kız arkadaşım borç istediğinde 30 tlyi tamamen 24 adet 1 tl 10 adet 50 kurus ve 4 adet 25 kurus şeklinde vermiştim.
tabi sonra para paradır deyip kendimi sakinleştirdim.
Hiç unutmam babam üç gün pirzola alamadı. Altın kaplama çatallarımızla ucuz tavuk eti yedirmeye kalktı ailem. Zor günlerdi. Utancımdan villamızın havuzunu boşaltıp içine çömüp ağladım.
23 yaşındaydım lise mezunu olduğumdan oncesinde biraz piyasada çalışıp babama destek olmak amacıyla askere biraz geç gitmeye karar verdim. isi gücü eylül ayinda bırakıp kasım ayında gitmeyi planlarken başvuru kabul edilmemiş olup şubat dönemine kaldık derken nasib ya şubat ayında da gidemedik tabi evde üzüntüler gerginlikler yuksek seviyede. Neyse mayis ayında askere gitmek nasib olmuştu ve ben evde doğru dürüst para olmadığından hem askerde kendime devletten para çıkarmış askerligimi ekonomik yönden kolaylaştırmıştım hem de evde kaldığım yaklaşık 9 ay boyunca genelde patates yiyerek o zor zamanları gecirmistim. Allah yoklukla kimseyi sınamasın. Simdi o günleri hatirladikca ne kadar sukretmem gerektiğini hatırlıyorum.
memlekete geçiş yapmadan önceki universitemde sorumsuzluğumdan, yol parasını harcayisimdan üç hafta mahsur kalmıştım, çok eğlenceli günlerdi, vesselam.
Lisedeyken bir gün sınıftan bir arkadaşın doğumgününü kutlamak için para toplanıyordu.Benim de az param vardı. Ama çok acıkmıştım . parayı toplayan kız " yaa gerçekten paramız olsa senden istemezdik ama kutlama için para yetmiyor maaleseff" demişti ben de paramın hepsini alıp arkadaşa verdim. beş parasız ve aç kaldım. aradan yaklaşık bir saat geçti. ve bana paramız olsa senden istemezdiiiiiik diyen kız ve arkadaşları gözümün önünde güzel güzel yemekler yemeye başladılar. "Hani paraları yoktu?!" Diye düşünmeye başladım. O gün anladımki hayat çok ibne.
Lisedeki bir günüm full fakirlik düzenine kurulmuş gibiydi sabah evden çıkarken 1.5 liram vardı onu da okula gitmek için harcadım ve indiğim durakta tüm sevmediğim arkadaşlararım eski sevgilimde dahil olmak üzere ama tabi o zamanlar evdekiler içtiğimi bilmediği için 8-9 saat sigarasız kalıyordum fena halde bir duman da olsa çok iyi gelecekti ve eski sevgi seksi bir bakış atarak bir dal sigara istedim oda burun deliklerini büyüterek bir bakış attı ve buyur dedi tabi babası tekel sahibi olduğu için uzattı marlboro lightı eyvallah diyerek uzaklaştım sigaramı içtim okula girdim sınav vardı tabi o gün tabi bende de kalem silgi hiçbirşey yok tenefüste herkesten kalem istedim şans bu ya kimsede yok alt sınıflardan bi çocuğun elinde kalemi gördüm verirmisin dedim dinlemedi bende huyum olmasada yürütmek zorunda kaldım sınavı olduk ve öğlen arasında acıkmaya başladım tabi para yok kantine 100 - 150 lira borç borcu dönem sonu iki senet yaptık neyse yemek yemedim öğlen arasında 5 ve 6 beden dersi ac karnına oynadım bi baktım 10 A sınıfı pasta börek kek kısır ne varsa yapmış almanca dersinde toplanmış yiyorlar Almanca öğretmenimizin ısrarının üzerine gittik bizde en önde ben gidiyordum ve hunharca daldım çıkarkende arkadaşla beraber iki kola yürüttük sınıftan kendi sınıfımızda da onları içtik okul çıkışı tarih öğretmenimden 2 lira para istedim dönüşte 2 lirayı harcamaya kıyamadım buraya kadar beleşe gelmişim burda bırakamam dedim ve başladım otostop çekmeye sanırım yanımızdaki arkadaş yoldan geçen taksiye ters hareket yapmış adam ileriden çocuğu dövmeye geldi taksici ekmeğimizden mi edicen lan bizi diyerek hunharca vurmaya başladı ama yılmadım tam arkasından beyaz fiat linea durdu bitane adam çorluya gidiyormuş bizi de bıraktı silivride ardından hocadan aldığım iki liraylada ne etinden yapıldığını bilmedim dönerlerden ayransız olmak şartıyla bi güzel yedim arkasından eve .
Yaa böyle işte vesselam öğrenci insan engel tanımıyor umarım benden de beterleri vardır Allaha şükür o günleri yaşatmadı rabbim en kötülerinden biriydi hiç unutmam .
Dersane dönüşü beşiktaş'ta dönerciye girmiştim. içeceğe param yetmemişti. Sadece döner yemiştim ve çok açlık olduğundan dolayı hayvan gibi girişip tıkanmış, boğula yazmıştım. Bu da böyle bir anımdır...
Devlet memurusun maaşın tıkır tıkır ödeniyor ama sen bankamatiğe gitmeye üşendiğin için cüzdanında kalan son bozukluklarla dolmuşa binebilir miyim binemez miyim sorunsalı yaşarken aklına daha yirmili yaşlarda olduğun gelip öğrenci ücreti ödüyorsun. Arada bir inşallah inanmıştır deyip dolmuşçuya bakıyorsun. Hayır yani, kaç kuruş için bu işkence ? altmış beş. olmayınca olmuyor işte.
Eskiden kerpiç bir evde otururduk, ev 2 oda bir mutfaktı. Odaların birinde babannem kalır diğerinde biz kalırdık. Oturma odası,yatak odası, çocuk odası, salon hepsi o oda idi.
Bilen bilir kerpiç evlerin duvarlarının kalınlığı 1 metreyi aşkındır. Azıcık elimize para geçince, odanın ön duvarını yıkıp tekrar tuğla ile ördek biz. Oda 1 metreye yakın genişlemişti.
O kadar sevinmiştikki sanki 3+1 ev sahibi olduk.
Tabi bir de kerpiç evlerin pencereleri küçük küçüktür, duvarı yeniden yaparken kocaman pencere koyduk. Ev alsak o kadar sevinirdik herhalde.
orta 2 veya 3. sınıfım dershaneye gidiyorum. çok iyi bir dershane değil ama derslerim iyi olduğundan ücret vermiyordum. birde bir yavşak vardı dershanede, durumları iyiydi bu ipnenin. arkadaşım ayağına takılırdı benimle fakat ezerdi aynı zamanda. bi gün çocuk aklı tartıştık bunla fakir ve şişkosun dedi bana. dayanamadım, dedim senin amına koyayım ben. gözüm karardı çok fena küfrettim çocuğa sonra kavga falan ettik tabi. iyi kavga edemezdim ben, çocuktan dayağı yedim ve üstüne birde ağladım. acizdim ve korkaktım o zamanlar hep içime atardım. ayda yılda bir cesaretim tutmuştu, ondada dayak yemiştim. babam o akşam fakir olmak kötü değil oğlum demişti. kafam o zaman anlamakta zorlanmıştı çünkü tipiniz kötü, sınıfınızdaki hoşlandığınız kızla bırakın açılmayı konuşamıyorsunuz bile. benim içinde bulunduğum durum için zor bişeydi. çocukluğu şişman olmakla geçen herkesin gönlünde yer etmiştir bu zaten.
babam işleri toparladı. fakat ben dershanelerden nefret ediyorum o günden beri. lise boyunca gidemedim, canım istemedi çünkü. çocukluğunuzdaki sıkıntılar su üstüne çıkıyor, çıkacak unutmayın. çok içime attım, halen atarım. komplo teorileri üretirim aklımda.
erkenden farkedebildim en azından hayatımın benim olduğunu. yaptıklarımdan utanmamam gerektiğini. bu olaylardan öğrendiğim çocukluğun eğitimde ne kadar önemli olduğu. ben çok duygusal bir insan oldum, katı yürekli olamadım çünkü her ağladığımda anneme gidip sarıldım. halen sarılırım. halen ağlarım. yine sarılırım anneme.
o ibneye ne mi ne oldu? yavşakça bir hayat sürmeye devam ediyor. parasıyla güzelce yaşayacak ve ölecek. anne ve babasının ona öğrettiği şekilde.
kayseri forum'un orada orospu bir karı vardı gittim evine 100 lirayla anlastım. neyse işe girdik ben bosalamadım karı hadi yeter artık canım yanıyor diyor ben süreyi uzatıyorum. neyse karı en sonunda benim malafatı cekti. giyin üstünü yeter canım yandı dedi. bende 5 dakika sonra bosalırım ben kendimi biliyorum dedim. 5 dakika daha dedim yok dedi param var dedim gülümsedi. baktım cebe 5 lira var amk. 5 lirayı uzattım karıya. dalga mı geçiyon lan dedi. herifler vardı içeri odada sesler geliyordu tırstım çıktım a.q. bu da böyle bir fakirlik anısıdır.
edit: gelen sorular üzerine 100 lirayı işten önce verdim 105 lira verecektim hıammısını ziktüğüme.
Annemin, açıktan metal süt kabıyla (ismini bilemedim) aldığı sütü ufak çay bardağı ile içerdim ki bitmesin diye.
Şimdi süt reklamlara bakıyorum, sürahi kadar bardakla süt içiyor çocuklar. E insan tuhaf oluyor haliyle.
ilkokul üçüncü sınıfa falan gidiyorum. Hiç paramız yok. Babam işe gitmek için sabah 5 te kalkıyor eve ekmek parası bırakıyor dolmuşa verecek parası bile yok. En az 2 saat yol yürüyordu. Okula gideceğim sabah annem hazırladı ayakkabılarımı giyiyorum annem fark etti ayakkabılarım da yırtık var. iğne iplik aldı geldi elleri kanayana kadar dikmeye çalıştı ayakkabının yırtık yerini ama olmuyor, dikemedi başladı ağlamaya. Ben de dayanamıyorum anne diyorum sıkıntı yok, fazla belli olmuyor bile baksana. Annem açtı ayakkabılığı eski ayakkabılardan arıyor. Denk geldi o an rahmetli dedemin çok eskiden giydiği eski kundura tarzı ayakkabıları buldu onları verdi bana 1 2 ay onlarla idare ettim. Sabah kahvaltı denilebilirse tabii ekmek zeytin falan yerdik. Akşam da okuldan gelince bulgur falan varsa yapardı anacağım yerdik. Hayatımızdaki en sıkıntılı günlerdi. Ama hiç gıkı çıkmadı annemin. 3 tane evlat yetiştirdi. Getirdi bugünlere. Hala aklıma gelir hüzünlenirim.
mesela bugün.. marketten 3 domates, 2 limon alabildim..
gücüm buna yetti.. daha doğrusu içimdeki ses bu kadarına izin verdi..
yoksa en az 7 domates, 5 limon alırdım rahat..
-sömestr tatilinin gelmesine 1 gün kalmış, memlekete dönmek için aynı otobüsten yan yana bilet aldığım arkadaşımla toplam 6 tl miz var. ne yapsak ne etsek diyoruz. dedimki gel şu marketten bir ekmek alalım, bir de krem peynir. ekmeğe krem peyniri sürdüm, 5-6 dilim ekmeğimiz oldu. dedikki zaten yolda birşeyler ikram ederler, bu ekmeğide yanımıza aldıkmı yeter bize, 14 saatlik yol ama gece yolcuğulu olduğu için uyuruz dedik. yolculuk günü geldi, bindik otobüse. ilk dilimi ben yedim, dişimin kovuğuna bile gitmedi. bir tane daha yedim, idare etmeye çalışıyoruz daha 10 saat felan var. uyumaya çalışıyorum uyuyamıyorum. ucuz olsun diye adı sanı duyulmamış bir firmadan bilet aldık, adamlar sudan başka birşey ikram etmiyor. cebimizde 1 tl var. su da içemiyoruz, ikimizinde tuvaleti gelirse giremeyeceğiz. yarı aç yarı tok, uyumaya çalışarak bitirdik yolu. eve gittiğimde, her zaman evde yediğim, içtiğim şeylerin kıymetini anladım.
-yıl içerisinde okul-yurt arası 4-5 kilometrelik yolu bir kere bile minibüse binmeden seneyi tamamlamamı yazabilirim. bu sayede formumu korudum.
-arkadaşların birşeyler yerken tek senin yemediğin dikkat çeker. onlara söylediğin sebep ise bellidir, ''siz yiyin ben tokum''.
-hocalar ders notlarını fotokopi çektirir, sınavları geçmek için almak zorundasındır. paran yoktur, bir arkadaşından bir günlük ödünç alırsın ve tüm gece boyunca telefonunla sayfaların resmini çekersin. ertesi gün ise arkadaşına şu şekilde olayı kıvırırsın, '' teşekkürler kardeşim bende bu fotokopi yok sanıyordum da varmış.''
-okul/yurt gezisi olur, gelmeme sebebin o haftasonu ders çalışacak olmandır. sınav haftası değil ise başkasına söz vermişsindir.
bu da benim aklıma gelmeyen ama annemin birkaç sene önce anlattığı anıdır:
-(annemin ağzından) sen küçükken sütü çok severdin, eskiden mahallelerde sütçüler dolaşırlardı. sütçü bizim sokağa girdiğinde ben hemen sütçünün sesini duyardım, senin yanına gelirdim, sen de duyma canın çekmesin diye oyun oynuyormuş gibi kulağını kapatırdım, duyacaksın diye aklım çıkardı, hiç paramız yoktu.
Babam iflas ettikten sonra hiç harclığim olmadı bir süre. Arkadaşlarım bana farklı bakıyordu artık. Selam bile veremez olmuştum. Kız arkadaşım beni terk etti. Ama anladımki etrafım yılan kaynıyormuş.