sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    251.
  1. BUGÜN PAZAR.
    BUGÜN BENi iLK DEFA GÜNEŞE ÇIKARDILAR.
    DiZELERiYLE BAŞLAYAN EŞSiZ NAZIM HiKMET ŞiiRi
    1 ...
  2. 252.
  3. --spoiler--
    Gönül sende, göz yolda kaldı;
    Ne postacı semtime uğrar,
    Ne turnalar selam getirir;
    Vefasız çıktın Beşiktaşlım.

    Katlanmaksa katlanıyorum
    Kimselere belli etmeden

    iyi kötü bir iş tutmuşum;
    Acısı tatlısı hepsi bir.
    Ha Ankara, ha Çemişkezek;
    Senden uzakta olduktan sonra.
    --spoiler--
    0 ...
  4. 253.
  5. Aşkın En Güzel Yerinde

    Yağmurum ol hasret çöllerinde
    bir tutam sevgi ol susamış yüreğime
    yıldızım ol karanlık gecelerde
    ılık bi rüzgar ol üşümüş tenime
    ben senin sen de benim ol Meleğim aşkın en güzel yerinde...

    Islak toprakta bir çiğdem
    Kalbimin orta yerinde bir diğdem
    Gözlerimin içinde bir alemsin sen
    Hislerimi kağıtlara ufalasın kalem
    Dudaklarına düşsün her hasret busem
    Sevginle es yüreğime tek çarem

    Şafak öncesi sönmüş mumlar gibiyim
    Sığ sulara bırakılmış kağıttan bir gemiyim
    Beni tekrar tutuşturan,ufuklarda yüzdürensin Bahar Yelim
    Dibi boğladığım aşk denizim,esişinde ufalanan kuru bir yaprak,
    Mağrur dalgalarına teslim olmuş kayalar misaliyim

    Solmayan bi cennetsin kalbimin orta yerinde açmış
    Bense yapraklarında hayat bulmuş bi arıyım yağmurda yolunu şaşmış
    Gökkuşağısın sanki en güzel rengi saçlarına yansımış
    Bitmeyen bir rüyasın gözlerimse seyrine dalmış
    Bembeyaz bir sayfasın bense tek nokta koymaya kıyamamış
    Bir meleksin yarim kirlenmeyen bir beyazla boyanmış
    Kalbimse aşkına mumlar yakıp gölgesinde hayallerine dalmış
    Seni Seviyorum dememe gerek mi var Meleğim?
    Yıldızlara baksana,hepsi kalbimdeki aşkın ateşiyle yanmış

    Bir anla başladı herşey ondan sonraki her an için
    Gözbebeklerimde yıldızlar gibi hayallerin
    Öylesine uzak öylesine parlak ve herşeyiyle benim yarim
    Cümleler rüzgarlar gibi esip geçiyorlar TekDileğim
    Dudaklarımdan şelaler gibi dökülüyorlar Hasretine Gelincikler Ektiğim
    Ufuklarda bulutlardan hayallerini kurduğum sEVGiLiM biz senle rüzgarda çarpışmış iki toz tanesiyiz
    Kokularına aşık olup birbirlerine sarılmış gibiyiz tut elimi Sevdiğim hiç bir rüzgar ayıramasın bizi...
    Tut elimi Aşkıyla yandığım tut ki hiç bi hüzün bulamasın bizi...

    Bir dilek ağacının yaprakları yerinde bağladığım aciz mendiller
    Bir aşığın hasretle (gelincik) tarlalarına serptiği tohumlar söylediğim sözler
    Bir dilek ağacı ve yaktığım yıldızların arasında bulunduğum yer
    Bir de sorsana incitanem "Neresi Olmak istediğin Yer?"
    Zaten ordayım,Olmak istediğim yerdeyim,Kalbinde,Aşkın en güzel yerinde senleyim
    Belki senden uzaktayım Yıldızım ama gene de bu gece sensiz, gökyüzünün en güzel yerinde seni izliyor olacağım...

    Sozluk Emekcisi

    Gözlerinde Bir An

    Gözlerinde bir an geçirmek
    Cennetin en güzel bahçesinde hurmalar yemek gibi
    Koyu kahve rengisinde ruhunu gezdirmek
    O içten bakışların sağnağına tutulmak
    Dünyanın en güzel manzarasında dilediğin gibi dolaşmak misali

    Kirpiklerinin titreyişlerinde buldum hayatın o eşsiz ahengini
    Anlam veremediğim bi melodi sanki
    Dinlerken nehirde yüzen bi yaprak gibi
    Dalgalara kendini bırakmış bir sandal gibi
    RuhuM bedenimde inzivanın zirvesinde misali

    Bir serçenin dalına konuşundaki narinlik
    Bir vadi rüzgarının esişindeki nahiflik
    Gözlerinin her yanına serpilmiş sevgi zerrecikleri...
    Gözlerini izlemek,bir karadelik tarafından çekilmek
    Bir fırtınada bilerek dibi boylamak gibi

    Gözlerinde keşfe çıkmış bi kaşif misaliyim
    Aşktan kıtalar adalar keşfetme hedefindeyim
    Gözlerinde bambaşka Bi Robinson gibiyim
    Ben burda kıtalar adalar değil! Hayatı baştan keşfettim...

    Gözlerin apayrı bi cennet
    Sense bambaşka bi hasret
    Şimdi dinleyemdiğim o melodi
    Yiyemediğim o hurmalar
    Uzakta olduğum o en güzel manzara
    Sensizliğin gölgesinde anlatılmaz bi kıyamet...

    Hayaller tutamaz yıldız parıltısı gözlerinin yerini
    Gözlerim gözlerinsiz havada eşini arayan alpatros misali
    Senden uzakta manalar manasız,tatlar tatsız,geceler rüyasız...
    Sensizliğin gölgesinde herşey ayrı bir farksız...

    Çölde yağmur bekler gibi
    Bekelr gözlerim
    Gözlerinden gelicek ufacık bir gülümsemeyi...

    Gözlerinin neminde yüzdürdüm aşktan gemileri
    Ufuktan ufka yüzmek gözlerinde bu aşığın tek hayali
    Bir bulut misali dolaşmak istiyorum gözlerinin semalarında
    izin ver yağdırıyım aşkımı hasretiyle yaşadığım, dokunamadığım sevgili...

    Sozluk Emekcisi.
    0 ...
  6. 254.
  7. --spoiler--
    ........
    Herşey bildiğin gibi...

    bazan şehir yine beni tanımazdan geliyor

    o zaman ellerim cebimde / bir firâri gibi

    geceyarılarına kadar

    sokak sokak geziyorum ben de

    değişiklik olsun diye

    yağmurlarda ıslanıyorum sonra

    bazan da bütün tehlikeleri göze alıp

    gözlerimi kapatıyorum
    ........
    --spoiler--
    1 ...
  8. 255.
  9. yürümek;
    yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
    havaları boydan boya yarıp ikiye
    karanlığın gözüne bakarak yürümek..
    yürümek;
    dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
    kelleni orta yere
    yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..
    yürümek;

    yolunda pusuya yattıklarını,
    arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek..
    yürümek;
    yürekten gülerekten yürümek..

    nazım hikmet-yürümek
    0 ...
  10. 256.
  11. Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
    Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
    Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -Senegalliler dahil değil

    Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -Yoksa seni rahatsız mı ettim?

    Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -Freud diye bir şey yoktur.

    Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -Haydi iç de çay koyayım.
    * *
    1 ...
  12. 257.
  13. p a r ç a t e s i r l i m e l o f r a m

    senin yaşın aşka tutmuyor hiç gelme
    bükülmüş dudaklarına bükülmüş sözler büyük kaçar
    on santim daha uzasan başın göğe çarpacak
    göğsün diyorum göğsünden sözediyorum / sen
    sen ölmeden beş dakika önce, düştün
    mandallarından savrulup uçan beyaz bir gömlek gibi
    havada uçarken ölüp savrulan beyaz bir kelebek gibi
    hay aksi dengesini kaybeden bir cambaz gibi
    virajı alamayıp şarampole yuvarlanan arabalar gibi
    aklıma ilk gelecek birşey gibi
    düştün
    düşüşün bir rüyaydı
    düşüşün yarım kalacak bir rüyaydı gecelerden bir gece
    gecelerden bir gece aşkın üstüne yürüdün
    delikanlı bir yanın vardı karanlıkta
    söyle sert, söyle naif, şöyle öfkeli!
    senin yaşın aşka tutmuyor çocuğum, hiç gelme
    açıkta kalırsın
    aşk insanı acıktırır
    aşk insanı bir ölüme susatırsa aşk diye anılır
    senin mahallende aşk masallara girmez
    masala giren aşk çıkamaz o mahallelerde!

    küçük iskender
    1 ...
  14. 258.
  15. sevgilim yalan söylersem sana
    kopsun ve mahrum kalsın dilim
    seni seviyorum demek bahtiyarlığından

    sevgilim yalan yazarsam sana
    kurusun ve mahrum kalsın elim
    okşayabilmek saadetinden seni

    sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
    iki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
    ve göremesinler seni bir daha

    __

    (son şiiri..)

    gelsene dedi bana
    kalsana dedi bana
    gülsene dedi bana
    ölsene dedi bana

    geldim
    kaldım
    güldüm
    öldüm

    __

    "nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet.
    nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
    bir ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
    bir ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında amiral vilyamson'un
    66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, amerikan amirali
    amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
    "amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet
    nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
    hainiyim, ben vatan hainiyim.
    vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
    ben vatan hainiyim.
    yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

    tümü nazım hikmet şiirleridir efendim.
    3 ...
  16. 259.
  17. başlıksa entry arkadaş!

    O mavi gözlü bir devdi.
    Minnacık bir kadın sevdi.
    Kadının hayali minnacık bir evdi,
    bahçesinde ebruliii
    hanımeli
    açan bir ev.

    Bir dev gibi seviyordu dev.
    Ve elleri öyle büyük işler için
    hazırlanmıştı ki devin,
    yapamazdı yapısını,
    çalamazdı kapısını
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan evin.

    O mavi gözlü bir devdi.
    Minnacık bir kadın sevdi.
    Mini minnacıktı kadın.
    Rahata acıktı kadın
    yoruldu devin büyük yolunda.
    Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
    girdi zengin bir cücenin kolunda
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan eve.

    Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
    dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
    bahçesinde ebruliiiii
    hanımeli
    açan ev..

    Nazım hikmet ran
    0 ...
  18. 260.
  19. Zor durumların sahte yüzleri yine kapımdalardı geçen gün.

    Farkındayım tesellilerin ardındaki zevk kahkahalarının...

    Güller getirmişler bana daha dün.

    Boğazlarına dizdim hepsinin gaflet tantanalarını...

    Farkındayım dikenlerini uzatıyorlardı gizliden.

    Başrolünü oynadılar yine kara listemin...

    iftiralar arkamda yağmur gibi çisildeyen.

    Kalk ayağa! Diz çökmesin önümde namussuz dizlerin...

    (bkz: Ali Erez)
    0 ...
  20. 261.
  21. Yalnız kalmaktan daha kötü
    şeyler de var hayatta
    ama genellikle
    bir ömür alır bunun
    farkına varmak
    o zaman da
    çok geçtir
    ve çok geçten
    daha kötü
    birşey yoktur
    hayatta...

    charles bukowski
    2 ...
  22. 262.
  23. Yangınlar,
    Kahpe fakları,
    Korku çığları
    Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
    Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
    Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
    Pusatsız, duldasız, üryan
    Bir cana bir de başa
    Seher vakti leylim -leylim
    Cellat nişangahlar aynasındasın.
    Oy sevmişim ben seni...

    Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
    He canım...
    Çiçekdağı kıtlık, kıran,
    Gül açmaz, çağla dökmez.
    Vurur alnım şakına
    Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
    Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
    Şahmurat Suyu kan akar
    Ve ben şairim.

    Namus işçisiyim yani
    Yürek işçisi.
    Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
    Ne salkım bir bakış
    Resmin çekeyim,
    Ne kınsız bir rüzgar
    Mısra dökeyim.
    Oy sevmişem ben seni...

    Ve sen daha demincek,
    Yıllar da geçse demincek,
    Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
    Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
    Yaran derine gitmiş,
    Fitil tutmaz, bilirim.
    Ama hesap dağlarladır,
    Umut, dağlarla.

    Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
    Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
    Düşün, olasılık, atom fiziği
    Ve bizi biz eden amansız sevda,
    Atıp bir kıyıya iki zamın
    Yarının çocukları, gülleri için
    Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,
    Koymuş postasını,
    Görmüş restini.
    He canım,
    Sen getir üstünü.

    Uy havar!
    Muhammed, isa aşkına,
    Yattığın ranza aşkına,
    Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!
    Benim de boş yanım hançer yalımı
    Ve zulamda kan-ter içinde, asi,
    He desem, koparacak dizginlerini
    Yediveren gül kardeşi bir arzu
    Oy sevmişem ben seni

    Ahmed Arif.
    0 ...
  24. 263.
  25. Henüz vakit varken, gülüm
    Paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
    Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
    öpmeliyim ağzından
    sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
    çiçeğini seyretmeliyiz onun,
    birden bana sarılmalısın, gülüm,
    korkudan, hayretten, sevinçten
    ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
    yıldızlar da çiselemeli,
    incecikten bir yağmurla karışarak.
    Henüz vakit varken, gülüm,
    Paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
    söğütlerin altından, gülüm,
    ıslak salkım söğütlerin.
    Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
    en güzel, en yalansız,
    sonra da ıslıkla bir şey çalarak
    gebermeliyim bahtiyarlıktan
    ve insanlara inanmalıyız.
    Yukarda taştan evler,
    girintisiz, çıkıntısız,
    birbirine bitişik
    ve duvarları ayışığından
    ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
    ve karşı yakada Luvur
    aydınlanmış ışıklarla
    aydınlanmış bizim için
    billur sarayımız...

    Henüz vakit varken, gülüm,
    Paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
    kırmızı varillere oturmalıyız.
    Karşıda karanlığa giren kanal.
    Bir şat geçiyor,
    selamlıyalım gülüm,
    geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
    Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
    Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
    tatlı tatlı gülümsüyor.

    Henüz vakit varken, gülüm,
    Paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm...
    Parisliler, Parisliler,
    Paris yanıp yıkılmasın...

    Nazım Hikmet
    0 ...
  26. 264.
  27. Seni Seviyordum

    Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...

    Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

    insan hergün anımsar mı aynı gözleri

    SENi SEViYORDUM ve senin haberin yoktu

    Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...

    Güldüğü zaman yukarıya bakardı;

    Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...

    Ne güzeldiler sen bilmiyordun...

    BEN SENi SEViYORDUM...

    Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

    Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

    Geri dönüyordu, çoğalarak

    Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun

    Kalp ağrısı oluyordun,

    Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

    Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

    Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

    Cesurduk...

    Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...

    Ben SENi SEViYORDUM sen bilmiyordun...

    Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

    Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

    Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

    Derken bir gün uzaktan gördüm seni...

    Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

    Kalbimi acıttı her zamanki gibi...

    Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

    Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...

    iclal Aydın
    1 ...
  28. 265.
  29. Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
    Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler
    Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
    Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
    Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı,
    Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu
    Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
    Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
    Sanki hiç olmamıştı
    Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu

    Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullular
    Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
    Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydiki sevmek
    Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
    Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
    Çünkü iki kişiydik

    Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
    Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
    Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
    iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
    Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
    Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
    Sonrası iyilik güzellik.

    Cemal Süreyya - Aşk
    0 ...
  30. 266.
  31. kavgayi,bir yapragin üzerine yazmak isterdim,
    sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye.

    öfkeyi,bir bulutun üzerine yazmak isterdim yagmur
    yağsın, bulut yok olsun diye.

    nefreti,karlarin üzerine yazmak isterdim güneş açsın
    karlar erisin diye

    ve dostlugu ve sevgiyi, yeni dogmus tüm bebeklerin
    yüregine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün
    bütün dünyayi sarsin diye...

    yılmaz güney
    0 ...
  32. 267.
  33. Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
    Her şey naylondandı o kadar
    Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
    Ama geyikli geceyi bulmadan önce
    Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

    Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
    Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
    Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
    Hepimizi vakitten kurtaracak

    Bir yandan toprağı sürdük
    Bir yandan kaybolduk
    Gladyatörlerden ve dişlilerden
    Ve büyük şehirlerden
    Gizleyerek yahut döğüşerek
    Geyikli geceyi kurtardık

    Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
    Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
    Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
    Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
    Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
    Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
    Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

    "Geyikli gecenin arkası ağaç
    Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
    Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
    ister istemez aşkları hatırlatır
    Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
    Şimdi de var biliyorum
    Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
    Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli

    Hiçbir şey umurumda değil diyorum
    Aşktan ve umuttan başka
    Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
    Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor

    Biliyorum gemiler götüremez
    Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
    Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi
    Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
    Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
    Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
    Geyikli gecenin karanlığında

    Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
    Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
    Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
    Salt yadsımak için sevmiyorduk
    Kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
    Ne iyiydik ne kötüydük
    Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
    Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı

    Ama ne varsa geyikli gecede idi
    Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
    Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
    Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
    Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
    Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
    Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
    Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
    Yahut bir adam bıçaklasak
    Yahut sokaklara tükürsek
    Ama en iyisi çeker giderdik
    Gider geyikli gecede uyurduk

    "Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
    imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
    Sultan hançerleri gibi ayışığında
    Bir yanında üstüste üstüste kayalar
    Öbür yanında ben"
    Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
    Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
    Domino taşları ve soğuk ikindiler
    Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
    Gölgemiz tortop ayakucumuzda
    Sevinsek de sonunu biliyoruz
    Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
    ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
    Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
    Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
    iyice kurulamıyorum saçlarını
    Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
    "Halbuki geyikli gece ormanda
    Keskin mavi ve hışırtılı
    Geyikli geceye geçiyorum"

    Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

    (bkz: Turgut Uyar)
    (bkz: Geyikli Gece)
    0 ...
  34. 268.
  35. üçüncü şahsın şiiri

    Gözlerin gözlerime değince
    Felaketim olurdu,ağlardım
    Beni sevmiyordun,bilirdim
    Bie sevdiğin vardı,duyardım
    Çöp gibi bi oğlan,ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu,ağlardım
    Ne vakit Maçka'dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi
    Sessizce bir cigara yakardın
    Parmaklarımın ucunu yakardın
    Kirpiklerini eğerdin,bakardın
    Üşürrdüm,içim ürperirdi
    Felaketim olurdu,ağlardım
    Akşamlar bir roman gibi biterdi
    Jezabel kan içinde yatardı
    Limandan bir gemi giderdi
    Sen kalkıp ona giderdin
    Benzin,mum giderdin
    Sabaha kadar kalırdın
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü
    Hele seni kollarına aldı mı
    Felaketim olurdu ağlardım...

    attila ilhan
    2 ...
  36. 269.
  37. 270.
  38. Gönlümle baş başa düşündüm demin;
    Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
    Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
    Akisleri sönen bir ses gibisin.

    Mâziye karışıp sevda yeminim,
    Bir anda unuttum seni, eminim
    Kalbimde kalbine yok bile kinim
    Bence artık sen de herkes gibisin.

    nazım hikmet
    daha da tanımam. *
    0 ...
  39. 271.
  40. 272.
  41. invictus, çanakkale(mehmet akif ersoy)....
    0 ...
  42. 273.
  43. ÇıRıLÇıPLAK
    Küstahlığıma nezaketim oturdu
    Saadete kendime bakakaldım.
    Kararsızlık bir an sürdü
    Gizlenen insanların ortasında ben kaldım,
    Çırılçıplak
    Selamımı tanıdıklar oturdu.
    Saygı bekleyince alçaldım.
    Kararsızlık bir an sürdü
    Kendini beğenmişler ortasında ben kaldım,
    Çırılçıplak.
    Ağlamayı ölenler oturdu.
    kendimi ölmez sanınca ufaldım,
    kararsızlık bir an sürdü.
    Ölülerle dirilerin arasında bir ben kaldım,
    Çırılçıplak.
    Sonsuzluğu ufuklar oturdu.
    Yarattığım dünyaların içinde daraldım.
    Kararsızlık bir an sürdü
    Başlangıç ile bitiş ortasında ben kaldım,
    Çırılçıplak.
    Aydınlığı bulutlar oturdu,
    Yıldızlara doğru yol aldım.
    Kararsızlık bir an surdu:
    Varanlar ile duranlar arasında ben kaldım,
    Çırılçıplak.

    ÖZDEMiR ASAF..
    0 ...
  44. 274.
  45. aslında çok olsa da ilk aklıma gelen;

    haliçte bir vapuru vurdular dört kişi
    demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    dört bıçak çekip vurdular dört kişi
    yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
    deli cafer, ismail, tayfur ve şaşi
    maktul'ün onbeş yıllık arkadaşı
    üçü kamarot öteki aşçıbaşı
    dört bıçak vurdular dört kisi.
    cinayeti kör bir kayıkçı gördü
    ben gördüm kulaklarım gördü
    vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
    hiç biriniz orda yoktunuz.
    demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    onüç damla gözyaşını saydım
    allahına kitabına sövüp saydım
    şafak nabız gibi atıyordu
    sarhoştum kasımpaşa'daydım
    hiçbiriniz orada yoktunuz.
    haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
    polis katilleri arıyordu
    deli cafer,ismail, tayfur ve şaşı
    üzerime yüklediler bu işi
    sarhoştum kasımpaşa'daydım
    vapuru onlar vurdu ben vurmadım
    cinayeti kör bir kayıkçı gördü
    ben vursam kendimi vuracaktım

    (bkz: attila ilhan)
    (bkz: cinayet saati)
    0 ...
  46. 275.
  47. susarak
    Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
    Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
    Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
    Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
    Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
    Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
    Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
    Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
    Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....
    aziz nesin
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük