sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    450.
  1. alıp da giymeye kıyamadıgım
    yünlü pamuklu yumuşak bir kıyafet gibi ,
    kaldi aşkımız ortada
    kimbilir tenime ne kadar güzel dokunurdun.
    ne zaman gelip gidecegini bilmedigim gecelerde
    kimbilir belki de son dem'imdin.

    bilmezdik ki o günler kaçirdigimiz rüzgarları
    seninle ben hep yarindim
    şimdi çokça dün aklimda
    aldın yerini anlatamayacak anılarim arasinda
    benimde güneşim batti
    ama tek bi farkla doğmadan..
    şimdi sevgi yine var her yerde her sahnede
    ama ben öndeyim artık
    alkışlarim seninle.....

    ve ben seni hala seviyorum...
    dudaktan ve hiç azalmadan
    sana sormadan izin almadan.
    alip da giyemedigim yünlü pamuksu yumuşak bir kıyafet gibi kaldı aşkımız..
    kimbilir belki sen şimdi ne güzel dokunurdun tenime..
    1 ...
  2. 451.
  3. Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var.
    Ve sen onu silemezsin, söküp atamazsın,... ne kadar uğraşsan da seninle beraber büyür içindeki sızı.
    ilk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda. .
    Unutma! Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın. Sitemler öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın.
    Dilinde küfür elinde kadeh, eksik olmaz. Günler böyle geçer alışırsın.
    Unutma! Sabahlar artık gecikir. ister sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir.
    Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir fena zehirlenirsin.
    Unutma! Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın.
    Aşk konuşulduğunda sen susacaksın, of'larla ah'larla başlayacaksın her cümleye.
    Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.
    Unutma! Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın. Biri seni bulacak. .
    Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin.
    Ne kadar dirensen de nafile. insansın sonuçta seveceksin.
    Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
    Sök at kafandan acaba'ları! Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz.
    Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez.
    Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında? Bir daha ölmezsin.

    küsülmez sevdalara can yücel
    2 ...
  4. 452.
  5. 453.
  6. sisler bulvarı'na akşam çökmüştü

    omuzlarımıza çoktan çökmüştü

    kesik birer kol gibi yalnızdık

    dağlarda ateşler yanmıyordu

    deniz fenerleri sönmüştü

    birbirimizin gözlerini arıyorduk.

    (bkz: sisler bulvarı)
    2 ...
  7. 454.
  8. 455.
  9. Ne ararsın Tanrı ile aramda?
    Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
    Hakikaten gözün yoksa haramda,
    Başı açığa neden türban sorarsın?

    Rakı, şarap içiyorsam sana ne.
    Yoksa sana bir zararım içerim.
    ikimiz de gelsek kıldan köprüye
    Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

    Esir iken mümkün müdür ibadet?
    Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.
    Senin gibi dürzülerin yüzünden,
    Dininden de soğuyacak bu millet.

    işgaldeki hali sakın unutma,
    Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
    Sen anandan yine çıkardın amma,
    Baban kimdi bilemezdin şerefsiz...
    2 ...
  10. 456.
  11. Şimdi bütün anmalar bir susmanın içinde..
    Şimdi bütün susmalar bir odanın içinde..
    Anlatmaya bir sözcük, bir bakış arıyorlar,
    Önce sakladıkları, bir adamın içinde.

    özdemir asaf..
    3 ...
  12. 457.
  13. 458.
  14. 459.
  15. cemal süreya- fotoğraf.

    durakta üç kisi
    adam kadin ve çocuk
    adamin elleri ceplerinde
    kadin çocugun elini tutmus
    adam hüzünlü
    hüzünlü sarkilar gibi hüzünlü
    kadin güzel
    güzel anilar gibi güzel
    çocuk
    güzel anilar gibi hüzünlü
    hüzünlü sarkilar gibi güzel
    2 ...
  16. 460.
  17. Seni, senden de yakın, yalnız ben tanıyorum,
    Sana, seni en sıcak bir ben anlatıyorum.
    Kimse varamaz senin ben kadar yakınına;
    Çok zamanlar kendimi sanki sen sanıyorum.

    ...Sana seni anlatsam, anlatırım kendimi.
    Sende seni ararken kendimi arıyorum.

    özdemir asaf
    1 ...
  18. 461.
  19. bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı
    ellerinde rüzgârın taşınmaz çamurları var
    köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan
    inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar
    gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
    almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu
    biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
    ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi
    terk edilmek korkusu

    susarsın bir silahsızlanma akşamı
    susarsın dudaklarında ıslıklar kanar
    öpülmez dudakların ıslık yarası
    mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin
    öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası

    hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü
    kolları bağlı hüzün olsun dört yanım
    ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin
    sonra derler haklıdır sevdası
    geç olur ki artık onarmaz rakılar
    geç olur bir yaraya rakının dağılması

    sen denize sırtını dönen uykusuz dağlı,
    gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin)
    nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini)
    barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm
    nasıl taşıdım bunca yıl delirmiş saçlarında
    o eski şark yelini
    biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır
    dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi.

    Şubat 1979 Diyalektik Mutsuzluklar / murathan mungan
    0 ...
  20. 462.
  21. Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    Kopmaz kökler salmaktır oraya

    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    Ve uzandın mi bir kez sımsıcak kumlara
    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
    insan balıklama dalmalı içine hayatın
    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
    Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

    ataol behramoğlu
    4 ...
  22. 463.
  23. istanbul Ağrısı / Attila ilhan

    kanatları parça parça bu ağustos geceleri
    yıldızlar kaynarken
    şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
    sen
    eğer yine istanbul'san
    yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim

    pancak pancak şiirler tüküreceğim
    demek yine ben
    limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
    kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
    yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları
    mavi asfaltlara çökmüş
    diz bağlıyor
    eğer sen yine istanbul'san
    kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
    sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
    intihar dumanlari içindeki haydarpaşa'dan
    anadolu üstlerine bakıp bakıp
    ağlayan
    sen eğer yine istanbul'san
    aldanmıyorsam
    yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
    kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
    yine senin emrindeyim
    utanmasam
    gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
    kendimi yani şu bildigim attila ilhan'i
    zehirleyebilirim

    sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
    tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
    imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
    tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
    direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler
    uykusuz dalgalanıyor

    ulan istanbul sen misin
    senin ellerin mi bu eller
    ulan bu gemiler senin gemilerin mi
    minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
    liman liman götüren
    ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
    akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
    neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
    antenlerinden
    neden
    peki istanbul ya ben
    ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
    gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
    ya benim kahrım
    ya senin ağrın
    ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
    çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi
    burgu burgu içime boşalttığın
    o senin ağrın
    o senin

    eğer sen yine istanbul'san
    yanılmıyorsam
    koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
    sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
    satır satır okumak istediğim
    sen
    eğer yine istanbul'san
    eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim

    ulan yine sen kazandın istanbul
    sen kazandın ben yenildim
    kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
    yine emrindeyim
    ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
    parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
    hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
    yanılmıyorsam
    sen eğer yine istanbul'san
    senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
    gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
    bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir

    ulan bunu sen de bilirsin istanbul
    kaç kere yazdım kimbilir
    kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
    1949 eylül'ünde birader mırc ve ben
    sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
    sana taptık ulan
    unuttun mu
    sana taptık
    (bkz: işte budur)
    3 ...
  24. 464.
  25. AYSEL GiT BAŞIMDAN
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim
    Ölümüm birden olacak seziyorum.
    Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    Aysel git başımdan istemiyorum.

    Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    Dağıtır gecelerim sarışınlığını
    Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Benim için kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    Islığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    Acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    Ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

    Sevindiğim anda sen üzülürsün.
    Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    Sakın başka bir şey getirme aklına.
    Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
    Aysel git başımdan seni seviyorum...
    ATTiLA iLHAN
    5 ...
  26. 465.
  27. akrep gibisin kardeşim
    korkak bir karanlığın içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim
    serçenin telaşı içindesin
    midye gibisin kardeşim
    midye gibi kapalı, rahat ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi
    korkunçsun kardeşim.
    bir değil beş değil yüz milyonlarcasın ve maalesef
    koyun gibisin kardeşim.
    gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin
    ve adeta mağrur koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani
    hani o derya içre olup deryayı bilmeyen balıktanda tuhaf
    ve bu dünyada bu zulüm senin sayende
    ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer
    ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat s-senin demeye de dilim varmıyor ama
    kabahatin çoğu senin.
    canım kardeşim.
    1 ...
  28. 466.
  29. 467.
  30. erkek kadına dedi ki:
    -seni seviyorum,
    ama nasıl,
    avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya
    çıldırasıya...
    erkek kadına dedi ki:
    -seni seviyorum,
    ama nasıl,
    kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    kadın erkeğe dedi ki:
    -baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
    ve ben artık
    biliyorum:
    toprağın -
    yüzü güneşli bir ana gibi -
    en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
    fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olan parmaklarına
    başımı kurtarmam kabil
    değil!
    sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak..
    sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...
    kadın sustu.
    sarıldılar
    bir kitap düştü yere...
    kapandı bir pencere...
    ayrıldılar...
    0 ...
  31. 468.
  32. aşk içimde volkan gibidir
    en sevdiğim tatlı kazan dibidir
    leyla gel koma beni müşküle
    seninle kaşık çalalım iki tabak keşküle...
    1 ...
  33. 469.
  34. Gül biraz bunca keder,
    Bunca göz yaşı dinsin,
    Gül biraz şu gökkubbe kahkahanı işitsin.
    Her gidenin ardından koşmaya değmez hayat,
    Gelecekleri bekle, gidecek varsın gitsin...

    (bkz: Ümit Yaşar Oğuzcan)
    1 ...
  35. 470.
  36. Büyüklerle ben yapamıyorum.
    çocuklar da almıyor beni oyunlarına.
    devlet dairesinde
    yangından kurtarılmayacak,
    sıkışmış bir çekmece gibiyim.
    açılamıyorum sana...

    Kardeşiyle sokaklarda hep.
    bir örnek giydirilen sen.
    nasıl sevmezsin eşitliği.
    yürürken düşen çoraplarını
    aynı hizaya getirmek için,
    annen değil miydi önünde diz çöken?..

    Öpüşme sahnesinin tam ortasında,
    içeri girdiğin yazlık sinemanın
    yer göstericisiyim.
    yürüyorsun fenerimin ışığında...
    yer:Kız Kulesi.
    ve sonu ayrılıkla bitecek.
    hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
    beyaz duvarında...

    Bir kez olsun çıkmazken ağzından
    seni sevdiğimi.
    her gün söylememi yadırgama.
    bil ki bu şehirde
    iskelenin verilmesini
    beklemeden atlarım vapurlara...

    Son karesi gibi Red Kit'in.
    batan güneşe doğru
    sürerken atımı,
    gitme kal demeni bekliyorum.
    ama yalnızca
    rüzgar çekiştiriyor atkımı...

    (bkz: sunay akın)
    1 ...
  37. 471.
  38. 472.
  39. Beni güzel hatırla!
    Bunlar son satırlar...
    Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
    ya da bir yağmur sel oldum sokağında
    sonra toprak çekti suyu...
    Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
    Uyandın ve ben bittim...

    Beni güzel hatırla!
    Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
    Sana sırdaş oldum, dost oldum,
    koynumda ağladın.
    Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
    beni üzdün, kınamadım.
    Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

    Beni güzel hatırla!
    Sayfalarca mektup bıraktım sana.
    Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
    Sakladım günahını, sevabını içimde
    sessizce gittim...
    Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

    Beni güzel hatırla!
    Sana unutulmaz geceler bıraktım
    sana en yorgun sabahlar...
    Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
    En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
    söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye
    vedalar bıraktım duraklarda.
    Ne ararsan bir sevdanın içinde
    fazlasıyla bıraktım ardımda.

    Beni güzel hatırla!
    Dizlerimde uyuduğunu düşün,
    saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
    mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
    Alnından öptüğüm dakikaları...
    Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
    şaşırtmayı severim biliyorsun.
    Bu da sana son sürprizim olsun.
    Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
    beni güzel hatırla.
    Gidiyorum...
    2 ...
  40. 473.
  41. bahçe kapısından sızdılar . . .
    aralık kalmış neresi varsa hayatımın . . .
    bünyede ne kadar bastırılmamış isyan varsa ordan.

    daha asitli bir yalnızlık için
    dilek tutuyorum şarkılara,
    sıradaki benim şansıma diyorum;
    haberler başlıyor birden,
    benden,
    hazin biçimde bahseden.

    kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa
    önde gideniyim her tazyikli alkışta . .

    zayii makamında bestelenmiş yazılar kaldı avluda.

    gitme diye
    yalan bile söylerim,
    yerini söylerim
    ne saklamışsam kal diye !

    bu yazı' ı serin tutalım diye
    çıplak tenlerde,
    geceyarısı tatlı bir soğukluk olsun diye
    her sevişme,
    aramızdaki en üryan gelişme !

    hem gidenedir bu şiir
    hem gelecek olana . . .
    o da biraz oyalanıp
    gider nasılsa ?
    hep haberlere başlayacak biliyorum,
    hangi şarkıyı seçsem şansıma.

    şimdi şifa niyetine giriyorum sulara,

    mavisine değil denizin,

    sade tuzuna.

    (bkz: yılmaz erdoğan)
    (bkz: acil şifalar)
    1 ...
  42. 474.
  43. "yerinde mi acep ölü ve mezar?"
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük