soğanın göz yakması durumunda ekmek çiğnediğinde göz yanmasının geçtiğini öğrendim.
sahlebinde bir bitki olduğunu öğrendim. bunu dün de öğrenmiş olabilirim tam olarak hatırlamıyorum.
edit: uludağ sözlük yazarlarının dün öğrendikleri yarın öğrenicekleri diye başlık açasım geldi.
hayatın çok kısa olduğunu,zamanı kaçırmadan yaşamanın gerektiğini,hayat bu kadar kısayken yaşamda olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu hep söylemişimdir ama bugün idrak ettim,hayatın şakası yok,bunu da öğrendim.
-defnenin *ölümüyle hayatın acımasız olduğunu öğrendim bugün tekrardan sabah sabah daha doğru düzgün uyanamadan.
-kadıköy rıhtımdaki iki tane karşılıklı olan mercan restorantlardan birinin diğerine göre çok boktan olduğunu öğrendim.
-kadıköyde bilardo oynanmıyacağını,pahalı oldugunu öğrendim
-babamın artık benden haz etmediğini öğrendim. sanki sürekli batıyorum ona.
-he birde eve gelip sözlüğü açtığımda bir insanın ölümünden bile prim yapabilecek kadar şerefsizlikteki yobazların olduğunu öğrendim.
bütün gün evde oturmamam gerektiğini, yoksa sabah programları, evlilik programları ve casus programlarıyla kafayı sıyıracağımı anladım.
(bkz: okuyorum ben ya)
20. yüzyıl başında Osmanlı topraklarındaki toplam şarap üretimi 340 milyon litreymiş. yani bugünkü üretimin on katı.
edit: içinde yorum olmayan sadece bilgiden ibaret bu yazıyı eksileyen örümcek beyinliler olduğuna inanamıyorum. binlerce yıllık bir şarap kültürümüz olmasından mı rahatsız oldun? merak etme sayenizde şarap kültürümüz yok olmanın eşiğinde.
eski sevgilimin esrar müptelası olduğunu, 2 senedir yaşadığım her üzüntünün sebeplerinin o zıkkımın etkilerine dayandığını, salak gibi fark edemediğimi, farketmek şöyle dursun şüphe bile etmediğimi, kurnaz sandığım ben'in koca bir salak olduğunu, artık kimseye güvenemeyeceğimi, şu andan sonra ne yapmam gerektiğini bilmediğimi öğrendim. ne çokmuş değil mi?
aşırı yorgunluktan baygınlık derecesine gelindiğinde, araba kullanırken içiniz geçebilirmiş...
kendini fazla paralamanın bir anlamı olmadığını öğrendim.