"-Söyle, anlaşılmaz adam; kimi seversin en çok anneni mi,babanı mı,bacını mı yoksa kardeşini mi? -Ne annem, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim. -Dostlarını mı? -Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız. -Yurdunu mu? -Hangi enlemdedir, bilmem. -Güzelliği mi? -Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz. -Altını mı? -Siz Tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim. -Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı? -Bulutları severim...işte şu...Şu geçip giden bulutları...Eşsiz bulutları!" Charles Baudelaire
kış. artık kış gelsin, zaman biraz hızlı aksın. niye mi? oğum sokakta herkes çıplak ayak ben ve benim gibi fetişistler için kara günler bunlar. şaka bi yana havalar çok sıcak lan. evde bile oturulmuyor.
yarım saat, bir saat mesajlaşmayınca bile arayıp tatlı bir şekilde "özlediiimm" demesi.
işlerim hakkında konuşurken beni anlıyormuş gibi yapıp sırtıma vurup "yapar benim yakışıklım" demesi.
buluşurken beni uzaktan görünce gamzesi çıkacak kadar gülümsemesi, gözlerinin büyüyüp parlaması ve yanına gelince sıkı sıkı sarılması.
parmak uçlarımla oynaşması, ellerimiz kenetlenmişken elim terlese bile bırakmaması.
beni gözbebeği gibi sakınması.
yalan da olsa "asla seni bırakmayacağım" dediği güzel anlar.
Herkes den sakladığım o beyaz tenini o pamuk tenini.... kendimden bile sakladığım seni seni özledim. Kolay mı bir erkek bunları burda desin? Değil hiç değil sevdiğim hala bende bir yarimsin şimdi de fazladan bir de matem var. ..
O günler. O eski anılar, gezmeler beraber, Dolaşmalarımız, Öpüşmelerimiz, canımın sıkkınlığında omzuna başımı koymam, gözlerim yaşardığı zaman ağlamayayım diye gözyaşlarımı silmen, beni uzaktan görüşünde yüzünde gülücüklerin çıkması, evden çıkacağım diye yarım saat seni beklemeyi, seni evine bırakmayı, seni kızdırmayı, sağlıksız beslenmelerimizi, uzakta kalınca birbirimizi özleyişimizi, benimle ilgilenmediğin zamanlarda sana kızmayı, otobüste omzunda uyumayı, çay içişini, o pazar kahvaltılarımızı, beni otogarda bırakırken hüzünlenmeni, benim ise salak gibi sırıtmamı... Seni özledim, seninle geçen her dakikayı her saniyeyi özledim.
Hep yazıyorum bunu, çünkü yıllar geçse de unutamadım.
Arka Sırada oturursun sen, ben her arkama döndüğümde sana bakardım, sende bana o zamanlar beni gerçekten seviyodun...yani... Ben öyle biliyorum.
Neyse arkama döndüğümde bana bakan o çift gözü özledim, ne olursa olsun beni koruyan o insanı özledim... Seni çok özledim.
Kendim olabildiğim günleri özledim ben. insanları bilmezdim. Toplum baskısını bilmiyordum, küçüktüm. insanların ön yargılarını, dalga geçmenin ne olduğunu, ailemin beni kısıtlamasının ne olduğunu bilmiyordum. Ben onlara göre değişmek zorunda kaldım. Maskeleri öğrendim. Küçükken içimden ne geliyorsa ona göre tepkiler verirdim. Şimdi ise içim yanarken gülümsemek zorundayım. Sevmediğim insanları sevmek zorundayım. Çok sevdiğim insanlardan sırf istemiyorlar diye elimden almaya çalışıyorlar. Ben büyümek istiyorum derken bunu istememiştim. Bırakın yine ben olayım. Hayvan gibi kahkaha atayım sevdiklerimin yanındayken. Kimseyi önemsemeden. Küçükken en yakın arkadaşım erkekti. Şimdi öyle birşey olması mümkün değil. 'At kesin seviyor yaa.' Bu ve benzeri yorumlar. Gerizekalı insanlardan bıktım. Bir insan özgürlüğü olmadan bir hiçtir. Sen sadece denilene göre yaşarsın. Sevin, ye, iç, şimdi ağla. Ben bunu kaldıramıyorum artık. Ben özgür olmak istiyorum. Hayatın tadına varmak istiyorum.
özleyebilmeyi özledim be sözlük. birinin sesini duymak için sabırsızlanmayalı o kadar uzun zaman oldu ki , birine doğru yürümeyeli. her adım boşa sanki. en çokta sevilmeyeli. bir yanım eksik sanki. sizin için özlemek eyleminin sonu hep kavuşmak olsun.
çocukluğumda yaylada yağmur yağarken kıl çadırın altında uyumayı, güneş doğarken uyanıp annemin yayık ayranından içip tereyağlı gözleme yemeyi özledim sözlük. biz ne masumduk o zamanlar oysa. en büyük haytalığımız tatlı sabah uykusundan uyandıktan sonra tuvalete gidiyorum diye bi taşa başımızı koyup 5 dakika daha uyuyabilmekti.