Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
---mehmet akif ersoy--
"zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
biri ecdadıma saldırdı mı,hatta boğarım!...
-boğamazsın ki!
-hiç olmazsa yanımdan kovarım.
üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!
kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
zalimin hasmıyım amma severim mazlumu..."
--mehmet akif ersoy---
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
Ben, Ismail ve Rüstem
Yilbasini kutluyoruz bu gece
Ve üçümüz üç kadehten
Istanbulu yudumluyoruz
Istanbul zehir zemberek
Istanbul buruk,Istanbul aci
Susuz içilmiyor Istanbul
Mezesiz gitmiyor
Suyumuz halis tasdelen
Mezemiz sakiz leblebisi
Sonra kahir,hüzün ve elem
Serefe Ismail Serefe Rüstem
Rüstemin aklinda bir kiz
Ondokuzunda civelek
Hey gidi baba Rüstem
Hey gidi kahpe felek
Kizin adi müjgan
Kolej mezunu
Saçlari sari mi sari
Gözleri yesil mi yesil
Rüstem'mis, siirmis, askmis
Kizin umurunda degil
Kizin babasi tüccar
Yani kizin herseyi var
Rüstem'se fukarami fukara
Beç on kitap bütün varligi
Bir kendi bir anacigi
Kasimpasa'da otururlar
Iki odali bir evde babadan kalma
Hadi Rüstem hadi kararip durma
Çek bir firt daha
Içkiler benden bu gece mezeler
dahil
Serefe Rüstem serefe Ismail
Ismaili tanir tekmil adem babalar
Fukara Ismail, garip Ismail
Onun da baska derdi var
Geçen ay isinden çikardilar Ismaili
Içmesinde ne yapsin
Olacak sey degil
Karisi meryem, oglu erol, kizi serpil
Üçkisi onun elie bakar
Erol bu yil ilkokulu bitirecek
Serpil enstitüde
Ddayan Ismail dayan
Ismail issiz, Ismail parasiz
ismail'in hali duman
Bereket meryem baci dikis dikiyor
Isamle erola serpile bakiyor
Ismail kica ismail
Hadi çek bir firt daha
Serefe serefe
Ama hangi serefe orasi belli degil
Bütün serefler kepaze simdi
Bütün insanlar rezil
Biz o rezillerden üç kisi
Hisim gibi çöktük bu gece
Arabin meyhanesine
Ben, Rüstem ve ismail
Istanbulu yudumluyoruz
kadehlerden
Istanbulun tuzu kuru bizimki yas
Yine hanci söylüyor biri plakta
'Su bizim hesabi gör yavas yavas'
Ya biz nerede yillaniyoruz
lan Istanbul
Asilmistan beter ettin bizi
Ulan biz böyle olacak adammiydik
Yiktin, yiprattin eskittin bizi
Ben, Ismail ve Rüstem
Hani o bir zaman seni seven kisiler
Simdi sevmiyoruz artik
Birak yakamizi
Yeter Istanbul yeter
Rüstem sevdigini alsin
Ismail bir is bulsun
Birakta herkesin dünyasi
daha güzel olsun
Ulan Istanbul
Ulan Istanbul
Gözünü sevdigim istanbul
Sokaklarinda gezdigim
siirini yazdigim
Her gecesinde
Canimdan bezdigim Istanbul
Güzel Istanbul
Kahpe Istanbul
Canim Istanbul
.
ÜMIT YASAR OGUZCAN-Rüstem
Geldiğimde,
Notun duruyordu masanın üzerinde.
Sekizde yatmıştın,
Saatime baktım sekizi beş geçiyor...
O gün anladım bu ilişkinin yazgısını,
Takvim tutmazlığı.
Aramızda düşman gibi duran zamanı,
O gün anladım.
Senin bana erken,
Benim sana geç kaldığımı... murathan mungan
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayati en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra de...dim ki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan,anladım
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Sen bilmezsin,
Başkalarına adınla seslendiğim günlerdi..
Uzaktın bana
Duymazdın o yüzden
Yokluğuna derlenmiş türküleri.
Oysa sen varken,
Kanayan gecelere merhem olurdu sesin
Gülüşün dağıtırdı gözlerimden bulutu
Ara sıra gelirdin ya?
Ben o zaman anlardım hangi mevsimi soluduğumu...
Seninle başlayan bir gün
Yine seninle biterdi..
Gecenin bir yarısı
Şehrin yollarını adımlarken
Ve bağlarken o geceyi sabaha
Hayat hiç olmadığı kadar güzeldi..
Bakışlarında mahsur kaldığımda,
Deli gibi akardı zaman...
Ara sıra hüzünler karışsa da sesine
Gecemizi karartmaya yetmezdi...
Ve ben ne zaman değsem dudaklarına,
Yüzüne bambaşka bir iklim gelirdi....
Sonra gittin...
Her gün bir takvim yaprağı,
Düştü umutlarımın arasından...
Ve durdu gözlerine daldığımda çıldıran zaman!
Başkalarına,
Adınla seslendiğim günlerim oldu.
Gelmedin...
Şimdi bilmiyorum hangi mevsimi soluduğumu...
okan savcı *
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan
'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır..."
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
gecenin bir geç vaktinde
kulelerin dibinde, kemerlerin altında
dolaştım durdum pırağı
gökyüzü karanlıkta altın çeken bir imbik,
bir simyager imbiği..
alevi mavi mavi
şarl meydanına doğru indim yokuş aşağı
orda köşe başında, kliniğe bitişik, bahçe içinde
doktor faustun evi
kapıyı çaldım
doktor evde yok
mâlum iki yüz yıl kadar önce tavandaki delikten
yine böyle bir gece çekti aldı onu şeytan
kapıyı çalıyorum
bu evde ben de senet vereceğim şeytana
ben de kanımla imzaladım senedi
ne altın istiyorum ondan, ne bilim ne de gençlik
hasretlik canıma yetti, pes
beni istanbuluma götürsün bir saatlik
çalıyorum kapıyı, çalıyorum
kapı açılmıyor
neden?
istediğim olmaz iş mi mefistofeles?
yoksa lime lime ruhum satın alınmaya değmez mi?
pırağda ay doğuyor limon sarısı
doktor faustun evi önünde duruyorum
çalıyorum açılmaz kapıyı gece yarısı...
Giderayak işlerim var bitirilecek
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Az mı dolandık Başkentin sokaklarında
Ama işte şölenin kaçınılmaz acısı
Bizim payımıza düştü sonunda*
(bkz: cemal süreya)
iri iri damlalarıyla yağmur üzüm salkımıydı doğum gününde
senin
şaşkın ve sırılsıklam durdum önünde senin
altın kubbeli bir ağaçtın
denizin ortasında
ilk ergenlik düşümden geliyorum sana
bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz en insan sokaksın
günlük güneşlik rüzgârım benim
saçları saman sarısı kirpikleri mavi karım benim*
(bkz: nazım hikmet)
Zonguldak yolundayız
Dağların tepesinden
Birdenbire denizi göreceğiz
Denizi gökle bir göreceğiz
Şimal rüzgârları gelecek uzaktan
O yolcu, biz yolcu
Şimal rüzgârlarıyla öpüşeceğiz
Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar
Karış karış biliriz biz bu şehri
Eki'nin çiçekli bahçeleri
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla
Paydos saatlerinde yollara dökülen
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüzkarası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası*
(bkz: orhan veli kanık)
Yum gözünü, kalbine her ân yokluğunu üfür
Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür*
(bkz: necip fazıl kısakürek)
Yakışmıyor cepheyi terk edişin
Mert dayanır, namert kaçar sevdiğim
Fazla sürmez hatanı fark edişin
Hasret eken , hüsran biçer sevdiğim*
(bkz: cemal safi)
bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden
Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden*
(bkz: metin altıok)
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken*
(bkz: ahmet telli)
Bugün yıkığım biliyor musun
Ezginim, çaresizim, umutsuzum
Bırakma beni, insanlar kötü
Bırakma beni korkuyorum
Bir deli otlar büyüyor içimde
Sancılıyım, yorgunum, kederliyim
Bu halini sevdim gitme kal
Çamurlar çirkefler içindeyim
Bırakma beni, insanlar kötü
Bırakma beni korkuyorum*
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
resmin rehindir gurbetimde
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin
alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana
sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana*
(bkz: yılmaz odabaşı)
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir*
Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım
Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım*
(bkz: ataol behramoğlu)
"Susmak aşkın dilidir- diyen sevgili
konuş şimdi kelimelerine ihtiyacım var" ... den bir kisa alinti:
...Tüm piyonlarım tükendi.
Elimde bir şah...
Nereye koysam kendine mat çekiyor..
Cemreler ihanet ediyor adına
Aslı hükümsüz..
Kendini bile ısıtmıyor..
Adım lâl kalıyor zemheri ayazlarına..
D-üşüyorum..
Muhaciri değilim gayrı bu Arafın..
Ne cennet kokabiliyorum ne cehennem yanabiliyorum..
Kendimsiz bir kent kuruyorum yokluğunun sokağına..
Baykuşlara sakinlik yapıyor kentimin ıssızlığı...
Sesine parazit yapan bir sesle yıkılıyorum
Uğraşma aşk..!
Kal(n)dıramazsın;
Kumdan kaleler gibi bir rüzgarlık değil bir cümlelik yıkımlarım..
Bilmem ki hangi rihter ölçer sarsıntılarımı..
Artçı sellere verirken sitemimi
Sana "sus"sarken
Ölüme "sus"sarken
Müptelâsıyken kahramanı bıçaklanmış masalların
Aşk için aşıkları ezip geçmişken
Susma ömrüm!... Şehâdet getir cinnetime...