kedimiz (atakan), kucağımda durmak yerine, gidip koltuğun üzerindeki eniştemin pantalonunun üstüne yatmayı tercih etti. bir tuhaflık var bu işte.
git anasını satayım. sen de git benden. sevme sen de beni artık.
lan kaç gece beraber yatmadık mı? ne zaman burda kalsam hep gelir benle yatardın. git desem de gitmezdin. odada 3-5 insan varken, sen hep benim yanıma gelirdin. yapma desem yapmaz, bekle desem beklerdin. şimdi ne oldu?
her şey, herkes anlaşmış da sevmiyor beni lan! sanki hepberaber karar almışlar, kervanı toplamış terkediyorlar.
ulan atakan birazdan yatacam, gelip yanıma kıvrılmak isteyeceksin, burnumun dibine girmeye çalışacaksın ya, bu sefer ben seni istemicem. tutacam bacaklarından atıcam balkona, kapatıcam kapıyı suratına! göreceksin reddedilmek nasılmış.
allah'ım girdiğim triplere bak ya. zoruma giden şeye bak.
kafamdaki baykuş. gitmiyor. kurtulamıyorum onu düşünmekten. nereye baksam o var. anıları benimle. bazen unutuyorum ayrılığı, saate bakıp 1 saat sonra gelir diyorum. sonra hatırlıyorum ve ayrılığın pis kokusu genzimi yakıyor. terkedende benim, sevende benim, ağlayanda benim, özleyende. susmak zorundayım. çekilip bir köşeye, kendime sarılarak rüzgarı beklemeliyim. esip götürsün bu kokuyu. bir zamanlar yeminliydim aşka. acıtıyor çünkü... artık bırakında, mutsuz olayım...