gece yağmur yağıyordu
    Ben zayıftım, çabuk ıslanıyordum
    Bana sevmek yaramıyordu,
    ben sevilemiyordum...
    Bahamalı martılar beni çağırdı
    bir ikinci bahar gecesi.
    Sana bırakacağım bu kentin
    üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm
    Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi
    ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi
    Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor,
    üçüncüsü bana git dediğin yerdi
    işte bu mısraları orda karalıyorum;
    işte demir aldı şilebimiz
    Gidiyor, gidiyor, gidiyorum...

    Edgar Allan Poe
    1 ...
  20. 183.
  21. Nice günün nice gecen
    dişlenmiş tırnaklanmış
    nice günün nice gecen
    sevdaların yağmalanmış

    nice günün nice gecen
    deşilmiş parçalanmış
    nice günün nice gecen
    yavruların boğazlanmış

    nice günün nice gecen
    ezilmiş kırbaçlanmış
    nice günün nice gecen
    şarkıların ağulanmış

    nice günün nice gecen
    karanlık hücrelerde
    paslan...mış kancalarda
    kudurmuş pençelerde
    eşilmiş ayıklanmış

    nice günün nice gecen
    ey yoksul insan
    ey yoksulun yoldaşı
    ey yoksul yoldaşına sırdaş olan
    ey yoksul yoldaşının sırdaşına arkadaş
    ey anaların çığlığıyla ürperen
    ey ürperenin kardeşi
    ey yurtsuz adam
    oğlunu yitirmiş baba
    babası vurulmuş çocuk
    ey yâri yâresi olmuş kadın
    şarkısı yasak ozan
    yolunmuş çiçek
    ürkütülmüş güvercin
    urgandaki
    hücredeki
    sürgündeki
    ey duvağı yırtılmış gelin
    sırtından vurulmuş genç
    torunu çalınmış dede
    açlığa oyulmuş bebek
    sürgündeki
    namludaki
    duvardaki
    ey göğsü dağlanmış esir
    nice günün nice gecen
    yaşamak uğruna yaralıdır
    ey "zincirlerinden başka
    kaybedecek şeyi olmayan"
    insanca yaşamak isteğiyle suçluysan
    hayatta olmanın onuru da yaralı
    ey hayata sevdalı esir
    dünümüzde
    günümüzde
    tenimizde bu yara
    "bizi kurtaracak olan
    kendi kollarımızdır."

    Nihat Behram.
    0 ...
  22. 184.
  23. bedri rahmi eyüboğlu - sitem

    Önde zeytin ağaçları arkasında yar
    Sene 1946
    Mevsim
    Sonbahar
    Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
    Dalları neyleyim.
    Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

    Yar yar!..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
    Değirmen misali döner başım
    Sevda değil bu bir hışım
    Gel gör beni darmadağın
    Tel tel çözülüp kalmışım.
    Yar yar
    Canımın çekirdeğinde diken
    Gözümün bebeğinde sitem var
    0 ...
  24. 185.
  25. murathan mungan - kilit taşı

    ve en sevdiğim yeri..

    bunca yil ölümün kulaginda sakli kalmis masal
    hep dünmüs gibi zamanin kalbinde tasinan karanlik takvim
    sayfasini açar, saatini seçer
    büyük konusmasin hiçbir sifre
    hayat kelimelerden daha büyük
    günes saatiyle döner bir gün
    herkesin yasaminin zeminine dösenmis agir, yekpare kilit tasi
    kendi elimizle açilir kaç yildir esiginde bekledigimiz büyük kapi
    herkes intihar ettigimizi sanir
    0 ...
  26. 186.
  27. Her seyin siradanlastigi bir dünyada
    bazen kaybetmek en dogru seçimdir.
    Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçistir.
    2 ...
  28. 187.
  29. emperyal oteli- attila ilhan.
    vurdun kanıma girdin, kabulümsün..
    0 ...
  30. 188.
  31. Aziz Nesin-Bağışla,

    "...Yine geç kalmışım bağışla sevgilim
    Sevgiye on kala ölüme beş"
    0 ...
  32. 189.
  33. ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda
    dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle,
    bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
    bu derde düşmeden önce.
    bir yer var biliyorum
    herşeyi söylemek mümkün
    epeyce yaklaşmışım, duyuyorum
    anlatamıyorum.
    1 ...
  34. 190.
  35. seni seviyorum demek isterdim
    ölesiye bir duyguyla,
    taparcasına dil dökmek
    ve saçlarım ağarmadan söylemek isterdim

    seni sarmak isterdim sonsuzlukla
    delicesine sevmek
    bir sarhoş gibi adını sayıklamak
    ve bağırarak kollarında ölmek isterdim

    ahmet kutsi tecer
    0 ...
  36. 191.
  37. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
    Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
    bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
    66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
    Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
    "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
    hainiyim, ben vatan hainiyim.
    Vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
    ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    Nazım Hikmet.
    0 ...
  38. 192.
  39. (bkz: fahriye abla)

    anlatılanı bire bir yaşamasam dahi bana, sanki önceden bir fahriye ablam varmış da ondan uzaklaşmışım hissi veren ilginç ve bana göre hüzünlü* bir şiirdir.**
    0 ...
  40. 193.
  41. 194.
  42. Senin Korkularını Benim inceliğimi

    Ayrılık ne biliyor musun?
    Ne araya yolların girmesi,
    ne kapanan kapılar,
    ne yıldız kayması gecede,
    ne ceplerde tren tarifesi,
    ne de turna katarı gökte.

    insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

    ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
    birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
    Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
    duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
    Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
    Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
    Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
    Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
    iki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
    hüznün arması ayrılık.

    O küçük ölüm!

    Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

    Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
    Ben bulutları gösterirken,
    bulmacanın beş harfli yemek sorusuna; yanıt aramanla halkalanmış,
    Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı
    türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
    Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
    bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?
    diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

    Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
    bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
    Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
    Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....

    Ne mi yapacağım bundan sonra?

    Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
    Şiir yazmayacağım bir süre,
    Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
    Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
    Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
    Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
    Trafik polislerine adres sormayacağım,
    Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....

    Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

    Tenin tenime bu kadar sinmişken,
    ömrüm azala azala önümden akarken,
    gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
    Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
    bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.

    Şükrü Erbaş
    0 ...
  43. 195.
  44. Kırılgan bir çocuğum ben
    Yüreğim cam kırığı
    Bütün duygulardan önce
    Öğrendim ayrılığı
    Saldırgan diyorlar bana
    Oysa kırılganım ben
    Gözyaşlarım mücevher
    Saklıyorum herkesten
    Ürküyorlar gözümdeki ateşten
    Ürküyorlar dilimdeki zehirden
    Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
    gözükara cesaretimden
    Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
    Bir yanı çılgın dağ doruğu.
    Oysa böyle yapmasam ben
    Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
    Bir yanım çılgın nar ağacı
    Bir yanım buz sarayı ...

    Murathan Mungan
    0 ...
  45. 196.
  46. I love your eyes, my darling friend,
    Their play so passionate and brightening
    When a sudden stare up you send
    And like a heaven-blown lightning
    It'd take in all from end to end
    But there's more that admire;
    Your eyes when they're downcast
    In bursts of love-inspired fire,
    And through the eyelash goes fast
    A Somber, dull call of desire..*
    1 ...
  47. 197.
  48. Hani söz vermiştik,alemi ervahta,
    Belâ demiştik elestü Birabbiküm sualine,
    Yaratıcı,rızık verici ve yegane kanun koyucu olarak
    Allahtan başka ilah , önder olarakta onun resulünden başkasını tanımıyacaktık.
    Hani söz vermiştik...

    Hani söz vermiştik,

    Erkamın evinde hangi şart ve ortamda olursa olsun,
    ilayı Kelimetullah misyonunu yürütecek,
    Musibetlerden yılmayacak
    Hiçbir tehditten korkmayacak,
    Gerekirse ölümlerin en güzeline talip olacaktık

    Hani söz vermiştik Akabe tepesinde...

    Kendimizi ve ailemizi koruduğumuz gibi,
    Kanımızla,malımızla ve canımızla koruyacaktık resulullahı,
    Hani söz vermiştik akabe tepesinde...
    Doğru olan herşeyde resule itaat edecektik.
    Rabbani davayı elden ele gönülden gönüle
    Balçıkla sıvanmayan hakikat güneşini cihadsız ve şehadetsiz bırakarak lekelemeyecektik...

    Hani söz vermiştik medinede ,

    Dünya kardeşliğinin en güzel teşekkül etmeye başladığı medinede,
    Kıyamete kadar tüm müslümanlar kardeş olacaktı ve bizler,
    Ve Bizler muhakkak ki müminler kardeştir fermanı ilahısına gönülden bağlanacak,
    Vücudun azaları gibi,birbirimizin derdiyle dertlenip sevinçlerimize ortak olacak,
    Komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturuna ,
    Evrensel komşuluk bildirisine
    Kardeşliğin en alt eşiği olarak bakacaktık.

    Hani söz vermiştik rıdvanda,

    Başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktık.
    Nemlenmemiş bir gözü,
    Yara almamış ,çile çekmemiş bir bedeni mevlaya sunmayacaktık
    Mücadelesiz ve vuslata özlemsiz geçen bir günü yaşanmamış kabul edip,
    Doğarken nişanlandığımız ölümle ,
    Cihad masasında şehadet gömleğini giyerek,
    Nikahlanacağımız günün hasretiyle yanıp tutuşacaktık,

    Hani söz vermiştik...

    Ayaklarımızı vura vura mekkeye girerken,
    Dinime namusuma göz diken zalimler tekrar iş başına gelirse,
    Mukaddes beldelere ebreheler tekrar saldırırsa,
    Bizde kanatlanıp uçacak,mevlamızın ebabil kuşları olmaya talip olacaktık.

    Hani söz vermiştik veda haccında resulullaha,

    Cahiliye adetlerini bir daha diriltmemek üzere kökünden kurutacaktık,
    Miras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacak,
    Ahkam-ı kuraniyyeyi tüm dünyaya hakim kılacaktık,
    Ahde vefa gösteremedik ALLAHIM,
    Zihinlerdeki hatırasını çoktan silmiştik,
    Şehadet mi?
    Çok uzaktı bizden,tanımıyorduk onu,
    Sözlüklerimizden bile çıkarmıştık.
    Çile çekmeye yanaşmadık,öyle eğildik,öyle eğildik ki,
    Doğrulacak ne bir belimiz,kaldıracak ne bir başımız kaldı,
    Utanıyoruz ALLAHIM.

    Nemlenmemiş bir gözle yara almamış bir bedenle huzuruna varmaya
    Utanıyoruz,...
    Ahde vefa gösteremedik ALLAHIM bunu biliyoruz,
    Ama şunuda biliyoruz ki
    Rahmet deryanda ufacık bir damlayız,
    Yüzümüz yerde ama
    AFFET ALLAHIM AFFET.....
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük