Yaşıyorsun uzağımda
Yoksun işte..
Belki mutlusun,
Belki de istediğin gibi gitmiyor hayat !?
Öyle ya da böyle,
Mutluluğuna duacıyım...
Beni unut, en mutlu uykulara yat...
Sen yine de indirme yüzünden tebessümü...
Yakışıyor..
Var mı seni görmeden duracak bir ayna?
Yok!
O halde kendini kıskanmak istemiyorsan bakma bana!
Çıkarsız bir eskici olduğumu sana daha önce söylemiştim?
Kahkahaların tükendiğinde bana haber ver
Sana yeni gülüşler getireyim...
Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık.
itten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
ille de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık.
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden
Diyorlar:Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum
içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.
ben hep çabuk çekilen tetiğe yaşadım
yemin ettim
yüreğimdeki ve bedenimdeki
bütün yaralar adına
yüzünün kuyusuna düştüğüm kuytuda
sana olanca aydınlığım ve karanlığımla baktım
aşktan yorgun düştü dinim
dağıldı kehribarım
gül ve buğday yetiştiren ömrüm adına yemin ederim ki
ben seçmedim bu ölümü
kaçmasan vurmayacaktım.
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Sıra hep son kadehe geliyordu
Dudakların başkalarının masasında lâle
Ben boynumdaki ipe bir düğüm daha atıyordum
Peşinden başka gidecek yer yoktu
Seni artık hiç sevmediğim halde
Senin o eskisi olmamana imkân yoktu
Ama inadından yapıyordun bunu Cemile
inattandı hep o içip içip gitmeler
Bense boşalttığın kadehleri satın alıyordum
Enayilik ettiğimi bile bile
Hele o çıkışın yok mu kapıdan
O Allahın belâsı herifle
Başkasının olmayı bir türlü beceremiyordun
Millet arkandan gülüyordu
Düştüğün hale...
Aşktır, yırtıldı yırtılacak bir anı gibi
eski sesli haziranın tam ortasından,
tam duyuldu duyulacak derken yalnızlığın
sesi aşktır, açılır bir şiirin her yerinde:
-Yalnızlık kokuyorsun demiş miydi Edip Bey,
öyleyse haziran kokuyorsun demiştir bir de
şunu: Bir anıya bir başka anıdan ne
kalır, elbet aşkın ortasında haziran kalır!
Bir yazı bile şurda-burda birlikte
tamamlamadan henüz, bir yaz daha
çıkarma telaşından sakın! Ne haziran
kalır geriye ne o adamla kadın!
Şimdiden teşekkürler bir anıyı böyle
dayanıklı kılan iyiliğine, aşkın
ve haziranın trenini kaçırma, ocakta
ateşçi ol ve öv onu, hızlı geçen
şubatta yavaşlığına bak kırların, martta
makas değiştir, istasyonda bekleyen çocuğu
benim için öp, o senin çocukluğun!
Mayısı havalandır, sonrası hazirandır...
matruşka bir hayat benimkisi
Açıldıkça ufalırken bir yanım,
Bir tarafım büyüyorsa gitgide
Herkesten ve herseyden bagimsiz,
ve her seferinde;
Şasırtıyorum aslında aynı olusumla
insanlığı....
evet süzme balım
evet sensin en güzeli yalan dünyanın
hala her şeyimsin aşkın kimyasına inat.
daha ne kadar sürer bilemem
bu tacı kutsanmamış saltanat.
suya bir resim çiz ki ikimize benzesin
istersen arka fona kara bulutları tak.
es cenaptan. es şimalimden
es tozu dumana katarak.
dolu dizgin bizi eskitmede olan zamana inat
gülümse belli belirsiz.
gülümse çizdiğin resmi yutan
o azgın sulara bakarak.
ya da sazına tak dillenmemiş türküyü
tilkiye ya kargayı sor ya kürkünü
fark etmez nasılsa dinlemez seni.
ya dikenli telde tüyleri
Ya kümeste barut kokulu külleri.
bırak dik kalsın kuyruğu
nasılsa sayılı bitecek günleri.
ya bir bardak rakının renginde kaybol
kapat gözlerini.
ya da sazına tak dillenmemiş türküyü.
yaşat sözlerini.
ya dikene dokunmayı öğren ellerin kanamadan
alacasında gel akşamın uzamadan önce gölgeler
dokun yüreğimdekilere birer birer.
aşıma düş. ya neşeden ya acıdan.
düşlerime astım ya seni kaçışın yok
ne geceden ne bacadan.
sende yaprak rengi bir gömlek
bende al tonlarda bir fistan
olsun... yakışır be anam.
atması benden tutması senden.
gayrı sen bilin
bundan öte anlatamam
adak taşımdaki isim falsızlığımdaki adam
ya dikene dokunmayı öğren ellerin kanamadan
ya da uzaktan seyret yaşama sokulmadan
ya da anıları unut vakit geldiği zaman
şal kırmızı gül de aynı şimdi boğaların zamanı.
tül ince sihir de öyle bozma bu anı.
ya sessizliğime sığın kurtulmak için çığlığımdan
ya da gülleri unut vakit geldiği zaman
mum ışığı yetmez. yetmez dalgaların sesi.
deniz fenerlerini çağır yıkılıyor kız kulesi.
ya yokluğuma sığın kurtulmak için varlığımdan
ya da anıları unut vakit geldiği zaman.*
dolarsız gönlüme ne etki eder euro, ne de sterlin!
of be güzelim şunu bil! benim ilacım sensin...
lalelerle kuşattım dış cephemin dört yAnını,
aşk içinde boğuluyorum, sarmalıyıver bağrımı!
risk aldım ölüyorum, tutuver kalbimi, tutuver aşkımı!
Kandıramadım seni süslü cümlelerle
Gurur yaptım söyleyemedim;terketme!
Bense hiç değmeyecek birine bile dedim ya;gitme
Sende tutuldum kaldım sessizce,
Giderken sarıldın ya sadece
Keşke sarılırken baksaydın gözlerime
tahir olmak ta ayıp değil
zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
bütün iş tahir ile zühre olabilmekte yani yürekte....
mesela bir barikatta döğüşerek
mesela kuzey kutbu'nu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
tahir olmak ta ayıp değil zühre olmak ta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahir'i zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi tahir ne kaybederdi tahir'liğinden
tahir olmak ta ayıp değil
zühre olmak ta
hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil...