neden saçma sapan insanlarla uğraşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. bok mu vardı da okulumu bitirdim de çalışmaya başladım diye düşünüyorum. bu işletmede çalışanların hepsinin ağzına sıçayım diye düşünüyorum. evet tecrübesiz olabilirim işe yeni başlamış sayılabilirim de sizdeki bu ego ne onu anlamıyorum ?! oturduğun koltuğu mezara falan mı götürüceksin acaba ? hoş götürsende o boktan koltuğu napıcaksın ki ?! işte ben bunları düşünüyorum şuan sözlük. umarım daha güzel düşüncelerde yine birlikte oluruz. esen kalınız.
yedi sene önce bana grup yorum ve kızılırmak sevdiren bir adamı.
evet arkadaşlar birine ilk defa burdan açık mektup gönderiyorum.
bi dakika olayı en baştan yazayım da kafamız karışmasın. bundan tam 8 sene önce doğum günümde babam beni karşısına alıp doğum gününde napmak istersin bugün diye sordu. denize mi gidelim yaylaya mı çıkalım. baktım hava sıcak hep deniz deniz. benden hiç beklenmeyen bir haraket olaraktan yayla dedim (kuzenlerin ve ablaların hışımı arasında) o gün mügenin doğum günüydü ve istediği olcaktı. nitekim oldu da düştük yayla yollarına. babamın mersedes görünümlü bej rengi ford granada ababasıyla.
arabaya hepimiz sığmadık tabi. geri kalanlar yayla otobüsüne. ama ben doğum günü çocuğu olarak kuruldum öne. babamın soğuk birası bacaklarının arasında, ahmet kaya fonda. bende arada bi ağzına tuzlu fıstık koyuyorum. mutlu bir yol hali. aay bak yine hikayenin özünden çıktım.
neyse epey gittik gittik bir mekanın önünde durdu babam. burası uygun mu dedi. güzel dedim. tamam o zaman buraya geçelim , arkadakilere haber verin herkes burda insin dedi.
mekana dair hatırladığım yol üzerinde. sulak bir alanda masalar, ayaklarını içine sokup içen amcalar, salıncaklar yeşillikler çok güzel bi mekandı. mekanda ahmet kayalar, grup yorumlar, kürtçe müzikler yankılanıyordu. babamın jestiydi bana sanırım. böyle öğle sonrası çok fazla müşterisi de yok adamın (adını en son söylicem o adamın)
babam kendini hemen her zamanki gibi çok sevdirdi. adam dediğim 27 yaşlarında genç ,yakışıklı akıllı bir felsefeci. felsefe okumuş yani. ama felsefe hocası olmak yerine kendi hayat felsefesini yaşamak adına, şehirden uzak yalnız bir hayatı seçmiş. babam benim doğum günüm olduğunu o gün akşama kadar ne istersem vermesini söyledi. (kuzenler, bacılar yine pis bakışlar içinde, canım babam mekanı cennet olsun)
adam bana mekanı gezdirmek istedi. bi yandan da elimde bi şişe bira geziyoruz yeşillikler, salıncaklar hatta mutfaklara bile girdik çıktık. derken ofisinin kapısını aralık gördüm. yahu duvarlarda hep tanıdığım yüzler, fotoğraflar. bakabilir miyim dedim. samimi bi gülüşü kaptıktan sonra evet lafından yola çıktığını tahmin ederekten daldım odaya. keyifli döşenmiş bir oda ve müziklerin kaynağı bi teyp. o zamanlar laptoplar yok tabi. kaset dolu her yan. ahmet kayalar, yorumlar vs. sevdiğim adamlar. gözüme bi tavla çarptı dolapta. bakıştık, sonra al sen bu tavlayı güzel bi masa seç ben de geliyorum hemen dedi. müzik açıcam bak sana özel deyince ben uçar adım koştum. arandım gözlerden uzak, bizimkilerin pek de göremeceği bi masa seçtim. bekle allah bekle gelmiyo. ne müzik ne adam deli olacam. en sonunda elinde bi tabak meyve ile geldi oturdu. oturduğu anda müzik başladı. efkan şeşen 9 6 yollarında..
pek sevdim o şarkıyı 5 kez başa aldırdı.
sonra hiç tavla bilmeyen birini karşısında görmenin saçmalığı ile değil içtenlikle bana tavla öğretti. oynadık tabiki yenildim. güzel bi muhabbet, okuduğu kitaplar şu bu derken adamdan bildiğin hoşlandım. adam telefonumu istedi. mal gibi ürktüm. hiç sevgilim olmamış. bir erkekle nasıl konuşulur telefonda onu bile bilmiyorum daha 19 yaşında bi odunum! vermedim tabi.. ben seni bi daha nasıl görcem dedi. çok sık takıldığımız bi mekan var sahilde oranın adını verdim. belki bir gün orda..
aradan bi hafta geçti cafeye her gün gidiyom ne gelen ne giden. bakın birileri beni soracak adı şu şu nolur numaramı verin ona. köpek gibi pişmanım. hep onu düşünüyorum falan.
sonra bir gün oraya gidip bir not bırakmış. sevgili müge, geldim yoktun. kader vermedi o şansı bize baksana.
insan numara bırakır öküzzzzz dedim. boşuna demişim. numarasını yazmış ama bana orda çalışan dengesiz çocuk notun o kısmını kesip vermiş. sonradan öğrendim acı bi şekilde.
sonrası bok bok bok :/
evet gelelim yazının normasına. herifi şuan çok merak ediyorum. sadece pişmanım desem bile yeterdi. hoş adam evlenmiştir, belki çocukları da olmuştur. başına bela da olmak istemem. ama bir kere görsem ah. sadece bi kere. valla aşık falan olmayacam.
arkadaşlar adı nazım! dalakderesini geçmiştik sanırım. mekanın adını hatırlamıyorum. ama bahsettiğim mizaçta birini tanıyan eden varsa nolur benle bağlantıya geçsin. ben nazımı çok özledim...