metroda kulaklığımı takmış bir köşeye dayanıp bir yandan müziğin zevkini çıkarıyor bir yandan varacağım istasyona doğru ilerliyordum. metro çok kalabalık değildi ama oturakların hepsi dolmuş ve bir miktar insanda götünü bulduğu bi duvara yaslamış ayakta seyahat ediyordu. biraz ilerimde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda liseli diğer tarafımda bir elin parmaklarının üç eksiği kadar bayan kendi aralarında konuşuyor, yeri geliyor gülüyor yeri geliyor ciddileşiyolardı. ( liseliler hariç. hep gülüyodu o *mına koduklarım( sanki hayat çok güzel hımına))
neyse bir iki dakika sonra etrafı süzmeyi bıraktım ve başımı önüme eğip müziği içime akıtmaya başladım. bikaç gece önce yatarken film izlediğimden kulaklığın üstüne yatmışım. kulaklığın sol tarafını kırmışım sanırım ordan akmıyordu müzik. tek kulaktan müziği yavaş yavaş akıttıkça kendimi hafiften kaptırmaya başladım. önce tek ayakla ardından ayağa eşlik eden başımla ritim tutmaya başladım. bi yerden sonra kendimi iyice kaptırmışım. bildiğin kopuyorum metronun içinde. ergenlerin öhm liselilerin olduğu taraftan gelen kahkahalarla kendime geldim. ama artık iş işten geçmişti. oynamaya devam ediyordum.
işin kötü yanı ben dans etmeyi oynamayı falan hiç bilmem. random takılıyorum dolayısıyla nasıl bi görüntü sergilediğimi bilemiyorum. metro durağa yaklaşırken resmen bir maykıl ceksın edasıyla kendi etrafımda dönüyor ve yarım yamalak moon walkumla kapıya doğru ilerliyorum.
sonra mı? sonrası rezalet. düştüm tam kapı açılırken. " inenlere öncelik verin" nidaları ve arkamdan gelen hunharca kahkahalarla metroyu terk ettim.
ekrandaki sineği imleç zannederek, bu niye benim emirlerie uymuyor diyerekten mause u hunharca sağa sola oynatmaktaydım ki aydınlanmamı geç olmadan yaşadım.
elektrik gittiğinde, zaten bende laptop var deyip internette sayfalar yüklenmeyince, niye girmiyor bu diye hayıflanıyordum.daha sonradan modemin de elektrikle çalıştığı aklıma gelmişti. bunu anlamam biraz sürdü tabi.
iki saattir içtiğim kahve elimde. sigara içmeye çıktım. bardağa baktım, tam ağzıma götürüyorum resimdeki "şey"le karşılaştım. desenmiş amk. bildiğin kelebek gelmiş içine yerleşmiş bardağın ortak oluyor resmen.
elektrik direklerine çarpmak.
ütünün fişi takılı değilken ütü yapmaya çalışmak ve gömlek düzelmedikçe sinirlenmek.
telefon sesiz de cebimdeyken 1 saat boyunca evi alt üst edip telefonu aramak.
*"Teşekkür ederiz" diyen ATM cihazına "kolay gelsin" demek.
*Ağaca çarpıp "Afedersiniz" demek.
*Anneannemi aramak için annemin telefonunu aldığımda rehberde "anneannem" kartvizitini aramak.
*Kitaba dalmışken rüzgardan çarpan balkon kapısına ithafen "Bir sessiz olur musun?" demek.
*Puding yedikten sonra metal kaşığı çöpe atmak.
Bu günlerde pek iyi değilim nedense... Ben de şimdi farkettim. *
arabayı park ettiğim yeri unutmak, evin içinde bir odadan diğerine geçerken ne yapacağını unutmak, spor ayakkabılarımı nereye koyduğumu bulamadım bugün. buzdolabında olacak hali yok herhalde ama ayakkabı nereye konabilir allah aşkına.*
-Gözümde gözlük varken gözlüğü oda içinde aramak. Şu var ki gözlük numaralı değil güneş gözlüğü bildiğimiz.
- Diş hekiminden sıra alacağıma daha önce aynı hastenede kbb doktoruna gittiğim için alışkanlıktan onun ismini söylemek ve sıra almak, 45 dakika bekledikten sonra bunu fark etmek.
yorgun,uykusuz ve dusunceli oldugum bir gun otobuse bindim. girerken ogrenci ucretimi verdim ve derin dusunceler ve hayaller icerisinde gidiyorum. ve niyahet inecegim yer gelmisti. otobusten indim. fakat bir sey yanlis gidiyordu. o an fark ettim ki inerken de ucret vermisim. otobus sessiz bir kalkisla yoluna devam etti. ben ise giden iki ogrenci ucretini dusunerek oylece bakakaldim.
Daha bu yaz.
Gece dışardaydım eve geldim nasıl uykum var, yorulmuşum vs.
Zaten çılgınlar gibi güneşte kızarmışım her yerim ayrı acıyor.
Makyajımı silip uyuyucam.
Makyaj temizleme şeysini de yere yatagın yanına koymuşum.
Aldım pamuğu döktüm işte gözümü ova ova silmeye başladım.
Aman allahım o da ne nasıl yanıyor nasıl acıyor.
O hissin bi tarifi yok.
Sonra fark ettim ki asetonmuş.
Fazla dalgınlık insanı gözden de edebilirmiş.