sevdiğimden ayrı düşüp on gün senelik izinle baba ocağına gittim. uzaklaşır biraz olsun nefes alırım diye.
on günde on yedi kitap bitirdim. biri çok yakın iki arkadaşımı toprağa verdim ve geri döndüm. dört balığımı kaybettim. ikisi okunmamış altı kitap kaybettim. saksısını yeni değiştirdiğim peygamber kılıcı çiçeğimi kaybettim.
bir dostumla uzun bir süre hayat felsefesi ettiğimiz bir söz var idi o kaldı elimde avucumda...
kazandıklarımız aslında kaybedeceklerimizdir.
gerisi hikaye canlar.
Muhtemel ki zaten hic sahip olmadiklari seylerdir.
Zira birseye gercekten sahip olabildiyse kisi, kaybetme ihtimali belirdigi anda dahi seferber ediyor butun hucrelerini, duygularini ve "kaybetmemeye" oynuyor resmen...
Umutlarımı, hayallerimi, aşkımı, sevgimi, hayatımı kaybettim ama kronolojik sırasını çözümleyemedim şimdi. Hem ne fark eder ki zaten son olanın hangisi olduğu, hepsinin yası hala içimdeyken...
flash diskim kayıp içinde tüm raporlarımla birlikte...
bir de kaybolmasın diye bir yerlere soktuğum valiz kilitimin anahtarı kayıp, o da içinde çeşitli defterlerle kilitli kaldı...
bulan gören olursa hani diyorum insaniyet namına... neyse!