lise 3 e gidiyorum, okul futbol takımı maçı penaltılara kaldı ve son penaltı da bana düştü, atarsam bitecek finale çıkıyoruz. stad okula yakın olduğu için bizim okul taraftarlarıyla dolu. her neyse ben golü attım, kendimi gerard gibi hissedip taraftarların o tarafa koştum. durdum, arkamı dönüp kolumu açacağım ve takım arkadaşlarımla sevineceğim. döndüm arkamı kimse yok, aq'mun adamları gidip yedek klübesinde seviniyorlarmış. taraftarlar çakmadı sandım, hiç çaktırmadan bu defa da yedek klübesine tam koşmaya başladığım esnada yüzlerce kişi birden götüyle kahkaha attı. ve onlardan biri de lisede birlikte olduğum kızdı. surat kıpkırmızı, koşmayı bıraktım, yürüyerek sahadan çıktım.
sözlük yazarlarının kendisinin veya dış etkenlerin yaptığı hataları nedeniyle bir ortamda gülünç duruma düşmesi.
mesela: la cengiz kurtoğlu' nu dinlemem dinlemem, -yani dinlerim de yalnız olduğumda dinlerim, la tamam dinlerim- ama en azından metrobüste dinlemem, yani dinlemezdim, o an dinleyeceğim tuttu. radyoda karşıma çıktı. bütün şarkılarını da bilmem ama gerçekten severim kendisini dinlemeyi. neyse, mevzu bu deil, mevzu ben şarkıyı dinlerken yeni aldığım ve huyunu suyunu tam kavrayamadığım telefonumun radyonun sesini bi anda dışarı vermesi. üzücü oldu. zaten alışamamıştım, iyice soğudum telefondan. sonra ne mi yaptım? telefonu tamamen kapattım, sanki içine cin kaçtı da anca böyle çıkacak, açtım, sonra radyoyu açtım, hafiften tırstım tabi, decavu olacak sandım, sonra ağırlıklı olarak yabancı parçalar çalan bir radyo açtım. kıroluk parayla mı? değil. yine aynı şey oldu. ama bu defa britney' i duydular metrobüstekiler. ha kendimi ve karizmamı kurtardım mı? bir britney bir cengiz kurtoğlu' ndan daha iyimidir bilmem ama, başımdan geçen olay bu. aynı metrobüste olan yazar arkadaşım varsa, beni görmedin, bilmiyorsun. cengiz kurtoğlu' ndan utandığıma mı utanayım, -kendisi accık hemşerim olur- yoksa teknoloji manyaklığımla bilindiğim halde o telefonun huyunu kavrayamamamdan mı? neyse, e gideyim artık. *