sevdiğimi gördüğümde kalbimin hızlı hızlı atmasını, heyecanlanmayı, sabah 4.30 da sevdiğimin arayıp sesini duymadan uyuyamadım demesini özledim be sözlük. keşke tüm bunları geri alabilsem.
çocukluk yıllarıma geri dönmek. 90larda çocuk olmak, daha ne olsun ki, kapının önünde oynarken anneme ''bişeyler at karnım acıktı yeaaa'' diye seslenmem, bazen çikolata, bazen bi parça tereyağ atması, ve anasınıfına giderken hergün tutturmam dolayısıyla marmara pastanesinden alınan badem ezmesi.
küçükken hayal kurardım evimizin balkonunda oturup gökyüzüne bakarak.o zamanlar aya ay dede derdim her çocuk gibi.ay dedenin beni takip ettiğini düşünürdüm nereye gitsem o da oraya gelirdi sanki. işte o yıllarda hayal kurabiliyordum sözlük, güzel şeydi hayal kurabilmek, tek derdiniz annem eve biraz daha geç çağırsın da sokakta biraz daha oynayabileyimdi çünkü, zihnini ele geçiren sorumluluklar yoktu, kalıplar yoktu.şekilleniverdi birden dünyam gelecekle ilgili bir hayalim kalmadı gelecek telaşı sarıverdi herşeyi.işte bu günlerde anladım hayal kurabilmek yaşıyor olmak demek, hala hayattasın demek, hayattan hala beklentin var demek, umut demek, var olmak demek. ne kadar uzattım demi lan sözün özü hayal kurabildiğim günleri özledim sözlük.
deseler ki "al bu yanda krallar gibi 15 gün miami tatili, al bu yanda da unutamadığına bir kez daha sarılma fırsatı" sarılırım en az: 10 dk. en çok: belirsiz.
düsseldorf'un soğuk sabahında dışarıda yaptığım her kahvaltının tek menüsüydü kendisi. pudra şekerli bir çörekten ziyade bana oradaki günlerimi hatırlatır. izmir'de yediğim hiç biri de oradakilerin tadını vermedi zaten.